Asya: Rojava devrimini bir direniş odağına dönüştürmeliyiz
Türk devletinin Rojava devrimini yok etmek ve tüm Kuzey ve Doğu Suriye topraklarını işgal etmek istediğini belirten SYPG Temsilcisi Beritan Asya, "Nasıl ki faşist şef Erdoğan işgal planlarını bütün bölgeye yayıyorsa, biz de Rojava devriminin sınırlarını genişleterek ve bütün bölgeye yayarak büyük bir direniş odağına dönüştürmeliyiz" dedi.
Halkların Birlik ve Dayanışma Kurumu (SYPG) Temsilcisi Beritan Asya, faşist şeflik rejiminin Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırılarını ve işgale karşı direnişi değerlendirdi.
Erdoğan'ın, işgal için diğer ülkelerden onay alma arayışlarını sürdürdüğünü dile getiren Asya, emperyalist güçler ve gerici bölge devletleri ile Türkiye arasında çıkar farklılıkları olduğunu vurguladı.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nin halkın silahlı direnişini örgütlemek için seferberlik ilan ettiğini hatırlatan Asya, Rojavalı komünistlerin de özsavunma hazırlıklarını sürdürdüğünü ifade etti. İşgale karşı en önemli duruşun halkın örgütlülüğünün güçlendirilmesi olduğuna dikkat çeken Asya, olası bir işgal saldırısına karşı çok büyük bir direnişin hazırlandığını vurguladı.
Asya, Rojava devrim güçlerinin direnişinin halkların mücadelesinin odağı olması gerektiğini ifade etti. İşgal saldırı planlarının halen güncel olduğuna dikkat çeken, bölge halklarının devrim savunulması için birleşmesi gerektiğini kaydetti.
Özgür TV'nin konuğu olan Beritan Asya'nın yanıtları şu şekilde:
İŞGALE ONAY ALAMADILAR AMA ŞİMDİLİK
Kuzey ve Doğu Suriye topraklarını işgal etmek isteyen Türk devleti, Tahran'da İran ve Rusya ile görüştü. Ardından Milli Güvenlik Kurulu toplandı. Görüşmelerin sonuçlarına ilişkin neler söyleyebilirsiniz?
İşgalci faşist Türk devletinin, Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik işgal tehditleri uzun dönemdir devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde, saldırı konseptinin bir devamı olarak özellikle Til Rifat ve Minbic'in odağında durduğu, aslında bütün Kuzey ve Doğu Suriye topraklarını işgal etmeye ilişkin, hem bölgesel gerici bölge devletleriyle aynı zamanda NATO ve Rusya ekseninde görüşmeler gerçekleştirildi. Faşist Türk devletinin devrim topraklarına işgal saldırısı, NATO zirve toplantısında gündeme alındı. Türk devleti, İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyelikleri konusunu koz olarak kullanmak istedi.
Arkasından Joe Biden'ın Ortadoğu gezisi başladı. Erdoğan, aynı dönem içerisinde ziyaretler gerçekleştirdi. 19 Temmuz devriminin yıldönümünde, Tahran'da Rusya, Türkiye ve İran'ın üçlü zirvesi gerçekleştirildi. Kuşkusuz zirvenin temel gündemlerinden biri, NATO'dan onay alamadığı işgal saldırısıydı. Suriye siyaset dengesi içerisinde bir yer tutan Rusya ve İran'dan onay almak istedi. Fakat toplantının sonuçlarına baktığımızda, faşist Şef Erdoğan ve şürekasının istediği sonuca ulaşamadığı anlaşılıyor.
Kuşkusuz sonuca varamamasının belirli etkenleri var. Öncelikle şunu ifade etmek gerek, ABD, Rusya ve İran'ın harekata onay vermemesi işgal karşıtlığından değil. Bugün Ortadoğu'da gelişen savaşların temel sorumluları bu güçlerin kendileridir. Şu an onay vermemelerinin nedenlerinden biri, Türk devletinin olası operasyonu bu güçlerin çıkarlarıyla karşı karşıya gelen bir durum. Çünkü Türk devletinin saldırı hazırlıkları kendi sınır güvenliği durumu değildir. Bölgedeki yayılmacı siyaset bağlamında baktığımızda, Efrîn ve Halep'ten başlayıp Kerkük ve Musul'a kadar hem devrim topraklarını, hem de bölgedeki halkların kazanımlarıNI yok edecek bir işgal stratejisi izliyor. Türk devletinin kodlarında, işgal ettiği yerlerden bir daha çıkmama, aynı zamanda demografyanın, tarihin değiştirilmesi siyaseti izlediğini biliyoruz.
Tahran toplantısından istediği sonucu alamamıştır, fakat bu bir dönem sonra alamayacağı anlamına gelmiyor. Bugünün siyasi denklemi, ABD ve ya da Rusya'nın çıkarlarına ters düşüyor ama altı ay sonra denklemler değişir. Efrîn'de, Serêkaniyê'de, Girê Spî'de olduğu gibi bu güçler sessiz kalarak işgal başlatılabilir. Bu güçlerin temel amaçları kendi siyasi dengelerini kurmak olduğu kadar, aynı zamanda demokratik, halkçı, kadın özgürlükçü, halkların eşitliği ve birliğine dayanan sistemimizi yok etmektir. Dolayısıyla bütün hazırlıklarımızı, hem askeri boyutta olsun hem siyasi boyutta olsun buradan kurmamız gerekiyor.
HARİTALARIN YENİDEN ÇİZİLECEĞİ BİR DÖNEME GİRİYORUZ
Erdoğan'ın her koşulda işgali gündeme getirdiğini görüyoruz. Amaçlarını nasıl yorumluyorsunuz?
Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye'ye işgal hazırlıkları görünür bir şekilde arttı. Başlarken de ifade etmiştim, özellikle NATO toplantısından sonra. NATO, Ukrayna savaşıyla birlikte Rusya ve Çin'e karşı varlık sahasını genişletmeye yöneldi.
Biden'in "Ortadoğu NATO'su" kurma girişimini, Arap Birliği ve İsrail ilişkilerine dayanan denklem içinde, ABD'nin bölgede kendini tekrar hakim güç kılma çabası olarak ifade edebiliriz. Rusya'nın Suriye denklemine girmesiyle birlikte ABD'nin toplam bölge bakımından zayıfladığını tespit edebiliriz.
Dünya, Rusya-Çin-İran ve NATO ülkeleri olarak iki kampa bölünürken, Ortadoğu'nun da ikiye bölündüğünü söyleyebiliriz. Rusya ile Ukrayna arasında sıcak savaşın devam ettiği, aynı zamanda dünya genelinde ekonomik krizlerin yaşandığı bu dönemde, bölgede haritaların belki yeniden çizileceği bir döneme giriyoruz. Türkiye, stratejik konumu ve Kürt düşmanlığı bağlamında bu denklem içinde yer tutmak istiyor Bölgede gücünü yaymak istiyor. Daha önce Libya savaşında, Ermenistan-Azerbaycan savaşında yer alarak bölgesel güç olmak isteğini sürdürüyor.
İŞGALCİLER SİVİL HALKI VE DEVRİMİN ÖNCÜ GÜÇLERİNİ HEDEF ALIYOR
Türk devleti bölgede saldırılarını arttırdı. Sivilleri bombalıyor, katlediyor. Güney Kürdistan'da yasaklı kimyasal silah kullanımı söz konusu. Uluslararası sessizlikten cesaret alıyor diyebilir miyiz?
Kesinlikle öyle ifade etmek gerek. Geçtiğimiz günlerde Zaxo bölgesinde işgalci Türk devletinin sivil halkı katledilmesini birkaç boyutuyla değerlendirmek gerek.
Şehba'dan Til Rıfat'a, Minbic'ten Kobanê'ye, Til Temir'den Zirgan'a kadar sınır bölgesinde saldırı aralıksız devam ediyor. İşgalci faşist odak, sivil halkı ve devrimin öncü güçlerini hedef alıyor. Yeni işgal hareketine onay aradığı Tahran toplantısından bir gün sonra, Güney Kürdistan'da sivil halka yönelik bu katliam gerçekleşti. AKP-MHP faşizminin temsilcileri, her gün işgal saldırısından bahsediyor. Tahran sonrasında, şunu ifade etmiş oldular: "Kaygılarımız giderilmediği sürece operasyon sürekli gündemimizde olacaktır."
Tahran toplantısından sonra Rojava'da öncü kadın iradesini temsil eden 3 YPJ komutanına yönelik saldırı bu işgal harekatının bir parçasıdır. Halkçı, cins özgürlükçü devrim ayakta kaldığı sürece, bölgesel devrimi kendine varlık-yokluk gerekçesi sayan Türk devletinin bu saldırılarının devam edeceğini biliyoruz.
Hazırlıklarımız da bu yönlüdür. İşgal saldırılarına karşı halkın örgütlenmesi, özerk yönetim sisteminin daha güçlü şekilde örgütlenmesi. Aynı zamanda işgal saldırısına karşı örgütlenme seferberliği devam ediyor.
İŞGALE KARŞI SEFERBERLİK HAMLESİ
İşgale karşı hazırlık kapsamında olağanüstü hal ilan edildi. Biraz da Kuzey ve Doğu Suriye halklarının durumunu konuşalım.
Faşist Türk devletinin işgal harekatı söz konusu olduğunda, özerk yönetim devrimci halk savaşı temelinde örgütlenme seferberliği ilan etti. Bu seferberliğin üç temel gündemi var.
Askeri temelde hazırlıklar var. Komünlerden meclislere kadar örgütlenecek halkın işgale karşı direnişi güçlendirmesi bağlamında, özellikle sağlık alanı, toplumsal hizmetler ve özerk yönetim ekonomisinin örgütlenmesi gibi başlıklar öne çıktı. Özerk yönetimin işgale karşı seferberlik ilan etmesi oldukça önemli.
Şu ana kadar Kuzey ve Doğu Suriye halklarının işgale karşı güçlü bir direnişi söz konusu. Daha birkaç gün önce binlerce kişinin katıldığı işgal karşıtı yürüyüşler örgütlendi. Her alanda, Kobanê'den tutalım Qamişlo'ya kadar bütün hatlarda, işgale karşı güçlü eylem ve etkinlikler yapıldı. Üç YPJ komutanının uğurlama merasimleri, işgal karşıtı direniş kararlılığına dönüştü.
Komün ve meclisler ile halkın örgütlü bir güç haline getirilmesi, savaş hazırlıkları bağlamında önemli bir yerde duruyor. Devrimci Halk Savaşı dediğimiz, bütün toplumsal kesimlerin yetenek ve imkanları bağlamında içinde yer alacağı bir olgudur.
Bu bağlamda bir yandan işgal karşıtı eylemler örgütlenirken, yüzlerce kişi komünlerde açılan sağlık merkezlerinde eğitim aldı. Yediden yetmişe komünler ve mahalle meclislerinde İç Güvenlik kurumlarında örgütlenen özsavunma eğitimleri işgale karşı direnişin farklı boyutlarıdır. Biz bu savaşı bir varlık-yokluk savaşı olarak görüyoruz. Bütün güçler hazırlığını buna göre yapıyor. Bizde kendi gücümüzü buralardan örgütlemek durumundayız.
Medya Savunma Alanları'na yönelik işgal saldırısına karşı çok güçlü bir gerilla direnişi söz konusu. Türk devletinin bir çıkmaz içinde olduğunu söyleyebiliriz. Medya Savunma Alanları'nda içine girdiği çıkmazdan kurtulmak için yönünü Rojava'ya dönmek istiyor. Burada da güçlü bir direniş ile karşılaşınca bu çıkmaz derinleşecek. İç ve dış siyasette, hem ekonomik hem de askeri olarak zorlu bir süreç içindeler. Rojavalı komünistler bakımından hareket tarzı ve örgütlenme perspektifini direniş ruhuyla kuracağımız bir süreçten geçiyoruz.
ÖNCELİKLİ GÖREVİMİZ DEVRİMİN SAVUNULMASI
Rojavalı komünistlerin bu dönem çalışmaları hakkında bilgi verebilir misin?
Bugüne kadar işgal saldırılarına karşı savunmanın örgütlenmesi ve halk özsavunmasının büyütülmesi perspektifiyle hareket ettik. Özerk Yönetim, işgal saldırılarına karşı seferberlik ilan etti. Komünistler bakımından elbette ki öncelikli görevimiz, örgütlenme. Ve politik kitle faaliyetlerinin ana eksenini buraya oturtmak.
19 Temmuz etkinliklerini planlarken kutlamaları özsavunma kararlılığına dönüştürmek gibi. 20 Temmuz'da Rojavalı komünist gençler 33 düş yolcusunu anarken aynı zamanda işgale karşı bir duruş gerçekleştirilmeye çalışıldı.
Erkek egemenliğinin temellerini sarsan Rojava kadın devriminin savunulması bakımından kadınların örgütlenmesi, silah başına geçmesi, devrimi nasıl ve hangi araçlarla koruyacağının perspektifini oluşturuyor. Bütün çalışmalarımızı sosyalist yurtsever bir perspektifle, özsavunma ve devrim kazanımlarının korunması için yürütüyoruz.
DEVRİMİ YAYARAK DİRENİŞ ODAĞINA DÖNÜŞTÜRMELİYİZ
Bölge halklarına yönelik çağrınız nedir?
Rojava devrimi tüm saldırılara karşın 10 yıllık süreci geride bıraktı. Gelişen, ilerleyen yönlerinin yanı sıra 10 yıllık süreçte eksik kalan yanlarıyla cins özgürlükçü bir halk devrimi özelliğini koruyor.
Saldırıların odağında bu sistemi yıkmaya ve Osmanlıcı hayallerini gerçekleştirmeye çalışan bir Türk devleti var. Kürdistan'da yürüttüğü savaş ve işgali bütün Ortadoğu'ya yaymaya çalıştığı bir siyaset söz konusu.
Tüm emekçilere, ezilenlere, kadınlara, gençlere çağrımız, bu işgal ve savaş politikalarına karşı durmalarıdır. Emperyalist devletlerin bu coğrafyayı yeni bir paylaşım alanına dönüştürmek istemesine karşı, erkek egemen zihniyetin kadın devrimine yönelik saldırısına karşı birleşik bir güç yaratılmalıdır.
Osmanlı yayılmacılığına ve emperyalist güçlere karşı ezilen halkların birliğini, direnişini örgütlemek gereklidir. Savaşın bütün araç ve yöntemleriyle bir direniş hareketi, bir direniş odağı oluşturulmalıdır.
Nasıl ki işgalci Türk devleti ve faşist şef Erdoğan işgal planlarını bütün bölgeye yayıyorsa, biz de Rojava devriminin sınırlarını genişleterek ve bütün bölgeye yayarak büyük bir direniş odağına dönüştürmeliyiz.