18 Mayıs 2024 Cumartesi

Av. Kaya: Kadınların taleplerini görmezden gelen genelgeler çözüm olmaz

Adalet Bakanlığı'nın genelgesinin kadın örgütleri olmadan hazırlanmış olmasının başlı başına bir sorun olduğuna dikkat çeken Av. Gülhan Kaya, 5. ve 7. maddelerin kadın kazanımlarına saldırı niteliği taşıdığına işaret etti. Kaya, "Şiddet gören kadın istemese dahi sığınma evine götürülebilecek. Esas olan yaptırımın şiddet faili erkeğe uygulanması olmalıdır. Bu yaklaşım yine faili koruyan bir yaklaşımdır" diye konuştu.

Ezilenlerin Hukuk Bürosu avukatlarından Gülhan Kaya, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül imzasıyla 17 Aralık'ta yayımlanan genelgeyi değerlendirdi.

Genelgenin hazırlanırken kadınları dışarıda bıraktığını ve taleplerini görmezden gelinerek hazırlandığını belirterek Kaya, en başta sorunlu olduğunu söyledi.

"Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun Uygulanması" amacıyla daha önce de 20 Şubat 2015 tarihinde ve 154 sayılı bir genelge yayımlandığını hatırlatan Gülhan Kaya, aradan geçen süre içinde yeniden güncelleme ihtiyacı duyulduğunu belirtti.

ÖNCE AİLE DENİYOR
İki genelgeyi karşılaştıran Kaya, her iki genelgede de 'kadın'dan önce 'aile'ye yapılan vurguya dikkat çekti. Kaya şöyle konuştu:

"Öncelikle belirtmeliyim ki, daha genelgenin ilk satırlarını okurken, 2015 yılından bu yana kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda devlet algısının değişmediğini anlıyorsunuz. Her iki genelge de de, artan kadın cinayetleri ve kadının korunması değil, öncelikli olarak aile kurumu ve bu kurumun korunmasına odaklanıldığı ortadadır. 2015'de yayınlanan genelge 'Aile, toplumsal bünyenin en önemli ve esaslı altyapı dokusunu meydana getirmektedir. Diğer ülkelerde olduğu gibi aile kurumu risk altındadır. Bu yüzden ailenin korunması için gerekli önlemlerin alınması zorunluluğu her geçen gün artmaktadır' ifadeleriyle başlamaktadır.

"17 Aralık'ta yayınlanan ve önceki genelgeyi güncellemeyi amaçlayan 154/2 sayılı genelge de 'Aile kurumu, toplumun en küçük birimi olup toplumsal yapının temeli ve geleceğimizin teminatıdır. Sağlıklı bir toplumsal yapının devamı için aile kurumunun taşıdığı önemin ve insan haklarına dayalı hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak, aile ve aile bireylerinin korunmalarına yönelik düzenlemelere...'  ifadeleriyle başlıyor. İki genelge de esasında 2015'den bugüne kadını değil aileyi korumanın öncelikli amaçları olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.

"Bu ifadelerle kadın cinayetlerini önlemeye dönük yapıldığı ileri sürülen genelgenin, 'kadını korumak', 'artan kadın cinayetlerini engellemek' gibi temel bir amacının olmadığı daha en baştan ortaya konulmuş oluyor."

Eskişehir'de katledilen Ayşe Tuğba Arslan'ın 23 kez şikayette bulunmasını hatırlatan Kaya, son dönemde yaşanan erkek şiddetlerinde kadınların şikayetlere rağmen korunmadığının ortaya çıkması ve buna yönelik tepkilerin bakanlığı bir şeyler yapmaya zorladığına, ancak yeni bir çözüm ortaya koymadığına söyledi.

KADINLARIN ALEYHİNE MADDELER VAR
Genelgenin A bendinin 5 ve 7. maddelerinin kadınların aleyhine olduğuna işaret eden Kaya şöyle konuştu: 

"Genelgede 6284 sayılı yasada zaten var olan düzenlemeleri saymakla yetinildiği görülmektedir. 2015 yılında çıkarılan genelgeyi güncelleme amacıyla çıkarılmış bu genelge, kadın yararına yeni bir düzenlemeden yoksundur. Aradan geçen 5 yıllık süre içerisinde 6284 sayılı yasanın uygulanmasından kaynaklı sorunları gidermekten uzak, yasanın hatırlatılmasından öteye geçmemektedir. Hatta içerdiği bazı maddeler bırakalım kadın cinayetlerini önlemeye çözüm sunmasını, aksine kadın kazanımlarına da saldırı niteliğindedir.

Genelgenin A bendinin 5. Maddesi, basın ve sosyal medya aracılığı ile sesini duyurmaya çalışan kadınlara tehdit niteliğinde olup, savcılıklara soruşturma aşamasına dair bilgi paylaşımlarında 'soruşturma başlat' talimatı vermektedir. Günümüzde şiddet mağduru kadınlar sıklıkla sosyal medya üzerinden dayanışma çağrısında bulunmakta ve güçlü bir kadın dayanışması yine bu yolla da örülmektedir. 5. Maddede '...Türk Ceza Kanununun 285. maddesi uyarınca 'Gizliliğin ihlali' suçundan sorumluluk doğuracağının bilinmesi' demek suretiyle kadınların şiddete karşı mücadelenin bir yöntemi olarak kullandığı basın ve sosyal medya kanalları da kapatılmaya çalışılıyor. Sadece bu madde dahi devletin niyetini ortaya koymaya yetiyor. Niyetin, şiddete karşı kadını korumak değil, erkek şiddetine karşı ortaya çıkan kadın dayanışmasına engel olmak olduğu da tüm açıklığıyla ortaya konulmuş oluyor.

Yine aynı bölümün 7. Maddesi, şiddete uğrayan kadınların talepte bulunup bulunmadığına bakılmaksızın koruyucu tedbir uygulanacağını öngörüyor. Örneğin şiddet gören kadın istemese dahi sığınma evine götürülebilecek. Bu da şiddet mağduru kadını iradesi dışında bir yaptırıma zorlayarak ikinci bir mağduriyet ortaya çıkmasına neden olacak. Esas olan yaptırımın şiddet faili erkeğe uygulanması olmalıdır. Bu yaklaşım yine faili koruyan bir yaklaşımdır."

ÖNEMLİ OLAN PRATİK UYGULAMA
Kaya, genelgede olumlu olarak sayılabilecek tek bir düzenlemenin olduğunu belirtti. Kaya, "Savcılıklara yapılan şikayetler konusunda, 'Cumhuriyet başsavcılıklarına yapılan şikâyet başvurularında gerekli soruşturma işlemlerinin ikmali için müracaat evrakının doğrudan kolluğa havalesinden kaçınılması, müracaat sahibinin Cumhuriyet savcısı tarafından ayrıntılı şekilde ifadesi alınarak şikâyet ve delillerinin açıklattırılması' ve ayrıca 'mağdurun daha önce başka şikâyetinin bulunup bulunmadığının mutlaka kontrol edilmesi, süregelen şiddet vakalarının tespiti halinde şüpheli hakkında zincirleme eylemlerle orantılı koruma tedbirlerine başvuru hususunun da göz önünde bulundurulması' şeklindeki düzenlemedir. Esasında bu da yeni bir düzenleme değil. Savcılıkların yapması zaten zorunlu olan işlemlerin hatırlatılmasından ibarettir. Fakat pratikte savcılığa suç duyurusunda bulunan kadınlar, savcılıklar bakımından iş yükü görülerek doğrudan karakola yönlendiriliyor ve neredeyse tedbir alması beklenen savcılar, şiddete uğrayan kadını hiç görmüyor, şiddet öyküsünü hiç dinlememiş oluyor. Bu düzenleme en azından savcılıklara görevlerini genelge yoluyla hatırlatılması bakımından olumlu olarak görülse de yine uygulayıcılara sınırsız bir alan bırakmış oluyor. Önemli olan bunun pratikte nasıl uygulanacağıdır."

ŞİDDETİ ENGELLEMEK DEĞİL, DAYANIŞMANIN ÖNÜNE GEÇİLMEK İSTENİYOR
Genelgenin cinayetleri önlemekten uzak olduğunu yineleyen Av. Gülhan Kaya, "Genelge kadın örgütlerinin taleplerine kulak tıkayan bir aklın ürünüdür. Kadınların taleplerine kulak verilse esasında çözümün yeni bir genelge ile değil halihazırda zaten var olan İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması ile sağlanabileceği ortadadır. Fakat bu metinle de iktidar bloğu bir kez daha niyetinin, kadın cinayetlerini önlemek değil kadın dayanışmasının önüne geçmek olduğunu ortaya koymuştur" diye konuştu.