21 Kasım 2024 Perşembe

4 kardeşin intiharı neyi gösteriyor?

Her geçen an bizim insanlığımızdan da alıp götüren bu adaletsizliğe son vermek zorundayız. Diktatör Erdoğan ve ailesi ile Saray’a köle olmuş bir avuç azınlığın içinde yüzdükleri zenginlik, onların sonu olmalı.

İstanbul'da dört kardeş evlerinde siyanür içerek hayatlarına son verdi. 
Yetişkin ailesinin fertleri Cüneyt 48, Oya 54, Yaşar 56 ve Kamuran 60 yaşındaydı.
Evlerinin kapısına da "Dikkat siyanür var, polisi arayın, içeri girmeyin" şeklinde bir not asmışlar.
Hayata veda ederken, geride kalan komşularını ya da dostlarını da evdeki tehlikeye karşı uyarmışlar. Sadece bu not bile, bu 4 insanın, hayattaki var oluşlarına dair bir ipucu veriyor. 
Dün basına yansıyan intiharın detayları ortaya çıktıkça, 4 insanın ölümünün, bir cinayet olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz. Failin kapitalist sistemin, Saray rejiminin olduğu ancak suç ortaklarının hiç de az olmadığı bir cinayet bu. 
Bu 4 insan, işsizlik ve yoksulluk ile  bunların yarattığı manevi sonuçlar nedeniyle yaşamlarına son verdi.
2 kardeş işsiz kalmış. Birinin maaşına haciz gelmiş. Anne ve babalarından borç kalmış. Borcu ödemek için kredi çekmişler. Elektrik faturalarını ödeyememişler. Ev sahibi kirayı artırmak istemiş. Bakkala 2 bin 260 lira porçları varmış. En son da intihar ettiklerinin öğrenildiği gün BEDAŞ gelip, iki aylık fatura ödenmediği için elektriği kesmiş.
Hepimizi dehşete düşürmesi gereken, taş üstünde taşın kalmaması gereken bir olay değil mi?
İnsanın kapitalist devlete karşı öfkesini büyütürken, utanç duygusunu da hissettirmiyor mu?
Bugün AKP iktidarında temsilini bulan kapitalist sistem o kadar çok insanın canına kast etti ki!
Kübra bebeği hatırlıyorsunuz değil mi? Samsun’da açlıktan can verdiğinde 2.5 aylıktı. 
Suriyeli Cuma bebek vardı. Savaştan kurtulmuştu ama açlıktan kurtulamamıştı. 
Eyüp Dal da vardı. O ise işsizlik nedeniyle Antep’te kendini yakarak yaşamına son vermişti. 
Erdoğan’ın “Allah’ın lütfü” diye karşıladığı 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL döneminde işsiz kalan onlarca insan da canına kıydı. Isparta’da yaşayan Sevgi hemşire bu insanlardan biriydi.  Emek üretkenliğinin, bilimin, teknolojinin bu kadar geliştiği bir dünyada insanların açlıktan ölmesini, yoksulluk ve işsizlik nedeniyle yaşamlarına son vermesini asla kabul etmemeliyiz.
Her geçen an bizim insanlığımızdan da alıp götüren bu adaletsizliğe son vermek zorundayız. Diktatör Erdoğan ve ailesi ile Saray’a köle olmuş bir avuç azınlığın içinde yüzdükleri zenginlik, onların sonu olmalı. 
Ejderha meyvesini hatırlıyorsunuz değil mi?
Saray'ın menüsü basına yansıyınca haberdar olmuştuk böyle bir meyvenin varlığından. Hayatımız boyunca adını dahi duymadığımız yiyecekler Saray’da sofralarını süslüyor. Sayıştay’ın 2018 yılı denetim raporu Saray’daki çarpıklığı gözler önüne seriyor. 2018 yılında Erdoğan ve ailesinin mutfak masrafı 5 milyon 311 bin liraymış. Bir önceki yıl bu para 2 milyon 646 bin liraymış. Bir yılda iki katına çıkmış. Memlekette asgari ücret; 2 bin 20 lira. Yani bu para ile bir aile geçinmek zorunda. Saray’ın bir yıllık mutfak harcaması, 2 bin 630 kişinin bir aylık maaşı anlamına geliyor. Başka bir hesapla, 219 emekçinin, bir yıllık maaşı. Diğer harcama kalemlerinin neye tekabül ettiğini varın artık siz düşünün. 
AKP Grup Başkanvekili Muhammet Ekin Akbaşoğlu, düşük asgari ücret zammına itiraz edenlere, “Günde 3 öğün çay-simit yersiniz” demişti. Emekçilere çay-simidi reva görenlerin, yedikleri önünde, yemedikleri arkalarında.
Kayyumla el koydukları belediyelerdeki harcamaları gördünüz değil mi? Amed kayyumu ve işbirlikçileri, 1 ton 600 kilogram fıstıklı kadayıf yemiş. Rehin tutulan Amed Büyükşehir Belediyesi’nin eşbaşkanı Selçuk Mızraklı, kayyumun yaptırdığı lüks makam odasının görüntülerini yayınlamıştı. Hatırlıyorsunuz değil mi? Bu nasıl bir doymaz bilmezlik! Deveyi hamuduyla götürüyorlar, şatafatın her türlüsünü yaşıyorlar. Halka da  "Bir lokma, bir hırkayı" vaaz ediyorlar. 
Kendi çocuklarına gemicikler alanlar, çeşitli gerekçelerle zorunlu askerlikten bile muaf tutanlar, emekçilerin çocuklarını kirli savaşlarda tetikçi yapıp, mezarları reva görüyor.
Bu Saray düzeni değişmek zorunda elbette!
Yoksulluğun ve işsizliğin getirdiği çaresizliği, kapitalist düzene ve onun bugünkü temsilcisi AKP/Saray rejimine, kapitalist sisteme karşı öfkeye dönüştürmenin yollarını yaygınlaştırmak zorundayız.
Yoksa bu açlık, yoksulluk ve işsizlik ölümleri ve bunların karşısındaki toplumun sessiz kabulü, insanlığımızdan çok şeyi alıp götürecek.