22 Aralık 2024 Pazar

Ziya Ulusoy yazdı | Erdoğan'ın Netanyahu'dan ne farkı var?

Erdoğan, savaş kudurganlığında, öldürme işinde, kimyasal kullanmada ve işgalciliği süreklileştirme ve ilhakçılık peşinde koşmada, elbette Netanyahu'dan farksız. Daha fazlasıyla bölgede işgali Musul-Kerkük'e değin uzatma hayalini de güdüyor.

Netanyahu'nun Erdoğan'dan farkı yok elbette.

Netanyahu, Filistinlilere bitmeyen bombardıman ve ölüm yağdırma işinden sonuncusunu bu kez Temmuz'un ilk haftasında Cenin'de yaptı. Hava bombardımanı ve helikopter saldırıları yanı sıra siyonist militarizmin özel kuvvetleriyle de karadan saldırdı. 12 Filistinliyi katletti. 50'yi aşkın Filistinliyi yaraladı.

Neden?

Netanyahu'nun gösterdiği gerekçe siyonist sömürgeci devletin "güvenliği"!

Siyonist sömürgecilik Nakba'dan bugüne 75 yıllık süreçte milyonlarca Filistinliyi tehcir etti, onbinlercesini de katletti.

ABD liderliğindeki emperyalizm, siyonizmin arkasındaki güçtü. Bu nedenle Filistin sorununa çözümsüzlük bu uzun süreçte "çözüm" oldu.

Arap devletlerinin 1967 ve 1973 savaşları tam da bu nedenle başarılı olamadı. Olsaydı bile bugünkünden farkı ehven-i şer alternatif olarak bu kez de Arap burjuvazisinin himayeci sömürgeciliğinde Filistin olurdu.

Oslo çözümü, Filistin kentlerinin adacıklarından oluşan, İsrail militarizminin istediği an girip ölüm yağdırdığı ordusuz "Filistin devleti" üretti. O da El Fetih ve Hamas arasında ikiye bölündü.

Trump "damat" Kushner'i görevlendirerek, Birleşik Arap Emirlikleri başta gelmek üzere Suudi Arabistan'dan Mısır'a hemen bütün Arap devletlerini siyonist İsrail'in önünde secdeye vardıran anlaşma yaptı. Halklarla alay edercesine "Yüzyıllık Anlaşma" adını verdiği bu teslimiyetten sonra siyonistler daha pervasız savaş kudurganı kesildi.

Netanyahu ve açık dinsel faşizmi savunan partiler daha fazla kitle desteği bularak sürekli iktidar dönemi başlattılar. İsrail devletinin bir Musevi devleti olduğunu anayasal, Kudüs'ü başkent, Suriye'nin Golan tepelerini ilhak statüsüne yükselttiler.

Biden, Trump'ın izinde yürümekte sakınca görmedi.

Şimdi siyonist devlet savaş saldırılarını daha sık, Suriye'ye bombardımanı daha rahat yürütebiliyor.

Filistin halkının Arap devletlerinden bağımsız solcu silahlı direnişi, Oslo çözümünden sonra yerini İslamcıların ağırlık kazandığı direnişe bıraktı. Şimdi Filistin Halk Kurtuluş Cephesi kahramanca direnişine rağmen İslamcılardan daha az güce sahip.

Bütün aleyhte şartlara rağmen Filistin halkının da direnişi bitirilemedi. Cenin'e saldırıya karşı da direnişe devam etti. Ayrıca Cenin'in yer aldığı Batı Şeria'da yeni kuşak Filistinliler'de Filistin'in Aslanları örneğinde yeni silahlı direniş örgütleri doğup gelişiyor.

İsrail'de eski "barış hareketi" sönümlendikten bu yana bu kez "demokrasi" direnişi ilk kez yüzbinleri bulan ölçekte patlak verdi ve devam ediyor. Bu mücadele Filistin halkını kardeş gören bir doğrultuya evrilir mi, yoksa desteğini aldığı diğer egemen kanadın hegemonyası altına mı girer, süreç gösterecek.

Erdoğan, savaş kudurganlığında, öldürme işinde, kimyasal kullanmada ve işgalciliği süreklileştirme ve ilhakçılık peşinde koşmada, elbette Netanyahu'dan farksız. Daha fazlasıyla bölgede işgali Musul-Kerkük'e değin uzatma hayalini de güdüyor.

Rojava'nın "Nakba"sını Efrîn ve Serekaniyê işgalleriyle gerçekleştirdi, Kürtlerin yüzbinlercesini Şehba'daki kamplara tehcire ve sürgüne mahkum etti. Efrîn'den Serekaniyê'ye fiili ilhakını sürdürüyor, himayeci sömürgeciliğini yerleştiriyor. Netanyahu'nun bitmeyen savaş saldırılarının benzerini Rojava'da, Şehba'da , Şengal'de, Cizre-Sur vahşetlerinde, Medya Savunma Alanlarında sürdürüyor. Savaş suçlarını kimyasal ve uranyumlu mühimmat kullanmaya değin vardırdı.

Rakip bütün emperyalistler, rekabette yanına çekmek için Erdoğan'ı kimin daha fazla desteklediğini kanıtlama çabasıyla destek veriyor, ses çıkarmıyorlar.

Kuzey ve Rojava devrimi direnişi de, bütün ağır şartlara rağmen, can bedeliyle devam ediyor.

Erdoğan da, kirli savaşı destekleyen geniş bir kitle olmasına, bütün uğursuz amacına rağmen yenilgiye uğrardı. Türk ulusundan geniş ve değişik politik eğilimdeki kitleler, SİHA ve savaş gemileriyle, Kürt öldürmekle, işgalle, dini ve ırkçı fanatizmle övündüğü sürece, Erdoğan-Bahçeli faşizmi Türk halkının kaderi olacak. İsrail'de dini faşist partiler ve Netanyahu'nun İsrail halkının kaderi olması gibi...

İşçi sınıfı, hareketi devrimcileştirilebildiği ve enternasyonalist çözümüyle halklarla kol kola girebildiğinde Kürtler de Filistinliler de direnişlerini daha kolay kurtuluşa vardırabilirler! O zaman ne Erdoğan ne de Netanyahu faşizmi kalır!