23 Nisan 2024 Salı

Sömürgeci statükonun çöküşü

Emperyalizm ve bölgesel gericiliğin Ortadoğu halkları üzerine giydirdiği sömürgeci deli gömleği her yanından patlamaktadır. Tüm statükolar gibi bu statüko da devrimin ve hayatın akışı karşısında er ya da geç çökecektir. Ve sadece egemenler değil birlik adına statükonun yanında saf tutanlar da bu yıkıntının altında kalacaktır.
AKP/Saray rejimi iç ve dış savaş siyasetinde hızla yeni bir maceraya sürükleniyor. Rojava'nın merkezinde durduğu Kuzey Suriye Federasyonu'nun kurumsallaşmasında yeni bir eşik anlamına gelen komün seçimleri ve 25 Eylül'de Güney Kürdistan'da yapılacağı ilan edilen bağımsızlık referandumu bu yeni maceranın hedefi konumunda. Açık ki Saray ve Bahçeli faşist ittifakı tarafından hazırlanan ve CHP tarafından desteklenen yeni savaş tezkeresi Kürt halkımızın ve devrimin bedeller pahasına elde ettiği kazanımları tasfiye etmeyi amaçlıyor. Ve bu bakımdan tüm egemenlerin ve sömürgeci güçlerin ortak hayalini ve siyasi yönelimini yansıtıyor.
 
Faşist Saray rejimi devraldığı sömürgeci aklıyla Güney Kürdistan'da referandumun ürünü olarak ortaya çıkacak bir bağımsızlık iradesinin oradaki yönetimin siyasi ve sınıfsal yönelimlerinden bağımsız olarak Kürdistan'ın diğer parçalarında da ulusal özgürlük isteği ve mücadelesini kamçılayacağını ve eskisi gibi yönetemeyeceklerini hem deneyimleri hem de sınıfsal güdüleriyle kavrıyor. Kürt özgürlük hareketine karşı bir bölen olarak destekleyip işbirliği yaptıkları Barzani yönetimindeki Güney Kürdistan bölgesel yönetimini savaşla tehdit ediyor. Sınıra yığdığı askeri güçlerle yaptığı tatbikatlar ve hava operasyonlarıyla ortaya koyduğu gözdağını tüm egemenlerin ortak iradesi haline getirerek Kürt halkına karşı geliştirilen sömürgeci saldırganlığın öncü gücü ve koçbaşı olma rolünü üstleniyor.
 
Diğer taraftan ise Suriye devrimine doğru eşik atlayan Rojava devriminin statükoları sarsan, bölgenin tüm ezilenlerinde umut ve kendi kaderini eline alma arzusunu örgütleyen, öne sürdüğü toplumsal proje ile emperyalizmin ve bölgesel gericiliğin altını oyan devrimci süreci ezmek için hazırlanıyorlar. Kuzey Suriye Federasyonu'nu halkların onayına sunan seçim sürecini devrim iradesinin kurumsallaşması ve toplumsal meşruiyetinin ilanı olduğunu görüyor, düne kadar düşman ilan ettikleri Esad rejimi ve Rusya ile el altından görüşüyor, İran'ı arkalayarak çökmekte olan sömürgeci siyaseti canlandırmak için çırpınıyorlar. 'Fırat Kalkanı' harekatını Şehba bölgesini ve İdlib'i ele geçirerek Afrin'i kuşatma ve ezme stratejisi üzerinden yeni bir aşamaya taşımayı, böylece Rojava'nın birleşme ve Suriye devrimine doğru ilerlemesini durdurmayı murad ediyorlar.
 
Buradan bakıldığında Saray rejimi yeni savaş hazırlığıyla Kürt ulusunun kazanımları ve Rojava'yı ezmeyi hedef tahtasına oturmakla kalmıyor, kendisiyle birlikte çökmekte olan bölgesel gericiliği de kurtarmaya çalışıyor. Güney Kürdistan'daki bağımsızlık referandumu ile Kuzey Suriye Federasyonu'ndaki komün seçimleri bu bakımdan devrim ve özgürlük güçleriyle karşı devrim ve sömürgeciliğin karşı karşıya geldiği bir saflaşmaya yol açıyor. Kendisine ilerici, demokrat, devrimci, sosyalist diyen tüm güçler sadece ilkesel saiklerle değil reel politik bakımdan da bu bağlama dikkat etmelidir. Kürt halkının şu ya da bu biçimde kendi kaderini tayin etmesi hakkına karşı çıkmak ilkesel yanlışlığının yanı sıra politik olarak sömürgeciliğin ve karşı devrimin değirmenine su taşımaktan, statükonun tahkiminden başka sonuç yaratmayacaktır. İran'da Molla rejiminin, Suriye'de Esad rejiminin, Irak'ta Ebadi gericiliğinin, Türkiye'de Saray faşizminin tahkim edilmesi sadece Kürt halkının değil Türk, Arap ve Fars halkı başta gelmek üzere tüm ulus ve inançlardan halklarında zincire vurulması anlamına gelecektir.
 
Emperyalizm ve bölgesel gericiliğin Ortadoğu halkları üzerine giydirdiği sömürgeci deli gömleği her yanından patlamaktadır. Yeni savaş maceraları Kürt halkından ve Rojava'dan bölgeye doğru yayılmakta olan devrimci uyanışı durduramayacaktır. Sosyalistler, demokratlar ve kendine insanım diyen herkes halklarımıza acıdan başka bir şey getirmeyecek olan bu maceraya karşı çıkmalı ve devrim ve özgürlük güçlerinden yana saf tutmalıdır. Tüm statükolar gibi bu statüko da devrimin ve hayatın akışı karşısında er ya da geç çökecektir. Ve sadece egemenler değil birlik adına statükonun yanında saf tutanlar da bu yıkıntının altında kalacaktır. Bağımsızlık referandumu ve Kuzey Suriye Federasyonu'nu hedef haline getiren savaş tezkeresine karşı alınacak tutum bu bakımdan büyük önem taşımaktadır.