22 Aralık 2024 Pazar

Umut Erbay yazdı | Faşist şefle hesaplaşmak boyun borcumuzdur

Halklarımızın deprem enkazlarına gömdüğü katil faşist şeflik rejimi ve devletinin, kendisini deprem enkazları üzerinden daha fazla yaşatma planına karşı; haklarımızla birlikte fiili meşru mücadeleyi büyütmek ve katillerden hesap sormak, yitirdiklerimize karşı boyun borcumuz. Seçimlerde hesaplaşma denilen dipsiz kuyu, haklarımızın öfkesini kendi içinde boğma ve faşist şeflik rejiminin planını kolaylaştırmaktan öte bir anlam ifade etmemektedir. Katil faşist şef, iktidarı için onbinleri katletmeyi çoktan göze aldığını depremle alenen ilan etmiştir. Yeni katliamları da pekala göze alacaktır. Yağma yalanıyla mülteci, devrimci avına çıkan kontra güçleri, çeteleri bunun için vardır. Yaşananlar, halklarımızın özsavunmasını örgütlemesinin, aciliyetini bir kez daha ortaya koymuştur.

Katil faşist şef ile şürekası, halklarımıza dönük yüzyılın katliamını yaptı. Tahmini verilere göre depremin enkazları altında 223 bin insanımız kaldı ve en az 150 bini katledildi. Acımız tarifsiz, öfkemiz sonsuz. Enkaz yıkıntılarının başındaki halklarımız, katilleri geçen her dakika, saat ve gün gördü, tanıdı. Halklarımız, enkazlardan yardım çığlıkları yükselirken, banka kasalarını kurtarmaya koşan, "kader"den bahseden, sırıtık suratlarıyla bakan, saray odalarında iktidar hesabı yapan, yardımları engelleyen, ırkçılık yayarak sokak ortasında mülteci avına çıkan, kanlı ellerini televizyon ekranlarından "mucize" diyerek yıkayan katiller ordusuyla yüzleşti.

Türkiye, Kürdistan ve dünyanın dört bir yanından halklarımızın acılarını yüreğinde hissederek, "dayanışma yaşatır seferberliği" ilan eden devrimciler, yurtseverler, ilericiler, aydınlar ve onurlu insanlık katil faşist şef ve şürekasının tüm engellerini aşarak depremzedelerin yanıbaşında oldu ve olmaya da devam edecekler. Ne yazık ki, yıkıntıların altında kalan tüm insanlarımızı yaşatamadık, enkazlardan çıkaramadık. Yaşatmayı başardıklarımızın yaralarını sarmak, acılarını bir parça olsun hafifletmek görevi önümüzde duruyor. Onbinlerce insanımızın katili faşist şef ve şürekası ile hesaplaşmak ise yitirdiklerimiz kadar, yaşattıklarımıza da boyun borcumuz.

Şimdi katil faşist şeflik rejimi, yitirdiğimiz onbinlerce insanımızın kanı üzerinde tepiniyor, iktidarını sürdürme planını aşama aşama uygulamaya sokuyor. Bile isteye 3 gün müdahale etmediği, yıkıntıların altında katlettiği insanlarımıza, ortadan kaldırılacak enkaz, moloz muamelesi yapıyor. Deprem bölgelerini insansızlaştırma, depremzedeleri dört bir yana dağıtarak bölme, politikası ile öfkeyi parçalama, depremzedelerin içine düştüğü yoksulluk ve yoksunluğu kullanarak, kendisine muhtaç ve sesini çıkaramaz hale getirmek istiyor. Elbette ilan ettiği OHAL yoluyla, deprem yaralarını sarma yalanıyla seçimleri erteleme yoluna gidebilir. Her şey rant ve soygun devletini korumak ve iktidarlarını sürdürmek için.

12 Kasım 2022 tarihinde, "Çök-Kapan-Tutun" adıyla deprem tatbikat şovları yapan katil faşist şeflik rejiminin katil bakanı Süleyman Soylu, deprem sabahı ilk konuşanlardandı. Katil Soylu "Dördüncü seviye alarm ortaya koyduk. Bu uluslararası yardımı da içeren bir alarmdır. Bakan arkadaşlarımızla paylaştık deprem olan tüm bölgelere gideceğiz" yalanıyla sürecin açılışını yaptı. Saatler sonra ise katil faşist şef "İlgili tüm birimlerimiz AFAD koordinasyonunda teyakkuz halindeler. Depremden etkilenen bölgelere kurtarma ekiplerimiz ivedilikle sevk edilmiştir. İçişleri, Sağlık Bakanlığımız, AFAD, valiliklerimiz ve diğer tüm kurumlarımız çalışmalara hızla başlamıştır. Biz de yaşanan deprem sonrası başlatılan çalışmaları koordine ediyoruz" yalanlarını sıralayarak sarayına çekildi.

Depremin üçüncü günü katil faşist şef, sarayında planlayıp uygulamaya koyduğu deprem darbesinin rahatlığıyla, insansız cinayet mahalli turlarına başladı. "Bunlar, kader planının içerisinde olan şeyler" diyerek halklarımızla alay edip, sesinizi kesip payınıza düşene razı olun demeye getirdi. Katliamcı düzenine isyan eden halklarımız, öfkesini haykırmayı sürdürünce de suratındaki katillere yaraşır ifadesiyle, halklarımıza ve onların devrimci politik öncü güçlerine parmak sallayıp, tehditlere başladı ve kontra katillerini "yağma" şemsiyesi altında sahaya sürdü.

Enkaz yıkıntıları altından yükselen, yardım çığlıklarını zerre umursamayan katil faşist şef, beklenen açıklamasını enkaz yıkıntılarının yanıbaşında yaptı. "10 vilayetimizin 10'unda TOKİ'nin yönetimindeki müteahhit firmaları devreye sokarak, enkaz kaldırma ve konut yapımını hızlandıracağız" diyerek, rantçılarına müjdesini verdi. Depremzede halklarımıza ise öğrencilerden arındırılmış yurtları layık gördüğünü ve 10 bin TL sadaka vereceğini duyurdu.

Şeflerinin izini süren katiller ordusu da depremde gece gündüz çalıştı. Kanlı ağızları hiç kapanmadı. Çevre ve Şehircilik Bakanı katil Murat Kurum "AFAD koordinasyonu dışında herhangi bir koordinasyona müsaade etmeyeceğiz. Milletimiz müsterih olsun. Sayın Cumhurbaşkanımız, devletimiz tüm imkanlarıyla afet bölgesinde. Hasarlı veya az hasarlı gözüken evlerinizde oturabilirsiniz" diyerek, kimsenin dayanışma ve yaşatma çabasına izin vermeyeceklerini ilan etti.

Hazine ve Maliye Bakanı katil Nureddin Nebati "Burada sıkıntı, sosyal medyadan yayılan yanlış haberler. Bunun ciddiye alınmaması, sadece AFAD'dan gelen bilgilerin ciddiye alınması... vesaire" diyerek, sosyal medyayı daraltarak katliamı büyütme, gerçekleri karartma ve halklarımızla alay etmenin simgesi oldu. Sanayi Bakanı katil Mustafa Varank "Türkiye üreten bir ülke. Uşak'tan 1 milyon battaniye deprem bölgesine gönderildi" açıklamasıyla, depremden ölenlerin umurlarında olmadığını resmetti. AKP'li katil Mehmet Metiner, "Adıyaman yalnız değil, Adıyaman'ın arkasında reis var. Adıyaman'ı yeniden onaracak olan reisimiz var" açıklamasıyla, yalakalığın çirkin sureti oldu. Ve elbette saray soytarısı, gazeteci kılıklı şovmenler, katil sevici troller gece gündüz demeden, soğuk yüzü görmeden saray için çalıştı.

Bu katiller ordusunu ve sevicilerini halklarımız unutmayacak. Yakınları enkaz altında bulunan ve yardım isteyen depremzedeye, sırtını dönerek cep telefonu ile ilgilenen, depremzede çadırında saçlarını tarayan, sıcak montları içinde montsuz titreyen depremzede çocukları şov için önlerine diken, yaşanan katliamları "vesaire" olarak tanımlayan, deprem alanında faşist şefin yanında durma kavgasına tutuşan, depremzedeler yardım isterken sırıtan, banka kasalarını kurtarmak için özel ekipler kuran, arama kurtarma faaliyetini televizyon reklamı için yapanları unutursak yüreğimiz kurusun.

Saraylarından, konforlu televizyon stüdyolarından, sıcak çaylarını yudumlayarak depremzede halklarımıza nutuk çeken, ahkam kesen, kendi lüks ve şatafatları bozulmasın diye haklarımızın acılarıyla alay eden, umut tacirliği yapan kirliliği unutursak yüreğimiz kurusun. Enkaz başlarında çaresizliği tüm hücrelerine kadar yaşayan, enkaz altlarında katledilen halklarımızın acılarının hesabını sormazsak yüreğimiz kurusun.

Başta sosyalistler olmak üzere, emekçi sol hareketin tüm bölükleri, haklarımızın yaralarını sarma ve acılarını paylaşma seferberliğini daha güçlü sürdürerek; katil faşist şefin, depremzedeleri bölme, dağıtma ve muhtaç hale getirerek umut tacirliği üzerinden öfkelerini minimize etme planını boşa çıkarmalıdır. Faşist şefin kanlı ellerini, küçük rant ortakları müteahhitler üzerinden yıkama telaşına karşı, katil saray ve ortakları hesap versin talebi yükseltilmelidir.

Halklarımızın deprem enkazlarına gömdüğü katil faşist şeflik rejimi ve devletinin, kendisini deprem enkazları üzerinden daha fazla yaşatma planına karşı; haklarımızla birlikte fiili meşru mücadeleyi büyütmek ve katillerden hesap sormak, yitirdiklerimize karşı boyun borcumuz. Seçimlerde hesaplaşma denilen dipsiz kuyu, haklarımızın öfkesini kendi içinde boğma ve faşist şeflik rejiminin planını kolaylaştırmaktan öte bir anlam ifade etmemektedir. Katil faşist şef, iktidarı için onbinleri katletmeyi çoktan göze aldığını depremle alenen ilan etmiştir. Yeni katliamları da pekala göze alacaktır. Yağma yalanıyla mülteci, devrimci avına çıkan kontra güçleri, çeteleri bunun için vardır. Yaşananlar, halklarımızın özsavunmasını örgütlemesinin, aciliyetini bir kez daha ortaya koymuştur. 

Eli kanlı faşist şeflik rejiminin sonunu, halklarımızın acılarıyla katmerlenen öfkesinin yıkıcı gücü getirecek. Halklarımızın öfkesi, seçim sandıklarına sığmayacak kadar büyük ve yıkıcı. Unutmayalım ki milyonların yüreğini yakan ateş, katil faşist şefin sarayını defalarca yakacak güçte.