4 Mayıs 2024 Cumartesi

Ümit Köse yazdı: Obi'ye ne oldu?

Obi Mikel, koronavirüs salgını nedeniyle Başakşehir ile oynanacak maça çıkmak istemedi. Trabzonspor teknik direktörü, "kulübün gerekli yaptırımı uygulayacağına" işaret etti, ardından yollarının ayrıldığı açıklandı. İki gün sonra maçların ertelenmesi üzerine Trabzonspor başkanı, önemli olan insan sağlığı olduğunu ifade etti. Yani, bir şeyin doğru olması için o işin öznesi olan Obi Mikel'in değil, Saray'ın söylemesi gerekiyordu. Saray alkışlanıp teşekküre boğulurken, Nijeryalı Obi Mikel kovulmuş oldu. Sahi, Obi'ye ne oldu?

Futbolun endüstrileşmesi emperyalist-küreselleşme ile birlikte futbolun doğasına ait ne varsa onları dokuz tahtanın altına koydu ve üzerine kürek kürek toprak attı. Bundan dolayı kapitalizm gibi yok edici bir sistemin yanında Covid-19'ın lafı bile edilemez. Fakat futbolun ruhu bir yana bir salgının boyutu ve insan-toplum sağlığı düşünüldüğünde liglerin çoktan ertelenmesi gerekirdi.

Dünya ölçeğinde pandemi ilan edilen Covid-19 virüs salgını aynı 2008'de yaşanan ekonomik krizde olduğu gibi birilerine göre "çok şükür" bizi teğet geçecekti. Lakin her ikisinde de öyle olmadı. Çoğu filtrelenmiş bilgiler olsa da peyderpey gerçeklerle yüzleşiyoruz. Gerçekler göz çıkarmaya başladığında ise "önlemler alıyoruz" dendi. Saray rejime ne gibi tedbirler alındığını ifade eden açıklamalar yaptı. Fakat birebir temasın söz konusu olduğu takım sporları başta olmak üzere bütün spor branşlarında uzun süre liglerin ertelenmesi kararı alınmadı.

En başta koronavirüs salgını hiç önemsenmeyip ligler ve turnuvalar aynı biçimde devam ettirildi. Dünyada salgından ölenler binlerle sayılırken, kendisini Nuh'un gemisinde sananlar maçların oynanmasında bir sorun görmediler. Müsabakalar seyircili-taraftarlı oynanmaya devam etti. Benzer durum İtalya başta olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinde de gerçekleşti. Ve şimdi bu ülkeler virüs salgınının bu alanda en ağır yaşandığı yerler oldu, oluyor.

Her bir spor branşına ait federasyonlar bulundukları ülke hükümetlerinden yapısal olarak özerktirler. Gerçi faşizmin özerklik kavramına karşı alerjisinden olsa gerek Türkiye'de federasyonların bu statüsünden bahsetmek mümkün değil. Covid-19 virüs salgını sürecinde bu bir kez daha görüldü. Federasyonlar kendilerine bağlı liglerin devam ettirilmesi ya da ertelenmesi noktasında karar veremedi. Her meselede olduğu gibi bu konuda da karar Saray'ın iki dudağından çıkacak sözcükler beklendi.

12 Mart tarihinde yapılan toplantı sonrası koronavirüs salgınının hızla yayılması karşısında alınan tedbirler kapsamında liglerde artık seyirci alınmayacaktı. Fakat sahaya çıkacak sporcular, teknik heyet, hakem, stat görevlileri, kulüp yöneticileri, basın mensupları vs. düşünüldüğünde virüsün yayılmasını sağlayacak, insan sağlığını doğrudan etkileyecek bir havuzun varlığı söz konusuydu ki, bu havuz her hafta başka havuzlara akacak ve başka sulara karışacaktı. Hele alt ligler düşünüldüğünde durum daha da vahimdi.

Maçların seyircili ya da seyircisiz oynanmasının ne gibi sonuçları olduğu konusunda SeriA ve La Liga önemli örnekler. Müsabakaları statlardan takip edenlerin bu salgının yayılmasında hangi düzeyde etkisi olduğunu gösteren özel bir verim mevcut değil. Fakat sporcularda çıkan pozitif test sonuçları sayısına bakarsak etkisinin ne kadar büyük olduğunu anlayabiliriz. İtalya'da Juventus başta olmak üzere birçok futbol kulübünde oyuncu-antrenör-kulüp çalışanında vs. çok sayıda vakaya rastlandı. La Liga takımlarından Espanyol'da 6 futbolcunun, Alaves'te ise 3'ü futbolcu toplam 15 çalışanının, Valencia kulübünde ise yüzde 35 oranında test sonuçlarının pozitif çıktığı açıklandı. Valencia kulübü, virüsü Milano'daki San Siro Stadında Atalanta ile yaptıkları Şampiyonlar Ligi maçında kapmış olma ihtimalinin yüksek olduğunu ifade etti. Türkiye'de de Galatasaray kulübünün teknik direktöre Fatih Terim ve kulüp yöneticisi Abdürrahim Albayrak'ın da virüs testi pozitif çıktı.

Futbolda durum böyle iken Eurolig ve NBA takımlarında da durum farklı değil. Çok sayıda basketbolcu bu virüse yakalanmış durumda. Fenerbahçe basketbol takımı, sporcu ve teknik ekibinde de test sonuçlarının pozitif çıktığı açıklandı.

Virüsün dünya sporu üzerinde bu tip etkileri yaşanmaya başladığında birçok ulusal lig kendi federasyonları tarafından ertelendi. Ardından UEFA, Euro 2020 Avrupa Şampiyonasını bir yıl, Şampiyonlar Ligi ve UEFA Avrupa Ligi'ni ileri tarihe ertelediğini açıkladı. Avrupa'da Belarusya ve Türkiye ligleri dışındaki bütün ligler ertelenmiş oldu. Voleybolda CEV Challenge ve Şampiyonlar Ligi, basketbolda Eurolig ve FİBA Şampiyonlar Ligi ile Eurocup ertelendi. Son olarak Uluslararası Olimpiyat Komitesi, 2020 Tokyo Olimpiyatlarının bir yıl ertelendiğini duyurdu.

Türkiye'de ise seyircisiz oynama kararı federasyon tarafından değil, doğrudan Saray tarafından alındı. Galatasaray teknik direktörünün Beşiktaş derbisi sonrası serzenişlerine karşı bir TFF durumu şöyle tarif etti: "12 Mart tarihinde Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yeni tip koronavirüs salgınına karşı tedbirlere ilişkin toplantı yapılmış, toplantıya Bilim Kurulunun yanı sıra tüm bakanlarımız da katılmıştır. Toplantı sonrası Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Sayın İbrahim Kalın koronavirüs tedbirleri kapsamında spor müsabakalarında Nisan sonuna kadar seyircisiz oynanmasına karar verildiğini açıklamıştır."

Federasyon bu açıklama ile kararın alıcısı değil sadece uygulayıcısı olduğunun altını çizmiş oldu. Hem kendi inisiyatiflerini hem de insan sağılığını zerre önemsemediklerini gösteren bir açıklamaydı.

Koronavirüs kapsamında aynı hafta içinde tekrar toplanan Saray, "yeni tedbirleri ve önlem paketleri" açıkladı. Fakat bu sefer de maçların ertelenmesi konusunda bir karar yoktu, listede UEFA, FİBA, CEV gibi federasyonların organizasyonları erteleme kararına rağmen. Maçların oynanmaya devam edilmesi konusunda kararından sonra itirazlar daha fazla arttı. Çok sayıda süper lig oyuncusu maçlara çıkmak istemediğini ifade etti. 2. ve 3. liglerdeki birçok takımın oyuncusu idmanlara çıkmadı. Gelen bu tepkilerin ardından (bir gün sonra) Gençlik ve Spor Bakanı ile toplanan federasyonların temsilcileri, Bakanlığın kararıyla liglerin ertelendiğini açıkladılar. Her şey bu kadar kör göze parmak derecesine gelmişken bile ligleri erteleyebilecek cesaret ve kabiliyette olmayan federasyonlar çareyi Saray'ın kapısında aradılar. Zaten her bir federasyon başkanının toplantı sonrası yaptığı açıklamalar ve müteşekkir oluşları, içinde bulundukları durumu özetliyordu. Özellikle Hidayet Türkoğlu'nun açıklamasında toplam 10 cümle varsa 7'si Bakana "çok teşekkürden" ibaretti. Maçların ertelenmesini bu kadar çok isteyip(!), üstelik erteleyebilme yetkileri varken, ertelememeleri arasındaki tutarsızlıktır esas mesele. Bu onların özel bir fikirleri olmadığını gösteriyor. Çünkü Saray'ın fikri ne ise onların fikri de odur. Şartlar ne olursa olsun, Saray seyircili oynayın dese de, seyircisiz oynayın dese de, erteledik dese de onlar için hepsi doğrudur ve tartışmasız kabul görür. Onlara göre meselede insan-spor sağlığı teferruattır.

Yazıyı bitirirken son bir örnekle durumu özetleyelim. Obi Mikel, koronavirüs salgını nedeniyle Başakşehir ile oynanacak maça çıkmak istemedi. Maçın ardından açıklama yapan Trabzonspor teknik direktörü, "kulübün gerekli yaptırımı uygulayacağına" işaret etti. Ve ardından Trabzonspor kulübü oyuncu ile anlaşarak yollarının ayrıldığını açıkladı. Fakat bu kararın ardından iki gün sonra maçların ertelenmesi üzerine Trabzonspor başkanı, önemli olan insan sağlığı olduğunu ifade edip, devletin vermiş olduğu erteleme kararıyla başından beri kendi fikrinin aynı olduğunu ve desteklediğini söyledi. Yani, bir şeyin doğru olması için o işin öznesi olan Obi Mikel'in değil, Saray'ın söylemesi gerekiyordu. Saray alkışlanıp teşekküre boğulurken, Nijeryalı Obi Mikel kovulmuş oldu. Aslında Obi Mikel'e ne oldu sorusu toplam fotoğrafı özetliyor. Sahi, Obi'ye ne oldu?