22 Aralık 2024 Pazar

Türkiye nere Kürdistan nere

Türkiye kavramı gibi Kürdistan'da tarihsel olarak oluşmuş bir kategoridir. Kavram birçok dilde olduğu gibi Türkçe'de ve Kürtçe'de kelime kökünde bulunan halkın ülkesi demektir. Aynı zamanda kökünde hiç bir halka gönderme yapmayan tarihsel olarak oluşmuş yer adlarının zamanla bir halkın yaşadığı ülke adı haline geldiği de bir başka gerçektir. Türkiye ve Kürdistan kavramlarının oluşum süreci ve anlamı ise hiç de karmaşık değildir. Türkiye, Türklerin yaşadığı ülke, Kürdistan ise Kürtlerin yaşadığı ülke demektir. Başkaca yorumlar beyhudedir.
Politik İslamcı şef yüksek perdeden "Irak'ın kuzeyinde Kürdistan var, yallah oraya git, Kürdistan'a. Sizin bu ülkede yeriniz yok" diyerek Kuzey Kürdistan'ı inkar edince tartışma yeniden alevlendi. Türkiye kavramı gibi Kürdistan'da tarihsel olarak oluşmuş bir kategoridir. Kavram birçok dilde olduğu gibi Türkçe'de ve Kürtçe'de kelime kökünde bulunan halkın ülkesi demektir. Aynı zamanda kökünde hiç bir halka gönderme yapmayan tarihsel olarak oluşmuş yer adlarının zamanla bir halkın yaşadığı ülke adı haline geldiği de bir başka gerçektir. Türkiye ve Kürdistan kavramlarının oluşum süreci ve anlamı ise hiç de karmaşık değildir. Türkiye, Türklerin yaşadığı ülke, Kürdistan ise Kürtlerin yaşadığı ülke demektir. Başkaca yorumlar beyhudedir.
 
TÜRKİYE
 
Batılı devlet yöneticileri, diplomatları ve aydınları yüzyıllardır Osmanlı'dan söz ederken yer yer "Türkiye" kavramını kullana geldiler. Aynı zamanda Osmanlı egemenliği altında ve devletin siyasi sınırları içinde Sırbistan'dan Arabistan'a, Mısır'dan Kırım'a kadar onlarca ülkenin ve üzerinde yaşayan birbirinden farklı halkların varlığını biliyor ve kabul ediyorlardı. Açıktır ki burada "Türkiye" kavramını Türklerin yaşadığı ülke anlamında kullanmamışlardır. Buradaki vurgu Osmanlı siyasi sınırları içinde ki Türk egemenliğinedir. Osmanlı hanedanı ve devlet kurumlarında ise hiç bir yer için Türkiye kavramını kullanmazlardı. Türklerin yoğunlukta yaşadığı bölgeye Anadolu Eyaleti derlerdi. Bu eyaletin sınırları içinde Kürdistan, Batı Ermenistan ve Pontus yer almaz. Buralar yer ve ülke isimleri olarak bilinir ve tanınırdı. Bir dönem Kürdistan'a eyalet statüsü verilmiştir. Türk ulusal mücadelesini yöneten Büyük Millet Meclisi'nin birinci dönem tutanaklarında Kürdistan bolca geçmekte, M. Kemal'in dilinden düşmemektedir.
 
19. yüzyıl sonlarına kadar Osmanlı hanedanı Türk kavramı 'soylu'luğuna hakaret sayardı. Hanedana göre Türkler "geri" göçebe-köylü bir halktır. Onunla ırksal ve kültürel bir aidiyet ilişkisi kurmazdı. Yükselen milliyetçiliğin etkisiyle Osmanlı hanedanlığının kökeni üzerine tartışmalar başlayınca, II. Abdülhamit döneminde hiç bir maddi dayanağı olmaksızın kökenlerini Oğuzların Kayı Boyu'na dayandırmışlardır. Osmanlıcılık iflas ettikten sonra 1911-1912 yıllarından itibaren milliyetçi rüzgarların etkisiyle İttihatçılar Türklüğü ön plana çıkartmaya çalıştılar. Gelinen aşamada Müslüman olmayan halkları asimile edilebileceği umudu kalmayan İttihatçılar, özellikle Balkan Savaşlarından sonra stratejik yönelimlerini değiştirerek Müslüman inancından halkları Türklüğe asimile ederek Osmanlı devletini yaşatma ve Orta Asya'daki Türk halklarını kapsayarak genişletme hayalleri görmeye başladılar. Kemalistler bu mirası devralarak Türk ulusal mücadelesi sonucu elde kalan toprakların tümüne Türkiye demeye başladılar. Asimilasyon ve inkarcılığı yeni bir düzeye taşıdılar.
 
Türkiye, Türklerin yaşadığı bölge, Türklerin ülkesi demektir. Osmanlının son dönemlerinde Türkler yoğunlukla Orta Anadolu kıyı kentleri dışındaki Batı Anadolu'da yaşıyorlardı. Türklerin ülkesi tanımına sadece burası uyuyordu. Bugün ise yüzyıllık soykırım, asimilasyon ve mübadele politikalarıyla Türklerin çoğunlukta olduğu, Türklerin yurdu olarak tanımlanabilecek bölge biraz daha genişlemiştir. Bunların bir kısmı geri dönüşü olmayan tarihsel haksızlıklar kategorisindedir.
 
KÜRDİSTAN
 
Yüzyıl öncesine kadar Pontus, Batı Ermenistan ve Kürdistan, herkes tarafından kabul edilen tarihsel olduğu kadar güncel bir gerçeklikken, bugün Pontus ve Batı Ermenistan'da Rum ve Ermeni ulusları, ulusal topluluk düzeyine gerilemiş olarak varlığını sürdürebiliyorlar. Pontus ve Batı Ermenistan'da bu halkların yaşadığı ülkeler olmaktan çıkmış, tarihsel bir adlandırma olarak varlığını korumaktadır. Kürdistan ise 1200 yıldan fazla bir zamandır kullanılıyor. Burası hala Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı ülkedir. Güncelde bir Kürdistan davası mücadelesi vardır. O yüzden bunca geçmişte kalmış tarihsel bir haksızlık gözüyle bakıp Türkiye'nin bir parçası olarak görülemez. Yüzyıldır Kürtler asimilasyon, soykırım ve göçertme politikalarına karşı direnmiştir. Binlerce yıldır yaşadıkları topraklarda ne yok edilebilmiş ne de atılabilmişlerdir.
 
Devrimci ve demokrat olmanın asgari gereği, inkarcı, imhacı ve sömürgeci faşizme karşı verilen Kürdistan davasına sahip çıkmaktır. Kürdistan'ı reddeden politik islamcı şef ve rejmine karşı Kürt ulusal direnişinin yanında yer almaktır.
 
Bir halka mal olmuş ve üzerinde varlığını sürdüren ülke isimlerini yok sayıp, hakim ulusun ülkesinin bir parçası olarak görmek, politik islamcı şefin yaptığı gibi bu doğrultuda çabalar sergilemek inkarcı-ırkçı-şoven ve sömürgeci bir yaklaşımdır. Kürdistan'ın yaşayan bir gerçeklik olduğunu görmeyip, sadece Osmanlı dönemine ait, geçmişte kalmış bir adlandırma olarak gören rejim muhalifleri de aynı değirmene su taşıyorlar.