27 Nisan 2024 Cumartesi

Yeni dönem kaybetme saldırısında fiili meşru, birleşik mücadele kazandırdı

1995 yılında Hasan Ocak'ın kaçırılmasının ardından yoldaşları, ailesi ve insan hakları savunucularının fiili meşru mücadele hattını eksen alan direnişi, Hasan'ı sağ alamasa da devletin suç üstü yakalanmasını sağladı. 2021 yılının Ocak ayında kaçırılan sosyalist işçi Gökhan Güneş'in kaçırılmasının ardından fiili meşru mücadele hattından yürütülen birleşik direniş kazanımla sonuçlandı. Devlet bir kez daha suç üstü yakalandı, Gökhan 6 gün sonra devletin elinden sağ olarak alındı.

Hasan Ocak'ın kaçırılarak katledilmesinin ardından devletin kaybetmesi saldırısına karşı mücadele devam ederken, özellikle 2014 sonrası artan bir şekilde kaçırma, kaybetme politikası yeniden devreye sokuldu. Kaçırma, ajanlaştırma, işkence, işbirliği dayatması üzerine kurulan bu yeni dönem saldırısı çöktürme planının bir parçasıydı. 20 Temmuz 2015 tarihindeki Suruç katliamının ardından başlatılan ve 2016 darbe girişiminin ardından bir kez daha güncellenen kaçırma-kaybetme girişimi saldırısına karşı 2021 yılının başında yürütülen mücadele önemli bir yerde duruyor.

Sosyalist işçi Gökhan Güneş'in kaçırılmasına ve kaybedilmek istenmesine karşı ailesi ve yoldaşlarının fiili meşru mücadele zemininde yürüttüğü sonuç alıcı mücadele, saray rejiminin kontra faaliyetlerini açığa çıkardı, devletin suçüstü yakalanmasını sağladı. Bu mücadele aynı zamanda cüret, kararlılık ve birleşik mücadele ile bu tür saldırıların yenilgiye uğratılabileceğine de somut bir örnek sundu, yürünmesi gereken mücadele hattını ortaya koydu.

KAÇIRMA-KAYBETME SALDIRISI GÜNCELLENDİ
Eylül 2014'te uygulamaya konulan "çöktürme planı"nın ardından yaşanan 20 Temmuz Suruç katliamı bu planın uygulanmasında önemli milatlardan biri oldu. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra OHAL ve KHK ile sürdürülen bu planın bir parçası olarak IŞİD aracılığıyla kitle katliamları, kaçırmalar ve kaybetme politikası, gözaltı ve tutuklama terörü bugüne kadar görülmedik düzeyde ve yoğunlukta yaşandı.

90'lı yıllardaki beyaz torosların yerini bu dönem transporterler aldı. Bu kez kaçırma saldırısını gerçekleştirenler kendilerine "Görünmeyenler" adını vererek, Gülen cemaati örgütü mensubu olduğu iddia edilen kişiler ile yurtsever Mehmet Bal, devrimci Ayten Öztürk, Keldani Diril ailesi örneklerinde olduğu gibi kaybetme saldırısını yeniden başlattı. MİT ile İçişleri Bakanlığı merkezli tüm istihbarat birimleri birleştirilerek, kaçırılan kişiler ya araç içinde işkence yapılarak kuytuluk yerlere atıldı ya da bilinmeyen adreslerde uzun süren yasadışı gözaltı, işkence saldırısıyla karşı karşıya kaldı. Bu süreçte sosyalist bir işçi olan Gökhan Güneş'in kaçırılmasına ve kaybedilmek istenmesine karşı yürütülen mücadele, saray rejiminin bu stratejisini boşa çıkarma bakımından önemli bir yerde duruyor.

GÖRÜNMEYENLERE KARŞI YASAKLARI TANIMAYAN MÜCADELE HATTI
Sosyalist bir işçi olan Gökhan Güneş 20 Ocak günü öğlen saatlerinde kendilerini 'Görünmeyenler' olarak tanımlayan kontra çeteleri tarafından işyerinin yakınlarındaki otobüs durağından kaçırıldı. Devletin polisi, savcısı, valisi, bakanı üç maymunu oynarken, Gökhan Güneş'in ailesi, yoldaşları, önce kaçırıldığına dair kamera kayıtlarını buldu. Sonra sokak sokak, meydan meydan yasakları dinlemeden, fiili meşru mücadele hattından "Gökhan'ı sağ aldınız sağ istiyoruz" diyerek mücadele etti.

Gökhan'ı kaçıranların amacı topluma korku yaymaktı. Devletin 'Görünmeyenler' adını taşıyan kontra çetelerine karşı yürütülen cüretkar ve kararlı mücadeleyle çok kısa sürede gerçek bir yanıt alındı, Gökhan 26 Ocak günü sabaha karşı boş bir araziye sağ olarak bırakıldı.

Gökhan'ın kaçırılması devletin devrimcilere yönelik tasfiye, fiziken yok etme, ideolojik yıkım örgütleme, örgütlü mücadeleye güvensizlik, antifaşist direnişçi güçleri hareketsiz kılma amacı taşıyordu. Ailesinden, yoldaşlarına ve siper yoldaşlarına kadar bu mücadelenin her bir öznesi bunu bilince çıkarmış ve buna uygun bir hareket planı çıkarmıştı. Gökhan'ın sağ olarak bulunması devletin kaybetme politikasında geri adım atmasını sağlayacaktı aynı zamanda.

Gökhan Güneş'i kaçırma, kaybetme saldırısına karşı mücadelenin temel halkalarından birincisi, kaçırma saldırısının nerede, nasıl, kimler tarafından ve ne şekilde gerçekleştiğinin kamuoyuna açıklanması oldu. Ailesi ve arkadaşları Gökhan'ın kaçırıldığı anlaşıldıktan sonra onun kimlerle görüştüğünü, nereye gittiğini tespit edip hızla kaçırıldığı bölgeden kamera görüntülerini topladı, görgü tanıklarının ifadelerini kayıt altına aldı ve bunları İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi'nde basın toplantısı düzenleyerek kamuoyuna açıkladı, sosyalist basın ve sosyal medya üzerinden duyurdu. Gökhan'ın kaçırıldığı gerçeğinin somut olarak ortaya konulmasını sağladı.

Hasan Ocak kampanyasının deneyimlerine dayandırılarak yürütülen çalışmada, Gökhan'ın ailesinin direngenliği, politik refleks vermedeki inadı, örgütlü mücadeleye yakınlığı kaybetme amacı taşıyan bu saldırıya karşı çok hızlı harekete geçilmesinde temel faktörlerden biri oldu.

Harekete geçme ve refleks eylemlerinin hızı devletin suçüstü yakalanmasının ilk adımları ve zeminini oluşturdu.

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi'ne başvuran Gökhan Güneş'in ailesi, 22 Ocak günü Ezilenlerin Hukuk Bürosu Avukatları, Ezilenlerin Sosyalist Partisi, Berkin Elvan'ın ailesi ve HDP milletvekillerinin de katılımıyla basın açıklaması yaptı.

İSTANBUL EMNİYETİ VE GALATASARAY ÖNÜ EYLEM ALANI
Açıklamadan bir saat sonra aile ve yoldaşları iki koldan, uzun yıllardır "Orada eylem yapılamaz" şeklinde bir toplumsal psikolojinin hakim kılınmaya çalışıldığı Vatan Caddesindeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve Galatasaray Lisesi'nin önünde eylemler yaptı.

Pandemi bahanesiyle ilan edilen hafta sonu sokağa çıkma yasaklarına rağmen sokağa çıkıldı. İstanbul, İzmir, Eskişehir, Mersin, Dersim, Diyarbakır, Adana, Ankara, Antalya gibi kentlerde, karakol önleri, emekçi mahalleler, AVM'ler, meydanlar, Galata Kulesi ve en önemlisi işin muhataplarından olan İstanbul Valiliği önünde eylemler yapıldı. Gökhan'ın ailesinin ikamet ettiği bölgedeki karakolun önü hafta sonu süren sokağa çıkma yasağına rağmen aile ve yoldaşlarının eylem merkezi oldu. "Gökhan Güneş nerede" sorusunu, "Gökhan Güneş'i sağ aldınız, sağ istiyoruz" çığlığını, Gökhan'ın ailesi, ESP'li yoldaşları ve siper yoldaşları birçok alana taşıdı.

ÇAĞLAYAN ADLİYESİ ADALET MÜCADELESİNİN MERKEZİ MEVZİSİ
İstanbul Çağlayan'da bulunan adliye önü adalet mücadelesinin yürütüldüğü önemli bir mevzi oldu. Adliye önünde her gün eylemler gerçekleştirildi. Emekçi sol hareketten birçok kuvvet yapılan eylemlere katılırken, sokağa çıkma yasakları olan günler dahil bağımsız eylemler örgütledi, yazılamalar yaptı.

Çağlayan Adliyesi önünde adalet mücadelesinde kaçırılan, gözaltında kaybedilmeye çalışılan ve hala bulunamayan insanların ailelerini, arkadaşlarını buluşturmak, hukuk ve insan hakları örgütleri üzerinden bir odak yaratmak, kitlelere mal edilecek bir kürsü inşa etmek amaçlandı.

Ulusal, uluslararası medyanın harekete geçirilmesi, röportaj, haber, bilgilendirme çalışmalarının yanı sıra sosyal medya eylemleri örgütlendi.

HDP milletvekilleri TBMM'de açıklama yaptı, soru önergeleriyle Gökhan'ın devletin elinde olduğunu bildiklerini, sağ istediklerini söyledi.

Cesaret, ısrar ve kararlılık Gökhan'ı arama mücadelesinin temel çizgisi oldu.

"Sağ aldınız, sağ istiyoruz" arayışının hızla her yere yayılması aynı Hasan Ocak kampanyasındaki gibi toplumda gerçek bir duyarlılığı örgütledi, sosyal medyada ciddi bir gündem oluşturdu.

GÖKHAN GÜNEŞ'İ BULACAĞIZ PLATFORMU KURULDU
Dördüncü gün 10'dan fazla örgütle yapılan toplantıda "Gökhan Güneş'i Bulacağız Platformu" kuruldu. İlk 10 günlük birleşik, kitlesel ve fiili eylemler planlandı.

Avrupa başta olmak üzere birçok ülkede "Gökhan Güneş'i sağ aldınız sağ istiyoruz" eylemleri örgütlendi. Uluslararası kurumların Türk devletine çağrıları, uluslararası kurumların önünde onların sessizliğine itiraz ve uyarı eylemleri yapıldı. Beşinci günün sonunda yakalanan düzey, kamuoyu baskısı ve bütünleşmesi, birleşik mücadelenin cüretkar ve kararlı mücadelesi sonucu devlet suçüstü yakalandı ve Gökhan Güneş'i sağ bırakmak zorunda kaldı.

Gökhan'ın kaçırılmasının ertesi günü başlayan ve beş gün süren çarpışma, her bakımdan, ürettiği sonuçlarla devrimci uyanıklığın, kararlılığın, bağımsız ve birleşik mücadeleyi örgütlemenin güç ve etkisini gösterdiği kadar antifaşist mücadelenin nasıl yürütülmesi gerektiğine dair sayısız somut örnek yarattı.

"Gökhan Güneş'i sağ aldınız, sağ istiyoruz" kampanyası bir süredir nasıl yol yürüneceği tartışmalarını sürdüren Birleşik Mücadele Güçleri'nin önüne açan, birleşik mücadelenin gücünü ortaya koyan önemli bir deneyim açığa çıkardı.