23 Kasım 2024 Cumartesi

AKP'nin başarısı HDP'nin zaferi

Türkiye'nin önü aydınlıktır, devrim de bu toplumsal zeminde gerçekleşecektir. Çok ağır bir baskı döneminden bu kararlılıkla çıkan ve halkçı demokratik bir seçeneğe işaret eden milyonlar bundan sonrasının dünden çok daha iyi olacağına işaret etmişlerdir.
OHAL şartlarında, devletin bütün imkanlarının iktidar partisi lehine kullanıldığı çifte seçimde AKP, üç hedefinden sadece birini başardı. Erdoğan'ı ilk turda devlet başkanı seçtirme amacına zar zor ulaşabilen AKP bir mutlak zafer hissi yaşayamadı, yaşatamadı.
 
Elde edemediği diğer arzusu parlamento çoğunluğuydu. Hem ciddi oy kaybına uğradı hem salt çoğunluktan oldu. Başkanlık seçiminin imkanı ile gizlemeye çalıştığı bu başarısızlık önemlidir.
 
AKP'nin ortalama seçmeni ondan uzaklaşmış, önemli bir bölümü de mesafeli davranmayı seçmiştir.
 
Bunun AKP'ye ciddi faturası olacaktır. İlki onu MHP'ye kilitleyen, muhtaç eden bir parlamento denkleminin oluşmasıdır. MHP'yi asimile etme hedefi tutmamıştır. Onca askeri operasyonun, Kürdistan'a dönük saldırı hamlesinin 'getirisi' asıl olarak MHP'nin hanesine yazılmıştır.
 
Hatırlayalım, neydi AKP'nin hedefi? Çifte seçimi almak ve rövanşist bir tutumla, geleneksel faşist devlet yapısının siyasal İslamcı reorganizasyonuydu. AKP'nin çoğu zaman alerjik ifadelerle andığı Mustafa Kemal'e sahip çıkan MHP, siyasal İslamcı projeye mesafeli olduğunu başından itibaren ortaya koydu. Bu şartlarda iki partinin kesişim kümesi Kürdistan'a dönük askeri harekatlardır. AKP buna devam ettikçe MHP'nin erimediği ortaya çıımışken bu ilişkinin nasıl bir seyir izleyeceği önemli bir konudur.
 
Görevini "denge denetim mekanizması" olarak tanımlayan MHP'nin eli AKP'ye karşı düne kıyasla güçlenmiştir. MHP, Avrupa'da örnekleri görülen yeni akım faşist partilerin refleksini kuşanırken AKP'nin uluslararası tekellerle muhakak ve bir biçimde uzlaşmaya mecbur olduğunu bilen konumu, o ilişkinin kolay olmayacağının göstergesidir.
 
Dolayısıyla 'kriz' sürmektedir. Tablo yeni, süregen ve çabucak alevlenebilecek rejim içi krize yataklık etmektedir.
 
Nihayet AKP'nin en başarısız olduğu başlık: HDP'nin barajı aşarak iktidar partisinin hayal kırıklığına uğraması. Kuşku yok HDP'nin bilinen ve günbegün deneyimlenen ağır kuşatmaya karşın barajı yıkıp aşması kendi şartları içinde politik, örgütsel zaferdir. Meclisteki üçüncü parti olarak Türkiye sathındaki emek ve özgürlük mücadelesinin sesi, soluğu ve taşıyıcı partisi olacaktır.
 
Seçime katılım oranının yüksekliği ve iptal edilen oy sayısnın bir milyon civarında olması kaydedilmelidir. Bütün kavga birkaç puanın yatak-adres değiştirmesiydi ki bu bir milyon sayısı aynı nedenle önemsiz değildir. Ancak konu bu teknik detay tartışmasının ötesindedir.
 
AKP, kendi aktif kitlesindeki tepkiyi de görmüştür. Bulabildiği yegane çözüm karşıtlıklar üzerinden kamplaştırma politikasıydı. Çözülmenin daha ağır bir tabloya dönmesini bir ölçüde bu engelledi. 'Gitmeyin, kendi içimizde halledelim meseleleleri' biçimindeki pragmatik yakalaşımı da buna eklemeli. Söz konusu cemaat, zümre ve organizasyonların maddi menfaatleri reddetme kapasiteleri olmadığı sır değil. Herhalde bu türden hiçbir odak kayyum siyaseti sayesinde elde edilen kazanımın 'haram' olduğunu söyleyecek değil.
 
Muharrem İnce, Avrupa'daki güncel eğilim olan 'sol popülizm' yükselişinin temsilcisi sayılıyor ve sunuluyordu ancak hem öyle değildi hem kısa süredeki performansı ile yeni bir Erdoğan olma hamlesi belirgindi. Üstelik milliyetçi reflekslere ne denli meyilli olduğu da bu sürede zarfında görüldü.
 
Diğer taraftan, HDP'nin bu kritik seçimde barajı aşması, yakın dönem siyasetini ele alışını halka özeleştirel yaklaşım bahsinde daha rahat davranmasının önünü de açtı.
 
Rejim içi kamplaşmada taraf olmadan, tarafların didişmelerinin dışında durmayı başararak üçüncü bir seçeneği devam ettirme, geliştirme imkanları çok. Bunu hem politik esneklik hem varlığını ezilenlerin politik özgürlüğüne adayan bir içtenlikle başarmak mümkün.
 
OHAL'e, polis-adliye maharetiyle terörize edilmeye rağmen milyonlarca cesur insanın HDP seçeneğini kuvvetle sahiplenmesi kıymetlidir. Felaket senoryaları apolitik bir tepkisellik ve mücadelede süreksizlik işaretleridir, buna hep karşı çıktık. Türkiye'nin önü aydınlıktır, devrim de bu toplumsal zeminde gerçekleşecektir. Çok ağır bir baskı döneminden bu kararlılıkla çıkan ve halkçı demokratik bir seçeneğe işaret eden milyonlar bundan sonrasının dünden çok daha iyi olacağına işaret etmişlerdir.