20 Mart 2025 Perşembe

Arzu Demir yazdı | Anlaşma ve 'anayasa' nasıl bir arada olacak?

Halk deyiminde olduğu gibi, bu hamur daha çok su kaldıracak. Daha çok anlaşmalar yapılıp, bozulacak. İlkeler ile siyaset çoğu zaman çatışacak. Sonuç olarak, Rojava özerk yönetiminin, Şam ile ilişkileri, kimi zaman uzlaşmalar, kimi zaman çatışmalar şeklinde ilerleyecek. 

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'nin önceki gün yaptığı açıklamaya göre, rejimin HTŞ'ye devredildiği günden bu yana 100 gün içinde en az 4 bin 711 sivil katledildi. Ancak başkaca kaynaklar can kaybının daha yüksek olduğunu söylüyor. 6 Mart'tan bu yana ise dünyanın gözü önünde özellikle Lazkiye ve Tartus'ta Alevilere yönelik soykırım suçu işleniyor. Bu suçun görüntüleri de soykırımın ürkütücü etkisini büyütmek için cihatçı çeteler tarafından sosyal medyada yayınlanıyor.

Bu, DAİŞ çetelerinin uyguladığı propaganda yönteminin aynısı. Sadece vahşet ile değil, vahşetin yarattığı korkunun etkisiyle, katliamdan geçiremediklerine de biat ettirmek istiyorlar. Selefi çetelerin bu kadar rahat ve açık bir şekilde hareket etmesinin sebebi emperyalist devletlerin HTŞ'ye verdiği şartsız destek ve Alevilere yönelik saldırılar karşında takındıkları umursamaz tutum.

Alevi katliamlarının ortasında, burjuva demokrasisinin başkenti Brüksel'de 17 Mart'ta "Suriye" konulu bir konferans düzenlendi. Bu konferansa, HTŞ lideri Golani de davet edilmişti. Ancak O'nun yerine Dışişleri Bakan Şeybani beraberindeki bir heyetle katıldı. Şeybani konferanstan eli boş dönmedi; HTŞ'ye 4,2 milyar euro hibe edildi, 1,6 milyar euro ise kredi olarak verildi. Görülüyor ki, HTŞ'nin "terör örgütleri listesi"nde olmasının bugün için bir anlamı yok. Çünkü, "Suriye'yi sosyo ekonomik olarak destekleme" adı altında cihatçı HTŞ rejimi ihya edilirken, PR çalışması da sürüyor.

HTŞ lideri Golani, QSD Genel Komutanı Mazlum Abdi ile 10 Mart'ta imzaladığı, Rojava Özerk Yönetimi ile Suriye rejimi arasındaki ilişkileri düzenleyen çerçeve anlaşmanın hemen ardından başka bir hamle yaptı ve yeni anayasayı uygulamaya koydu. Buna göre, "Yeni Suriye"nin adı Suriye Arap Cumhuriyeti olarak kalırken, anayasa, Golani ve HTŞ'nin planının, 5 yıl içinde şeriatçı tek adam rejimini inşa etmek olduğunu gözler önüne serdi.

Bu durumda, Mazlum Abdi ile imzalanan anlaşmanın anlamı nedir? Bu anlaşma uygulanabilecek mi?

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Şam yönetimi, iç ve dış nedenlerden dolayı bu anlaşmayı imzalamak zorunda kaldı. Aksi durumda, ideolojik mayaları, Rojava ile değil bir arada, yan yana yaşamaya bile uygun değil. ABD'nin de anlaşmayı teşvik ettiği sır değil. Ortadoğu'daki önceliği her zaman siyonist İsrail'in güvenliği olan Amerikan yönetiminin, cihatçı HTŞ ile İslamcı faşist şeflik rejimi arasında bir tampon bölge gibi "laik bir Kürt yönetimi" istediği de sır değil. "DAİŞ'e karşı iş birliği" olarak sundukları "Kürt sevgisi"nin, İran gibi stratejik hedeflere bağlı başkaca nedenleri de var elbette. Hem uluslararası konjonktür hem de siyasal kurumları, ordusu ve mücadele deneyimi ile Rojava, ihmal edilebilir bir kuvvet değil artık Ortadoğu'da.
Söz konusu anlaşmadaki maddeler aslında Şam ile Rojava arasındaki ilişkileri belirleyen "ilkeler". Detaylar, anlaşmanın 8. maddesinde de belirtildiği üzere, komitelerin işi olacak ve bu komitelerin işi hiç de kolay olmayacak. 

Çok açık ki anlaşma ilkeleri ile HTŞ'nin anayasası çelişiyor. Örneğin anlaşmanın birinci maddesi, "Dini ve etnik kökenlerine bakılmaksızın tüm Suriyelilerin siyasi sürece ve tüm devlet kurumlarına katılım ve temsil haklarının yetki ve sorumluluk temelinde garanti altına alınması" diyor. Ancak Golani'nin anayasası "Cumhurbaşkanının dini İslam'dır" diye kesin bir hüküm içeriyor. Yani bir Alevi ya da Hristiyan Suriye'nin cumhurbaşkanı olamaz. Aynı 2. maddede şeriatçı bir rejimin inşa edildiği "İslam hukuku (fıkıh), yasaların temel kaynağıdır" ifadesiyle ilan ediliyor. Maddenin devamında inanç özgürlüğünün güvence altına alınacağı iddiası var. Ancak bu maddenin hiçbir inandırıcılığı yok.

Anayasaya hızlıca özerk yönetimin tüm kurumlarından "Bu anayasa bizi temsil etmiyor, tanımıyoruz" tepkileri geldi. Ayrıca, anayasa, kadınlarla ilgili maddeleri nedeniyle de Rojava'ya asla olmayacak bir gömlek. Çünkü bu konuda da HTŞ, faşist şeflik rejimini taklit ediyor adeta. 17. madde, "Devlet, kadının toplumsal konumunu ve aktif rolünü korumayı ve her türlü şiddet ile ayrımcılığa karşı korunmasını taahhüt eder" gibi çok genel bir ifade içerirken, 16. madde "Devlet, aileyi toplumun temeli olarak korur ve annelik ile çocukluğu desteklemeyi taahhüt eder" diyerek, aile kurumuna işaret ediyor ve bu kurumun merkezine de yine kadını, "anne" olarak oturtuyor. 

Peki, bu durumda nasıl olacak?
Bu ikili -hatta Dürziler ile birlikte üçlü durum- HTŞ'nin istediği gibi "merkezi güçlü bir iktidarın kurulamayacağı, "iktidar mücadelesi"nin amansızca devam edeceği anlamına geliyor. İstikrarsızlık, çatışma ve katliamlar, Suriye'nin gündeminden çıkmayacak. 

Halk deyiminde olduğu gibi, bu hamur daha çok su kaldıracak. Daha çok anlaşmalar yapılıp, bozulacak. İlkeler ile siyaset çoğu zaman çatışacak.  Sonuç olarak, Rojava özerk yönetiminin, Şam ile ilişkileri, kimi zaman uzlaşmalar, kimi zaman çatışmalar şeklinde ilerleyecek. 

Not: Bu yazının kaleme alındığı gecenin sabahı, faşist şeflik rejiminin çok geniş bir gözaltı saldırısına uyandık. Bu kez İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve belediye başkanları dahil çok sayıda kişi "kent uzlaşısı" gerekçesiyle gözaltına alındı. Lafı uzatmaya gerek yok. Pazartesi günü gerçekleşen Kobanê katliamından son gözaltılara hiçbirisi "sürece sabotaj" ya da "provokasyon" değil. Türk burjuva devletinin karakteri. Kürt halkının 40 yılı aşan direnişi, Suriye başta olmak üzere Ortadoğu'da yaşanan gelişmeler, Türk devletinin PKK ile uzlaşmasını ve kendi yapısında kimi dönüşümler yapmasını dayatıyor. Ancak buna rağmen, AKP-MHP iktidarının, burjuva demokratik dönüşümden yana olduğunu söylemek için bile elimizde bir veri yok. Bugünkü gözaltılar, sırada bekleyen 6 bini aşkın kişinin isminin yer aldığı HDK dosyası ve şu anda bilemediğimiz hazırlıklar, gelişmelerin yönünün demokratik haklara doğru olmadığını gösteriyor.