18 Nisan 2024 Perşembe

Tutsak kırımı! - Özgür Duran

Ali Haydar Yıldız ve Mehmet Gök'ün anılarına sahip çıkmak hasta tutsakların katillerinden hesap sormaktan geçiyor. Ölen her hasta tutsakla birlikte özgürlük iddiamız da yara alıyor. Sessiz ölümlere teslim olmamak, tutsak kırımına alışmadan hasta tutsakların sağlıkları ve özgürlükleri için mücadeleyi büyütmekten geçiyor.
Art arda iki ölüm haberi geldi dört duvar arasından. İkisi de İnsan Hakları Derneği'nin "Hasta Tutsaklar Listesi"nde olan yıllanmış tutsaklar! F Oturmalarında adları okunan, hastalıkları hastane raporları ile açıklanan ve hapishanede kalmaları işkenceye dönüşen tutsaklar. Öyle birkaç yılla değil onlarca yılla hesaplanan zamanlarını soğuk duvarlar altında geçiren tutsaklar. Disiplin cezalarından ceza "beğenen" ömürleri sürgünlerde geçmiş tutsaklar. Faşizmin ne demek olduğunu hücre hücre öğrenmiş, tecritin nasıl bir şey olduğunu gözleri kapalı çizebilecek tutsaklar.
 
Ali Haydar Yıldız; ateşli silahla yaralanan ve geç müdahaleden dolayı felç kalmış bir tutsaktı. Adli Tıp Kurumu'nun kendine bakacak ve ihtiyaçlarını karşılayabilecek durumda olmadığına dair rapor vermesine rağmen tahliye edilmedi. 2012'den beri tutsak olan Ali Haydar Yıldız'ın serbest bırakılmasına yönelik çağrılara kulak tıkandı. Yalnızca dört duvar arasında yaşamaya değil yatağa mahkum edildi. Sürekli yatmaktan kaynaklı vücudunda yaralar çıkmaya başladı. Hukuku ve Adalet Bakanlığı'nı muhalifleri ezmek ve eziyet etmek için kullanan iktidar 10 Şubat gecesi Metris R Tipi Hapishanesi'ndeki Ali Haydar Yıldız'ın ölümüne seyirci kaldı.
 
Mehmet Gök; 12 Eylül'den sonra Fransa'da mülteci olmuş ve 1994'te mücadele için ülkeye dönmüş 1 Nisan 1995'te tutuklanıp müebbet hapis cezası almış bir tutsak. 24 yıl boyunca Fransa'da kalan çocuklarını görememiş! Ama sürgünlerle sayısız hapishane görmüş! "Karanlık İçinde Aydınlık Yüzler, Ölülerimiz Konuşuyor" adlı bir dosyası hapishane de kaybolmuş. Ortadoğu'da isyan hareketlerine dair çalışması için kaynak bulmakta zorlanmış. Bunlar "Görülmüştür"deki bir mektubundan öğrenebildiklerimiz. Onca yıla kim bilir daha ne zorluklar ve hikayeler sığdırmıştır. Bir çok kronik rahatsızlığı olan yüksek tansiyon hastası 62 yaşındaki Mehmet Gök, Tarsus T Tipi Hapishanesi'nde geçirdiği kalp krizi sonucu 12 Şubat gecesi yaşamını yitirdi. Devlet kayıtlarına "doğal yoldan ölüm" diye geçti!
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Hapishane Komisyonu'nun 1 Mart 2018 "Hasta Mahpuslar Raporu"na göre 368 hapishanede 1154 hasta tutsak bulunuyor. Bu tutsaklardan 402'sinin durumu ağır ve acil! Yine İHD raporlarına göre son 17 yılda hapishanede yaşamını yitiren tutsak sayısı üç bin beş yüz!
 
Her yıl yüzlerce tutsak hapishanelerde göz göre göre sessiz sedasız ölüyor. Adli Tıp Kurumu siyasi kararlarla tutsakların hastalıklarını raporlamayı büyük oranda bloke ediyor. Bin bir engeli aşıp ATK'dan alınabilen "hapishanede kalamaz raporları" ise Adalet Bakanlığı'nca dikkate alınmıyor. Bir çetelesi bugüne kadar tutulamamış olsa da bu hastalıkların büyük bir çoğunluğu hapishane şartlarından kaynaklanıyor. Tecrit, sağlıksız beslenme, hijyen, fiziki şartlar ve yetersiz sağlık hizmeti tutsakların yaşamını kitlesel olarak tehdit ediyor. "Asmayalım da besleyelim" mi zihniyeti tutsakları zamana yayarak katlediyor. Hasta tutsakların ölümünü yazan da, yöneten de, uygulayan da bizzat Adalet Bakanlığı ve AKP iktidarı oluyor. Dünyanın gözü önünde tutsak kırımı yaşanıyor.
Faşist rejim gözaltı ve tutuklama ile toplumsal muhalefeti geriletmek isterken, hasta tutsakları dünyanın en soğukkanlı seri katiline taş çıkartırcasına katlederek toplumsal çaresizliği örgütlemek istiyor! Tedavi ve yaşam hakkını hiçe sayarak hasta tutsaklar şahsında iktidara biat etmeyen herkesten intikam alıyor. Mersin Üniversitesi Hastanesi'nin "yüzde 97 bedende fonksiyon kaybı var, cezaevinde kalamaz" raporu verdiği 85 yaşındaki Sîsê Bingöl için ATK'nın "kendini kötü gösterme çabasındadır, cezaevinde kalabilir" diye rapor vermesi karşımızdaki devlet görünümlü ruhsuz ölüm makinesinin resmi oluyor.
 
Hasta tutsakların durumunu raporlayan, 359 haftadır hasta tutsakların durumuna dikkat çekmek için eylem yapan İHD Hapishane Komisyonu, insan hakları savunucuları ve bir grup duyarlı avukat tüm toplumun vicdanını temsil ediyor. Kayıplarını arayan Cumartesi Anneleri ve İnsanları'nın açıklamasından hemen sonra yıllardır hasta tutsaklar yaşamlarını kaybetmesin diye seslerini yükseltiyorlar. Hasta tutsaklar sorunu politik özgürlükleri dert edinen, faşist rejime karşı özgürlük mücadelesini büyütmek isteyen tüm güçlerin dönemsel değil daimi gündemlerinden biri olmak zorunda! Devlet tarafından taammüden öldürülmek istenen her tutsak etrafında dayanışma ve koruma kalkanı sağlayamayan bir toplumsal muhalefet kendi hedeflerini gerçekleştirme kudretini sağlayamaz!
 
Hasta tutsakların tedaviye ulaşma imkanlarını sağlamak güncel hedeflerin başında yer alabilir. Ağır hasta tutsakların durumunu kamuoyuna mal edebilecek, ATK'nın siyasi değil hukuki ve mesleki raporlar düzenlemesini sağlayacak politik bir hat inşa edilebilir. Hasta tutsakların topluca özgürlüklerini sağlamanın zorluğu düşünülürse geçmişteki örneklerde olduğu gibi tek tek bazı tutsaklar üzerinden kampanyalar örgütlemek ve tahliyelerini sağlamak gerçekçi bir hedef olarak görülebilir.
 
Ölen her hasta tutsağın taammüden bir cinayete kurban gittiğini akıldan çıkartmadan ailesi ile birlikte adalet mücadelesi başlatılabilir. Rapor vermeyen ATK, rapor olmasına rağmen tahliye kararı vermeyen Adalet Bakanlığı, rahatsızlık sonucu hızla müdahale etmeyen hapishane görevlileri hakkında hukuki bir mücadele ve teşhir faaliyeti yürütülebilir.
 
Ali Haydar Yıldız ve Mehmet Gök'ün anılarına sahip çıkmak hasta tutsakların katillerinden hesap sormaktan geçiyor. Ölen her hasta tutsakla birlikte özgürlük iddiamız da yara alıyor. Sessiz ölümlere teslim olmamak, tutsak kırımına alışmadan hasta tutsakların sağlıkları ve özgürlükleri için mücadeleyi büyütmekten geçiyor.