Aklanamayan devlet!
Bir tweet'ten, bir düşünceden onlarca delil yaratabilen mahkemeler, önlerinde cansız yatan onlarca Kürt aydın ve işinsanına rağmen bir delil “yaratamadılar”! Bugün de buna tanık olduk. Oysa onlar, yani kaybettiklerimiz ortada ve herkes biliyor failleri. Ama siz “yok öyle değil” diyorsanız da, eğer bir mahkemeyseniz, failleri bulmak size düşer.
Ankara JİTEM davasının karar duruşmasındaydık bugün.
Henüz ben çok genç bir avukatken, çoğumuzun büro mahalli olan Aksaray-Yenikapı’da bir hukuk mücadelesini büyütmeye çalışıyorduk elden geldiğince. İşte 90’larda, o yıllarda öldürüldü Medet ağabey.
Aradan yıllar geçti ve itirafçı Ayhan Çarkın’ın ifadelerinden sonra umutlanan ve Ergenekon Soruşturmasına müdahil olarak katılmak isteyen ailelerden, Kürt aydınları ve işinsanlarına yönelik cinayetler serisinde öldürülen avukat Medet Serhat ağabeyin oğlu Rumet şöyle diyordu:
“Bir sürü faili meçhul var. Ben onları da kendi ailem gibi görüyorum. Bu soruşturma onların da mağduriyetini gidermeli. Bu cinayetlerin çözülmesi lazım. Bunlar faili meçhul değildir aslında, bunlar faili belli siyasi cinayetlerdir. Benim babam tekrar dünyaya dönmeyecek. Burada önemli olan faillerin ortaya çıkarılması ve tekrar bu tür olayların yaşanmayacağının güvencesinin verilmesidir. Bu ülkenin gerçekten demokratik olması ve vatandaşları arasında ayrımcılık yapılmayacağının garantisi verilmelidir.” (Yıl 2011)
Bugün, yani yıl 2019 ve bu davada yargılanan tüm sanıkların beraatine karar verildi!
Kimlerdi bu sanıklar unutmayalım: Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, Eski Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin, MİT’çi eski Yarbay Korkut Eken ve özel harekat timi polisleri Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Ercan Ersoy, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Seyfettin Lap, Enver Ulu, Uğur Şahin, Tekdemir, Yusuf Yüksel, Abbas Semih Sueri, Lokman Külünk, Mahmut Yıldırım, Nurettin Güven, Muhsin Korman.
Kimlerdi öldürülenler unutmayalım: Namık Erdoğan, Metin Vural, Recep Kuzucu, Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Hacı Karay, Adnan Yıldırım, İsmail Karaalioğlu, Yusuf Ekinci, Ömer Lutfi Topal, Hikmet Babataş, Medet Serhat, Feyzi Aslan, Salih Aslan, Lazem Esmaeili, Asker Smitko, Faik Candan, Abdulmecit Baskın, Tarık Ümit.
Susurluk kazasından hemen sonra kurulan Meclis Susurluk Araştırma Komisyonu Üyesi Fikri Sağlar, 2 Şubat 2018 tarihinde, mahkemede tanık olarak verdiği ifadede; “Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’ın talimatıyla Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş tarafından hazırlanan Susurluk Raporu’nun bir bölümünün dönemin koalisyon hükümeti liderlerinin kararıyla “devlet sırrı” ilan edilerek çıkartıldığını; özellikle bütün ekleriyle birlikte edinilmesi halinde raporda davaya ilişkin aydınlatıcı bilgilere ulaşılabileceğini” söylemişti.
Bir tweet’ten, bir düşünceden onlarca delil yaratabilen mahkemeler, önlerinde cansız yatan onlarca Kürt aydın ve işinsanına rağmen bir delil “yaratamadılar”! Bugün de buna tanık olduk. Oysa onlar, yani kaybettiklerimiz ortada ve herkes biliyor failleri. Ama siz “yok öyle değil” diyorsanız da, eğer bir mahkemeyseniz, failleri bulmak size düşer. “Ayışığı isimli gizli tanığı bulmak, kovuşturmayı derinleştirmek, Tansu Çiller’i, Özer Uçuran Çiller’i, Mesut Yılmaz’ı dinlemek; Susurluk Teftiş Kurulu raporunun bomboş değil, “sırsız”, eksiksiz getirilmesini sağlamak size düşer!
Önümüzde apaçık yatan kayıplarımızın karşısında devletin “sırrı” olamaz!
Beka dediğiniz şey yurttaşının canını alıyorsa o beka yurttaşın değil, iktidarların bekasıdır ancak.
Evet adalet bugün o mahkeme salonunda da ömrünü tamamlamış, ruhunu teslim etmiştir. Ve demiştir ki “Ben 25 yıldır 19 yurttaşımın katillerini bulamadım, bulmayacağım” Bunun adı “delil yoksunluğu” değil “izan, vicdan yoksunluğudur”.
Duruşmada sol yanımda oturuyordu Pervin Buldan. Bir kez daha eşi Savaş’ın adını duymak ve cezasızlıkla karşı karşıya kalmak ona ne hissettirdi tam olarak anlayabilmem imkansız. Derin bir iç çektiğini hissettim sadece… Karşımda Medet ağabeyin oğlu Rumet, 17 yaşındayken kaybetmişti babasını! Sarıldık, kucaklaştık. Biz yakınlarını kaybedenler çok sık sarılıp, kucaklaşırız, sanki kaybettiklerimize de sarılırmışçasına…
Yusuf Ekinci’nin oğlu Sertaç Ekinci gibi avukat olanlar da vardı aramızda; hayatta babasının katillerini aramaktan daha zor bir görev var mıdır bir avukat için!
Bir meslektaşım, beraat kararının ardından bana döndü ve “Olsun, 25 yıldır biz de buradayız ya, bu da onlara dert olsun” dedi. Dert olup olmayacağı inanın umurumda bile değil ama biliyorum ki eğer 90’ların iktidarları ve devletinin yaptıkları ortaya çıkarılmazsa, 2000’lerin iktidarları ve devleti de aklanamaz. Yani hâlâ failler meçhul diyenler, halkın gözünde ve vicdanında ilelebet meçhul kalacak demektir!
*HDP Ankara Milletvekili