20 Mayıs 2024 Pazartesi

Sokağa çık, düdüğü çal, HAYAT DURSUN! - Defne Gürsoy

Kadın cinayetlerine karşı eylemlere, 8 Mart'a katıldığı için burs/kredi hakkı elinden alınan arkadaşlarımızın sesi olmaktan çocuk istismarını meşrulaştırmaya çalışan yasalara barikat olmaya kadar genç kadınlar olarak politik özgürlükleri, örgütlenme özgürlüğümüzü, gerçek adalet talebimizi haykırmaya devam edeceğimiz günlerin içinden geçiyoruz. Berlin'den kadınların 8 Mart'ın resmi tatil ilan edilmesi kazanımı, bugünlerin güzel haberlerinden yalnızca biri. Yenilerini yaratacak olan güç ellerimizde. Haydi ses ver, hayatı durduralım.
Kadınlar Birlikte Güçlü Türkiye Kadın Buluşması'nda açığa çıkan rüzgarı arkamıza alarak 8 Mart'a doğru ilerliyoruz. Buluşmanın tarihe attığı o büyük çentik gösteriyor ki; buluşma, dönüp dönüp baktığımız, yolumuzu açan bir deneyim olacak. Buluşmanın önemli başlıklarından birini oluşturan ve sonuç bildirgesinde de yer alan 8 Mart Kadın Grevi gündemini anlamak için kadın grevinin tarihsel sürecini, bugün nasıl bir ihtiyaç olduğunu kavramaya ihtiyacımız var. Bu, beraberinde genç kadınların kadın greviyle nasıl bir ilişki kuracağına dair yol haritası çıkarabilmemizi kolaylaştıracaktır.
 
KADINLARIN GREVLERİNDEN KADIN GREVİNE
 
Kapitalizmin zorunlu getirisi olan üretimin toplumsallaşması, ucuz işgücü olarak kadınların çalışma hayatına doğrudan üretime katılması anlamına gelir. Ürettiği değer eşit olan kadınlar, eşit ücret almamaları karşısında yüzyılı aşan bir mücadele mirasına sahip. İlk aklımıza gelebilecek örnek 8 Mart'ı emekçi kadınlara kazandıran New York'ta dokuma fabrikasında çalışan işçi kadınlar. 16 saatlik çalışma süresinin 10 saate inmesi ve erkek işçilerle eşit ücreti alma talebiyle 40.000 kadın işçinin greve çıkması. Kadınların on binleri aşan sayıda greve katılımı, elbette burjuvazi tarafından önemli bir tehdittir. Polis kadın işçilere saldırır. Fabrika yönetiminin kadın işçileri fabrikaya kilitlemesi ve ardından çıkarılan yangınla 129 kadın işçi yaşamını yitirir. Clara Zetkin'in bu tarihsel mirası kadınlar için bir direniş günü haline getiren önerisiyle birlikte "8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü" ilan edilir.
 
Kapitalizm krizleri içerisinde Sovyetler Birliği tehdidinin ve gelişen sınıf mücadelelerinin etkisiyle 60'lar sonrasında kimi hak taleplerine yanıt olmak, ‘sosyal devlet' yönünde kimi adımlar atmak zorunda kalmıştı. Fakat bu adımların kadınların taleplerini karşılamak şöyle dursun, kadın emeğinin sömürmek dışında hiçbir anlamı yoktu. Bu da beraberinde kadınların yeni grevlerini getirir. Belçika'da süregelen ve kazanımlarıyla ücret eşitliğinde önemli adımlara devleti zorlayan hareketin işaret fişeklerinden biri olan grev, 1966 yılında FN Herstal Silah Fabrikası'nda gerçekleşir. Eşit ücret talebinde bulunan yaklaşık 3000 kadın üç ay boyunca greve gider. Üretim araçlarını üretemez hale getiren kadınlar, grevi sokaklara taşırır. Kamuoyu desteğiyle birlikte grev kazanımla sonuçlanır. İngiltere'de 1970 yılında Eşit Ücret Yasası'nı parlamentodan geçiren ise iki yıl öncesinde Ford'un Dagenham imalathanesinde gerçekleşen grevdir. 
 
NOVAMED'DEN FLORMAR'A KADINLAR GREVDE
 
Türkiye'den kadınların grev örneklerine bakacak olursak, 1964 Bereç Pil Fabrikası'na dönmek gerekir. Katılımın kadın yoğunluğu, o zamana kadar örneği olmayan bir grev biçimi oluşu nedeniyle Bereç, bir kadın grevi olarak tarihe geçti. 2006 yılında Novamed işçisi kadınların 448 günlük grevi hatırımızdadır. 81 kadın işçi, patron yanlısı sendika dayatmasına, hamilelik sıralaması oluşturulmasına, düşük ücrete, tuvalet kısıtlaması gibi uygulamalara karşı greve çıkar. 448. gününde kazanımla sonuçlanan grev, önemli bir deneyim olarak güncelliğini korur. Bugün ise dirençle süren Flormar işçilerinin grevi de kadınların grevi olarak şimdiden tarihe not düşmüştür. Şüphesiz kadın hareketinin eşit ücret talepli, cins ayrımcı cinsiyetçi uygulamalara dönük eylemlerini yazarak bitiremeyiz. Bugün de güncelliğini koruyan talebin yaşamın tümünü kapsayan bir kadın grevine evrilmesinde 1975 yılı İzlanda'dan kadınların adımı özgün bir yer tutar. Ücret eşitsizliğine karşı 24 Ekim 1975'te greve çıkan kadınlar, aynı zamanda cinsel özgürlük, eşitlik taleplerini de grevin konusu olarak ele aldı. %90 katılımın gerçekleştiği grev, yeniden üretim alanına işaret eden ve görünmeyen ev içi emeği de kapsayan grev ‘özel alanın' bir üretim alanı olduğu doğallığında politik olduğunu somutladı. O günün ardından yeniden üretim alanını, ev içi emeği, bakım alanını kapsayan hiçbir grevin yeterli olmadığını düşündü. Kadın hareketinde bir yeniye yol açtı.
 
KADIN GREVİ'NDE BUGÜN
 
Polonya, Arjantin ve ABD'den yükselen çağrılarla uluslararası düzlemde kadın grevi çağrıları yankılanmaya başladı. Polonya'da kürtaj hakkı oldukça kısıtlı iken getirilen bir kararla topyekün yasaklandı. Kürtaj yasağına karşı kadınlar 3 Ekim 2016'da ülke çapında kadın grevi örgütledi. 8 Ekim 2016'da Arjantin'de 16 yaşında bir genç kadın tecavüze uğradı ve ardından katledildi. Buna karşı Arjantin'den kadınların birleşik mücadele platformu olan Ulusal Kadın Buluşması protesto eylemi düzenledi. Eyleme polisin saldırması beraberinde daha büyük bir tepkiyi açığa çıkardı. Tecavüze, kadın cinayetlerine ve aynı zamanda erkek devlet şiddetine karşı 19 Ekim 2016 günü kadınlar bir saatlik kadın grevi gerçekleştirdi. 2017 8 Mart'ında Arjantin'den kadınlar uluslararası kadın grevi çağrısı gerçekleştirdi. ABD'den kadınlar ise ırkçı, kadın düşmanı Trump'ın politikalarına karşı, 8 Mart 2017'de ‘Kadınlar Olmadan Bir Gün' diyerek kadın grevine gitti. 
 
GENÇ KADINLAR KADIN GREVİNİN NERESİNDE?
 
Kadın grevi adımları atılmaya başlamışken genç kadınlar bu grevin neresinde yer alıyor, hangi biçimde kadın grevinde yer alacak? Bu sorular üzerine daha çok beyin fırtınasına ihtiyacımız olduğu açık. Küçük adımlarla yolumuzda ilerlemeye başlayalım.
 
İşçilerin hak talebiyle gerçekleştirdikleri üretimi durdurma ve buradan patrona geri adım attırma eyleminin adıdır grev. Sistemin devamlılığını sağlama, topyekün kendini yeniden üretmesinin temel ayaklarından biri olan eğitim alanında cinsiyetçi, tekçi, bilimden uzak içerik bu paralellikte yeni bir nesil, yeni köleler yetiştirmek egemenlerin temel amacıdır. Lise ve üniversitelerde karşılaştığımız erkek öğretmen tacizleri, tacizciyi koruyan okul idareleri ve MEB, cinsiyetçi eğitim başlı başına bizleri sokağa-eyleme çağıran nedenler. Bunun yanı sıra baba-erkek kardeş üzerinden aile içinde karşılaştığımız şiddet, küçük kardeşle "evin kızı" ilgilensin dayatmaları, sevgililerimiz tarafından maruz kaldığımız kıskançlıklar, flört şiddeti, işgalci-savaş yanlısı politikalar, ekonomik krizin bizler üzerindeki etkileri de artık yeter dediğimiz nice başlıktan yalnızca birkaçı. Kadın özgürlük mücadelesinin uluslararası grev çağrısı bütün bu nedenlerle genç kadınları da 8 Mart günü kadın grevinin bir parçası olmaya çağırıyor. Peki genç kadınlar olarak nasıl bir grev? 2019'da Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da kadın grevinin biçimine dair tartışmalar sürüyor. Topyekün bir günlük grev çağrısının ne düzeyde karşılık bulacağı, öncesinde bu deneyimin olmaması ve çeşitli kaygılar farklı biçimleri gündeme getiriyor. 1 saatlik iş bırakma, 8 Mart günü bir sembol etrafında buluşma gibi biçimler tartışılıyor. Sosyalist Kadın Meclisleri'nin (SKM) grev kararının ardından İzmir ve Diyarbakır'dan kadınlar da 8 Mart günü grev kararı aldı. Genç kadınlar olarak lise ve üniversitelerimizden kadın grevi çağrısının formülü hayatı durdurmayı önüne koyan ve ilerleyen yıllarda kitlesel boykotlara evrilteceğimiz bir biçim olacak. 
 
SES VER HAYATI DURDUR!
 
Türkiye ve Kürdistan kadın hareketi için yeni bir deneyim olan kadın grevi, aynı zamanda genç kadınların öreceği boykot için de yeni bir heyecan anlamına geliyor. Boykotun 8 Mart çalışmasının tüm politik hattını belirlediği bir çalışma kadın hareketinin gündeminde değil. Bu yıl ilk adım. Bu nedenle şimdiden topyekün bir boykota girişilerek değil, belirlenen pilot kampüste/kampüslerde yoğunlaşması daha yüksek bir verim getirecektir. Birleşik mücadeleye yaslanarak özellikle genç kadın örgütlerinin birliktelik zeminlerini güçlendirmeliyiz. Kampüs-kantin buluşmaları, KBG Türkiye Buluşması'nda da gündeme gelen bir öneriydi. 8 Mart sürecinde kesinlikle hayata geçirmeliyiz. İstanbul Üniversitesi'nde geçtiğimiz yıllarda tüm politik hak ve özgürlükler gasp edilirken kadınlar inatla ve ısrarla 8 Mart etkinlikleri gerçekleştirdi. Bu yıl da belirlenecek pilot okullarda bu konuda yaratıcı ve ısrarcı olmalıyız. Ege Üniversitesi'nden genç kadınların yan yana gelişi, 8 Mart günü kampüste bulunarak hayatı durdurmak da ısrarcı olması diğer üniversiteler için örnek oluşturuyor. 
 
8 Mart'a giderken takas pazarları kurmak, ÖGK'nın her dönem astığı ped dayanışma kutularını yaygınlaştırmak, krize karşı tüketim boykotuna çağrıyı pekiştirecektir. Okullarda "boykot panoları" oluşturmak, örneğin kurdele gibi bir simge etrafında buluşarak 8 Mart haftasında okula bu simge ile gitmek tercih edilebilir. Ayrıca tüm gün boykot örgütlenemediği koşulda bir-iki ders boykotları da tercih edilebilir. Kadınlar isterse hayatın duracağını gösteren grev/boykot çalışmasında "hayatı durdur" söylemi, çeşitli biçimlerde formüle edilerek kullanılabilir. Örneğin Küfürsüz Hava Sahası çalışmasını bütünleyen biçimde "Düdük çal, küfrü durdur" ya da "Ses Ver, Tacizi Durdur" gibi birçok biçim mevcut.
 
Son dönemde yükselen işçi grevleri arasında Flormar direnişi, iktidarın bütün yasaklamalarına rağmen kadın iradesinden ve dayanışmadan aldığı güçle ilerliyor. Bu süreç aynı zamanda emekçi kadınların mücadelesiyle genç kadınları buluşturmaya da zemin hazırlar. Flormar işçilerinin kampüslerde yapılacak etkinliklere çağırmak, grev alanının genç kadınlar tarafından ziyaretlerini örgütlemek mümkün. ÖGK'nın Flormar mağazalarında tüketimi durdur sloganı etrafında eylemleri ile, mağaza kapılarına sarı şerit çekmesi ve kadın işçilerin emeğini sömüren Flormar'ı teşhir ederek 8 Mart kampanyasını başlatması kadın grevi fikri etrafında örülen mücadele birlikteliğine de güçlü bir örnek oluşturuyor.
 
Kadın cinayetlerine karşı eylemlere, 8 Mart'a katıldığı için burs/kredi hakkı elinden alınan arkadaşlarımızın sesi olmaktan çocuk istismarını meşrulaştırmaya çalışan yasalara barikat olmaya kadar genç kadınlar olarak politik özgürlükleri, örgütlenme özgürlüğümüzü, gerçek adalet talebimizi haykırmaya devam edeceğimiz günlerin içinden geçiyoruz. Berlin'den kadınların 8 Mart'ın resmi tatil ilan edilmesi kazanımı, bugünlerin güzel haberlerinden yalnızca biri. Yenilerini yaratacak olan güç ellerimizde. Haydi ses ver, hayatı durduralım!