19 Nisan 2024 Cuma

Sinan Cudi: Kobanê'ye kara saldırısı uzak bir ihtimal değil, herkes üzerine düşeni yapmalı

Gazeteci Sinan Cudi, Rojava'daki son duruma ilişkin Özgür Tv'nin sorularına yanıt verdi. Hol kampının güvenlik güçlerini hedef alan Türk devletinin, IŞİD'i yeniden canlandırmak istediğine dikkat çekti. Bu saldırılara Rusya, ABD ve Suriye'nin onay verdiğini söyledi. "Kobanê'ye kara saldırısı uzak bir ihtimal değil" diyen gazeteci Sinan Cudi, "Herkes üzerine düşeni yapmalı" dedi. 

Türk devleti, 19 Kasım gecesi Rojava'ya yönelik başlattığı hava saldırılarını çok geniş bir alanda sürdürüyor. Saldırıların hedefinde sivil halkın evleri, okullar ve hastanelerin yanı sıra elektrik ve gaz üretim merkezleri ile tahıl ambarları da bulunuyor. Ayrıca, Hol kampından IŞİD'lilerin kaçmasına engel olan güvenlik güçleri ile IŞİD'lilerin tutuklu bulunduğu hapishaneler de hedef alınıyor.

Tüm bunlar işgal saldırılarında ne anlama geliyor? Hol kampında ne oluyor? Karadan işgal saldırısı yakın bir tehlike mi?
Özgür Tv'ye Rojava'dan konuk olan gazeteci Sinan Cudi, bu sorulara yanıt verdi.

Türk devletinin hava saldırılarında ağırlıklı olarak elektrik ve gaz üretim merkezleri ile buğday ambarlarını da hedef aldığı görülüyor. Halkı, elektrik, ekmek, su gibi temel ihtiyaç malzemelerinden yoksun bırakarak, göç etmeye zorladığı anlaşılıyor. Rojava'da bu bakımından durum ne? Saldırılar altında günlük hayat nasıl devam ediyor?
Rojava bu saldırı, savaş durumuna yabancı değil. Uzun bir süredir bu konuda hazırlıklar yapılıyordu. Bahar aylarında ilan edilen seferberlik, yaz aylarında da zirveye ulaşmıştı. Halk  bu savaş tehdidi altında nasıl yaşamalı? Çalışmalarını nasıl sürdürmeli? Özellikle alternatif bir sistem olarak kendi kurumsallaşmasını nasıl yapabilir? Halk bu sorularını çokça tartışarak, kararlar aldı ve planladı. Şu anda bu planlar yürürlükte. Türk devleti, alt yapıyı, özellikle elektrik üretim merkezlerini hedef alıyor. Rojava'da elektrik temininde gaz istasyonları önemli. Birinci derecede hedef alınan yerler bu merkezler. İkincisi, gün içerisinde onbinlerce insanın geçtiği yol hatları saldırı altında. Bu saldırıların amacı da lojistik teminini zorlaştırmak. Su kaynakları zaten burada sınırlı. Şu ana kadar hedef alınmadı ancak bu risk de var elbette. Halk, yerlerini terk etmeyerek, daha önceden planlanmış çalışmalar çerçevesinde yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Şehba'dan Derik'e kadar yoğun nüfusun bulunduğu kent merkezlerinin etraflarındaki yerler bombalanıyor. Bu şekilde özellikle bir psikolojik savaş yürütülüyor. Bu saldırılarla halka "Buraları terk edin" diyorlar. Daha önce defalarca söyledik, Türk devleti, 2022 yılının başından beri sınır hattından 5 kilometre derinliğindeki alanlarda bir şeyler yaratmaya çalışıyordu. Bu saldırılarla birlikte bunu artırdı. "Tüm bölge yaşanamaz haldedir" izlenimi yaratmak istiyor. "Suriye hava sahasını kullanmadık" diye yalan söylediler ama uçaklar 70 kilometre derinliğine kadar inerek, bombaladı. Kendilerinin belirledikleri 30 kilometre sınırını da aştılar. Halka "Buralar yaşanacaklar değil, terk edin" mesajı veriyorlar. Ya "Özerk yönetimi Suriye rejimine bırakırsınız" ya da "Biz bölgenin hepsini yaşanmaz kılacağız" diye mesaj veriyorlar.

Hava sahasının Türk devletinin saldırısına açıldığı ortada. Bu durumda, Türk devletinin bu son saldırısında, Rusya ve ABD'nin tam desteğini aldığı söylenebilir mi?
DSG Genel Komutanı Mazlum Abdi yaptığı açıklamada, bu konuya ilişkin kimi bilgileri paylaştı. Siyasi ve askeri kurumların yaptığı açıklamaların yanı sıra olaylar yan yana getirildiğinde bir konsept olduğu anlaşılıyor. Türkiye, Rojava'yı bombalarken, İran'ın Güney Kürdistan'ı bombalaması, Türkiye burada elektrik başta olurken alt yapı kurumlarını hedef alırken, Rusya'nın Ukrayna'da aynı konsepti izlemesi, bize Astana üçlüsünün planlarını net olarak gösteriyor.  Erdoğan'ın G-20 zirvesinde yaptığı görüşmelerde bazı icazetler aldığına dair izlenimlerimiz de var. Kısmi bir ortaklaşma var. Bu ortaklaşma ne üzerine? Rojava'yı tümüyle yok edelim, anlaşmasına varmadılar ancak zayıf, güçsüz, dış güce bağımlı bir Rojava statüsü onlar bakımından kabul edilebilirdir. ABD kendine, Rusya rejime bağlamak ister. Türkiye tümüyle kendi çizgisine çekip bu alanları yok etmek ister. Sonuç itibariyle Kuzey ve Doğu Suriye demokratik özerk yönetiminin zayıflatılması hepsi için bir tercih. Böyle bir noktadayız. 3. dünya savaşı gerçekliği, Ortadoğu'nun içinde bulunduğu karmaşa, NATO'nun genişleme stratejisi, buna karşı Rusya ve İran'ın Ortadoğu'da aktifleşme mücadelesi... Tüm bu gelişmelerin ortasında da bir alternatif olarak duran Rojava özerk yönetimi var, Şengal özerk yönetimi var. Tüm bu güçlerin planlarını, özellikle Ortadoğu'daki planlarını Rojava bozuyor. Bu anlamıyla onlar planlarını yürürlüğe koymak istiyorlarsa, Rojava'yı zayıflatmak durumundalar. Bu konuda bir ortaklaşma var. Bu nedenle de hava sahası açılıyor, bu nedenle de bir karşıtlık sergilenmiyor.

REJİM TÜRKİYE'NİN SALDIRILARINA ONAY VERMİŞTİR

"Zayıflatılarak Esad rejimine teslim edilmiş bir Rojava" dedin... Bu durumda, bu yaşananlar içinde Suriye rejiminin pozisyonu nedir?
Onlarca askeri yaşamını yitirmiş olmasına rağmen şu ana kadar Suriye rejiminden herhangi bir kınama, tepki gelmedi. Efrin'den beri aslında bu var. Efrin'in işgalinden beri rejim askerlerinin bulunduğu yerler Türk devleti tarafından bombalandı.  Şu ana kadar yüzlerce askeri yaşamını yitirdi. Suriye devletinin, tüm bu olanlara karşı tek yaptığı şey; BM toplantılarında Türkiye'yi utangaç bir üslupla eleştirmek. Bu durum da İran ve Rusya ile bağlantılı olarak gelişiyor. Sessizliğini korumasının yanında şöyle bir tartışma da var buralarda: Rojava'da GSM operatörlerinden kişilerin yerlerinin tespit edilmesi konusunda MİT ile Suriye istihbarat örgütü Muhebarat arasında bazı ilişkilerin olduğu konuşuluyor. Bazı güvenlik kaynakları da bunun olabileceğini de belirtti. Türk devletinin bu saldırıları için de Suriye'nin bir gizli onayının olduğunu da düşünmek gerekiyor. Sadece sessiz kalmıyor, Türkiye'nin bu saldırılarına onay vermiş de oluyor.

BU SALDIRILAR IŞİD'İN YENİDEN GÜÇLENMESİNE NEDEN OLACAKTIR

Türk devletinin, Rojava'ya yönelik saldırılarının IŞİD çetelerini yeniden güçlendirdiğine yönelik açıklamalar hem siyasi hem de askeri kurumlardan sıkça geldi. Bugün de DSG, IŞID'lilerin aileleriyle birlikte kaldığı Hol kampına ilişkin bir açıklama yaptı. Hol kampında neler oluyor?
Saldırılar başlamadan birkaç gün önce, Rojava güvenlik güçleri, bazı IŞİD'lileri yakalamıştı. Onları sorgularından çıkan bir sonucu ANHA duyurmuştu. IŞİD'liler "Bu bölgedeki DAİŞ hücrelerine ‘hazır olun' talimatı verildi. İşgal altındaki bölgelerden biz bu amaçla buraya geçtik. Türkiye saldırınca biz de harekete geçeceğiz" dediler.  Sınırdan 55-60 kilometre içeride tümüyle IŞİD'li tutukluların ve ailelerinin bulunduğu bir kampın güvenliğini sağlayan askeri güçlere neden hava saldırısı düzenliyorsun? Bunun tek bir haklı gerekçesi var mıdır? Türk devletinin resmi politikaları çerçevesinde de, IŞİD'in bu bölgelere yayılmasında ne gibi bir faydası olabilir? "Türkiye IŞİD'i destekliyor" tezini biz ilk günden beri söylüyoruz. Bazı kesimler, "Türkiye niye IŞİD ile ortak olsun ki" diyerek söylediğimize itiraz ediyor. Bizim iddiamızı kabul etmeyenler o zaman sadece bu soruyu cevaplasın: "Onbinlerce IŞİD'linin ve ailesinin içinde bulunduğu ve IŞİD militanı yetiştiren bir kampın etrafında, "Bu insanlar kaçıp yeniden IŞİD'i güçlendirmesin" diye güvenlik önlemi alan askeri güçleri Türk devleti neden bombalıyor?" DSG, güvenlik gücünden 8 kişinin yaşamını yitirdiğini açıkladı.

Bu durum çok ciddi bir risk. Sadece Hol Kampı değil, Rojava ve Kuzey ve Doğu Suriye'nin değişik kentlerindeki hapishanelerde tutuklu IŞİD'liler var.  Bu hapishanelere yönelik de bir saldırı hazırlığı olduğuna yönelik kimi istihbari bilgiler de var. Eğer saldırılar bu şekilde devam ederse, IŞİD'lilerin kaçmasını engelleyen güvenlik güçleri hedef alınmaya devam ederse, kesinlikle bu saldırılar, IŞİD'in bu alanda yayılmasına neden olacaktır. Bu yılın başında Heseke'de Weran hapishanesinde yapılan saldırı gibi bir plan yürürlüğe girecektir. Bu plan neydi? Serekaniye'den Türk devleti, çeteleri aracılığıyla girecekti. IŞİD'liler Heseke'den yola çıkarak bir kanal oluşturup, Rojava'yı ikiye böleceklerdi. Aslında Türk devleti "kılıç" adını verdiği saldırıların böyle bir amacı da var. Rojava'yı bölerek ve bu bölgede radikal dinci bir yapılanmayı geliştirmeye çalışıyorlar.

KOBANÊ'YE KARADAN İŞGAL SALDIRISI YAKIN BİR TEHDİTTİR

Hava saldırısından sonra herkesin sorduğu soru şu: Karadan işgal saldırısı olacak mı? Özellikle de Kobanê'nin hedefte olduğu ortada. Bu soruyu şöyle sorayım; karadan işgal saldırısı yakın bir tehdit mi?
Yakın bir tehdit elbette. Hazırlıklar da aslında buna göre yapılıyor. 2014-2015'den beri Kobanê'nin işgal edilmesi gündemlerinde. IŞİD, Gire Spi'den çıkarılıp Kobanê ve Cizre kantonları birleştirildikten sonra 2015 yılının Haziran ayında Kobanê'de büyük bir katliam yapılmıştı. Bu katliamı yapan IŞİD'lilerin Türkiye sınırından girdiği ortaya çıkmıştı. O günden bugüne, Kobanê'ye yönelik özel bir politika sergileniyor. Cerablus'un teslim edilmesi, Gire Spi'den başlanması bu planların bir parçasıdır. Şu anda Türk devletinin karadan saldırı başlatılması durumunda birinci hedefi; Serekaniye'den başlayıp Efrin'e kadar uzanan bölgede, sınır hattı üzerinde kendine bağlı grupları yerleştirebileceği bir alan oluşturmak. Bu anlamıyla Sirin'e kadar uzanan bir bölge. M4 karayolunu kapsayacak şekilde bir alanı ele geçirmek istiyor. Bu risk var.  Askeri güçler, toplumsal alandaki güçler, iç güvenlik güçleri, halk bu gerçeğin farkında. Bu anlamıyla kendini olası bir kara işgaline karşı da hazırlamış bulunuyor. Bu anlamda muazzam bir direniş sergileneceğine yönelik kararlılık da var. Ama bu özellikle Kobanê'nin kurtarılmasında büyük çaba sahibi olan, uluslararası alanda güçlü bir kamuoyu oluşturan herkesin, devrimci, demokrat, sosyalistlerin tekrar üzerine bir görev düştüğü anlamına da geliyor. Çok geç olmadan bu konuda daha fazla duyarlılık yaratmak gerekiyor. Kobanê IŞİD'in toprağa gömülmeye başlandığı yerdir ve şu anda hedef halinde. Bu tüm dünyanın güvensiz hale gelmesine neden olacak. Kobanê'ye yönelik herhangi bir kara işgali olursa, bu IŞİD için moral güç olacak, radikal güçler için moral güç olacak ve dünyada tek bir güvenlikli alan kalmamış olacak. Kobanê'de direnenler bunun farkında. Buna göre hazırlıklarını yapıyorlar. Rojava'nın diğer bölgelerindeki halk, savaşçılar bunun bilincinde, kendini korumaya çalışıyor. Ancak yarın bu savaş alevlerinin her yere yayılabileceğini de iyi bilmek gerekiyor. Bu anlamıyla çok ciddi, önemli bir süreçteyiz. Herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor.