'AYM tecridin sürdürülmesinde etkin rol oynuyor'
PKK lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin kaldırılması için yapılan başvuruları karara bağlamayan AYM'nin önüne bir araya gelen yüzlerce avukat, "Sorumluluğunu yerine getir" çağrısı yaptı.
Pek çok kentten yüzlerce avukat, PKK lideri Abdullah Öcalan'a uygulanan mutlak tecride karşı Anayasa Mahkemesi (AYM) önünde yan yana geldi. Avukatlar, AYM'nin tecride dair yapılan başvurulara yanıt vermemesini protesto etti. Eyleme, Abdullah Öcalan'ın avukatları, baro başkanları, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri de destek verdi. Avukatlar "İmralı'da hukuk uygulansın, tecride son verilsin" yazılı pankart açtı.
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Eş Genel Başkanı Serhat Çakmak, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın tutulduğu İmralı'da hukukun, temel hak ve özgürlüklerin sürekli askıya alındığına işaret etti.
İmralı'da PKK lideri Abdullah Öcalan'dan 42 aydır hiçbir şekilde haber alınamadığının altını çizen Çakmak, "İmralı Cezaevi'nde, mahpuslara yönelik üç ayda bir yinelenerek devam ettirilen disiplin cezaları gerekçe gösterilerek aile görüşmelerini engelleme uygulaması, yıllardır kesintisiz bir şekilde devam ettirilmektedir. Disiplin soruşturmaları, disiplin cezaları ve bunlarla ilgili infaz süreci, avukatlarının tüm başvurularına rağmen avukatlardan gizli yürütülmekte; UYAP kayıt talepleri, delil, dayanak ve belge talepleri reddedilmektedir. İmralı'da gizli ve özel yürütülen yargılama ve ceza süreçleri bu vesileyle anayasal itiraz ve başvuru denetiminin de dışında bırakılmaktadır. Avukatların olası periyodik cezalandırma sürelerine denk getirerek yaptıkları itirazları da bekletilmekte, işleme alınmamaktadır. Böylece disiplin cezaları dış dünya ile tüm bağları koparılan, hukuki destek alamayan mahpuslar üzerinden korsanca kesinleştirilmektedir" dedi.
'ONLARCA BAŞVURU YAPILDI'
Buna karşı Anayasa Mahkemesi'ne 9 yıl içerisinde onlarca başvuru yapıldığını belirten Çakmak, "İmralı Cezaevinde ilk on iki yıl boyunca avukat ile görüşme hakkı yasaya aykırı şekilde haftada bir gün bir saat ile sınırlı tutulmuş ancak bu sınırlı hakkın kullanılması bile 'hava muhalefeti', 'koster bozuk' gibi bahanelerle birçok kez engellenmiştir. 27 Temmuz 2011 tarihinden itibaren ise İmralı Cezaevinde avukat görüşmesi tamamen yasaklanmıştır" dedi.
2011'den bugüne kadar Mayıs-Ağustos 2019 tarihlerinde gerçekleşen 5 avukat görüşü dışında hiçbir avukat görüşmesi gerçekleşmediğini ifade eden Çakmak, "Daha önce 'hava muhalefeti', 'koster bozuk' gibi bahanelerle engellenen avukat görüşmeleri Temmuz/2016 tarihinden itibaren hukuksuz bir şekilde Bursa İnfaz Hakimliği tarafından alınan 6 aylık avukat görüş yasağı kararına dayandırılmaktadır. Yasak kararları altı ayda bir periyodik ve sistematik bir uygulama olarak yinelenmektedir" dedi.
'YASAK KARARLARI TEBLİĞ EDİLMİYOR'
Söz konusu yasak kararlarına yapılan itirazların, yasak kararlarının avukatlara tebliğ edilmesinin hukuka aykırı bir şekilde reddedildiğini belirten Çakmak, "Açıkladığımız bu ve benzeri sayısız insanlık dışı muameleye karşı 2015 yılından bu yana Anayasa Mahkemesi'ne İmralı Cezaevi'ndeki mahpuslar adına yapılan tüm başvurular zamana yaydırılarak etkisizleştirilmektedir. Özellikle haber alamama (Incommunicado tutulma) halinin kaldırılmasını amaçlayan ziyaret yasakları, aldatıcı ve inandırıcı olmayan disiplin cezaları, yasal ve maddi temeli olmayan avukat ve telefon yasaklamalarına karşı 9 yıla yayılmış şekilde yapılan ellinin üzerinde başvuru bulunmaktadır. Ancak Anayasa Mahkemesi, İmralı Cezaevinde uygulanan ve giderek ağırlaştırılan tecrit koşullarına karşı yapılmış bu başvurular hakkında karar vermekten kaçınarak yaşanan bu hukuksuzluğun sürdürülmesinde etkili bir rol oynamaktadır" dedi.
'ÇÖZÜM VE DİYALOG ZEMİNİ GELİŞTİRİLMELİ'
Çakmak, şöyle devam etti: "İmralı tecrit rejimine son verilerek çözüm ve diyalog zeminin geliştirilmesi, Türkiye'nin demokratik hukuk devletine doğru evrim göstermesinde ve mevcut ekonomik, toplumsal krizlerin çözümünde önemli rol oynayacaktır. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesinin de, diyalog, barış ve demokratik uzlaşı temelinde sorunların çözümünden yana tavır belirlemesi ve İmralı Tecrit Sistemine karşı vereceği adaletli kararlarla Türkiye'deki siyasal ve toplumsal sorunların çözümüne katkı sunması gerektiğine inanıyoruz. Sonuç olarak; Anayasa Mahkemesi'ne İmralı Cezaevinde sistematik olarak sürdürülen ve giderek ağırlaşan hak ihlallerinin sona erdirilmesi için sorumluluğunu yerine getirmesi çağrısında bulunuyor; Anayasal ve evrensel insan hakları ilkelerini hatırlatarak söz konusu ihlalleri giderecek karar ve tedbirleri ivedilikle almasını talep ediyoruz."
TECRİDE KARŞI ADALET GİRİŞİMİ
Tecride Karşı Adalet Girişimi'ni kurduklarını belirten DEM Parti Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüsü Öztürk Türkdoğan, "Bütün siyasi partileri gezerek, bütün diplomatik misyonu dolaşarak bütün gazetecileri, aydın ve yazarlara bu durumu anlatacağız. Nasıl oluyor da 43 aydır sayın Abdullah Öcalan ve arkadaşlarından hiçbir şekilde haber alınamıyor? Bu sanki normalmiş gibi hareket ediliyor. Bunun kabul etmiyoruz. Bunu reddediyoruz" dedi.
'TECRİDİN SEBEBİ KÜRDE DÜŞMANLIK'
DEM Parti milletvekili Meral Danış Beştaş, Abdullah Öcalan'a ilişkin karar vermekten kaçınan AYM'ye tepki gösterdi. AYM'nin AKP'nin talimatlarıyla hareket ettiğini söyleyen Beştaş, "Bu ülkede tecrit var. İmralı Hapishanesinde sayın Abdullah Öcalan'a yönelik tecrit var. 43 aydır iletişimsizlik durumu ile baş başa kalmıştır. Ve hiçbir ses alamıyoruz. Tecridin hukuk ile bir ilgisi yok. Siyasi kararlar ile uygulanıyor. Hem Türkiye'de hem de dünyanın dört bir yanında Abdullah Öcalan bir siyasi lider olarak, Kürt halkının ve halkların iradesi olarak tartışılıyor. Kürt sorunun çözümünde kilit rolü var. Biz bu noktadayız. İmralı'da neden tecrit var? Çünkü şu anda iktidarın ajandasında Kürtlere düşmanlık var" dedi.