30 Aralık 2024 Pazartesi

Mustafa Öner yazdı: Tekil yaşamdan ortak yaşama geçiş tamam da ya sonrası?

Kapitalizme ait olan kalıntıların yürürlükten kaldırılarak sosyalizmin inşasının sürdürülmesinde partinin kılavuzluğun da üst yapı kurumu belirleyici derecede bir role, bir işleme sahiptir. Bunu yaşam deneyleri de kanıtlamış oldu. Kolektif yaşama, burjuva düzenin bir dizi izleriyle geçiş yapan yeni devrimcilerin de kendilerini oluşturmalarında, yetişip şekillenmelerinde de aynı şekilde belirleyici görev, sorumluluk üstten aşağıya doğru; en fazla da yerel kolektiflerindir.

Tıpkı kapitalizmin bağrında doğan sosyalizm gibi, devrimciler ve Marksist leninist komünistler de kendi içinde bulundukları -sosyalizm koşullarından değil- kapitalizm koşulları içinden çıkıp kolektif sosyalist yaşama geçiş yaparlar. Doğal olarak gelirken kapitalizmin ideolojik, politik, kültürel, ekonomik yaşam biçimi gibi bir dizi alışkanlıklarını, etkilerini de beraber getirirler. Bunlarla uzlaşmamak, görmezden gelmemek kaydıyla anlaşılırdır. Şaşılacak yadırganacak bir durum yoktur. Bu gerçeklikten dolayıdır ki, bireysel, sıradan yaşamdan örgütlü devrimci yaşama adım atmalar ile, parti örgütleri, kurumları ve üslerinin ikili görevleri vardır.

Bu görevlerden birisi; devrimci eğitim ve ideolojik donanımla arınarak devrimci şekillenmedir. Birincisiyle iç içe olan ikinci görev ise; içerisinde kopup geldikleri burjuva kapitalist düzeni yıkıp yerine sosyalizmi kurma mücadelesidir. Bu iki görevin yerine getirilmesi için mücadele yürütürken, ikisi arasındaki örgütlü ilişki olanaklar ölçüsünde doğru kurulabilirse istenilen sonuçların alınması o zaman mümkün olabilir. Zor dönemlerin; örneğin 2015'ten günümüze faşizmin çok yönlü saldırılarının yaşandığı politik koşulların direngen kadroları, militanları ancak, mücadele içerisinde alacakları devrimci eğitimle, ideolojik şekillenmeyle içinden geldikleri burjuva toplumun lekelerinden arınarak yetişir.

Marks, kapitalist toplumun bağrından doğan komünizmin ilk evresi sosyalizm için; "her yönüyle, iktisadi olarak, törel ve entelektüel yönden hala rahminden çıktığı eski toplumun doğum damgasıyla damgalıdır" değerlendirmesini yapmıştır. Bu analiz burjuva toplumdan çıkıp kolektif sosyalist yaşama geçiş yapan devrimci için de referans olabilir. Her devrimci örgütlü yaşama devrimci mücadeleye geçme kararı verdiğinde düşüncelerinde, yaşamında ne kadar kapitalizmin izleri, etkileri varsa onlarla birlikte gelirler/gelmiştir.

‘Ben'den, ‘biz'e geçiş aşamasından sonra, asıl önemli olan düzenle bir biçimde aramızda bağ kuran lekelerden arınmalı kurtulmak için. Devrimci eğitimlerin yoğun koşuşturmalar içerisinde ötelenmemesidir. İdeolojik arınmayla sağlanacak olan ideolojik sağlamlık devrimci eğitimini; bireysel, kolektif bazda zamanı iyi örgütlenip verimli ve tasarruflu kullanılırsa eski kirleri atacağımız gibi mücadele içerisinde yeni çıkacak hata, zaaf ve alışkanlıklara karşı da aynı anda mücadele yürütülmüş olamaz.

Burjuva kapitalist eğitim sisteminin ideolojik, kültürel ve yaşam biçiminin şekillendirmeye çalıştığı insan tipinin kişilik özelliklerinin bazılarını şu şekilde sıralamak mümkün. Bunlar: istediği gibi davranma, yaşama hakkının; özgürlük, sınıf gibi kendinde görme, marka ve lüks tüketim düşkünlüğü, bütçesini aşarak sadece tüketim alışkanlığı, savurganlık, çevresinde olup bitenlere karşı ilgisizlik, duyarsızlık, bencillik, rahata düşkünlük, temizlik, zor karşısında bocalama, moral ve şevk kırılması, ricat etmek.

Bencillik, gösteriş meraklısı, küçümseyici küçük burjuva davranışlar sergilemek, ailesinin bencilce gerici, baskı, tehdit ve şantajlarına, polis saldırılarına karşı koyma yerine geri durma, boyun eğme, çekingenlik, insani değerlerden kolay vazgeçme, devrimci değerleri, birikimleri, kültürü küçümseyici davranışlar, kolektif sosyalist yaşama uyum sağlamada zorlanma, devrimci ileri, görevi yük olarak görme, istikrarsızlık, düzensiz yaşam arzusu, emekçi özelliklerin zayıflığı ya da olmayışı, okuma tembelliği, araştırmaya ilgisizlik veya bunları küçümseme, özgürlük anlayışını, özgür aşkı eksik kavrama gibi... Bunlara daha birçok ek yapılabilir.

Bireysel, sıradan yaşamdan örgütlü sosyalist yaşama geçiş yaparken, insana, devrimcilere yakın olan bu sayılanların hepsi bir devrimcide vardır, olur gibi bir savunma, iddia söz konusu olamaz. Her devrimcinin, her insanın kişilik yapısı, yetenekleri, özellikleri farklı farklı şekillenir. Bu farklılıklar nedeniyle her devrimcinin arınma, gelişme ve sağlam bir kişilik kazanma hızı ve sürelerini de bir ve aynı olmaz/olmayabilir. Buradan hareketle önemli olan sayılan bu olumsuzluklarla ne kadarıyla saflara geçiş yapıldığı, hangilerinin atılıp atılmadığı veya sonradan başkalarının gelişip gelişmediğidir. Eleştiri öz eleştiri mekanizması iyi işletildiğinde devrimci eğitimler, ihtiyaç olduğu yanlarıyla aksatılmadığı ve kendimize, birbirimize yoldaşça yapıcı, kazanıcı eleştiriler yönelttiğimiz sürece, bunların tespit edilmesi hiç de zor olmayacaktır.

TAMAM DA YA ONDAN SONRASI?
Saflara yeni geçiş yapan, başta genç yapıcılar olmak üzere yeni yapıcılarla ilgili; "ya sonrası"nın yanıtı vermek oldukça önemlidir. Bu sorunun olumlu yanıtı parti saflarının sıklaştırılarak sağlamlaştırılması, devrimci eğitim; ideolojik arınmayla, pratik politik mücadelenin birlikte sürdürülmesiyle ancak olanaklıdır. Saflara yeni geçişler de hesaba katılırsa bu görevlerin gerektiği kadar yerine getirilmesinde belirleyici sorumluluk, değişik konumdaki yönetici parti kolektiflerinin omuzundadır. "Ya sonrası"nın yanıtı burada anlam kazanıyor.

Kapitalizme ait olan kalıntıların yürürlükten kaldırılarak sosyalizmin inşasının sürdürülmesinde partinin kılavuzluğun da üst yapı kurumu belirleyici derecede bir role, bir işleme sahiptir. Bunu yaşam deneyleri de kanıtlamış oldu. Kolektif yaşama, burjuva düzenin bir dizi izleriyle geçiş yapan yeni devrimcilerin de kendilerini oluşturmalarında, yetişip şekillenmelerinde de aynı şekilde belirleyici görev, sorumluluk üstten aşağıya doğru; en fazla da yerel kolektiflerindir.

Devrimci eğitimin, ideolojik arınmanın bir devrimci için yaşamsal öneme sahip olduğunu bilince çıkarılması önemlidir. Bu önem kavranmadığı sürece devrimci eğitimlerde istenilen sonuç alınamaz. Tecrübeler göstermektedir ki devrimci eğitim, ideolojik yenilenme, donanım olmadan devrimcilik yapılamaz. Bir süre sonra saflarda yürümekte zorlanmalar yaşanmaya başlanıyor, daha ilerisi de geri düşmek veya yıkılmak oluyor.

Sonrası için sorular sormalıyız kendimize, birbirimize. İsteyerek, coşkuyla, heyecanla devrimciliğe adım atılmak önemli ama neler oluyor, yaşanıyor da bir süre sonra heyecan, istek, coşku yerini; isteksizliğe, karamsarlığa, iç gerilime bırakıyor? Kolaycılığa düşmeden yanıt vermek önemli. Bu durumlardaki sorumluluğumuz nedir? Bu sorulara açıklıkla yanıt verilmeli ki doğru sonuçlar çıkartılabilsin.

İşlerin çokluğu iki üç bir yoldaşın yapıyor olması, gözaltı, tutuklamalar gibi nedenlerden kaynaklı doğan boşluklar yadsınamaz bir gerçek. Hal böyle olunca birebir ilgilenme, yoldaşına yakın durma ve devrimci eğitimlerde birbiriyle etkileşim halinde olma önemli. Boşlukların doldurulması için doğal olarak her yoldaşın önüne birden fazla işler duruyor. Hatta bazı durumlarda ise isabetli görevler de olmayabiliyor. İşten işe koşuşturmaların devrimci eğitimleri, ideolojik yenilenmeleri ve şekillenmelerin eksik kalmasına bir de aile, devlet baskısı eklenince geri düşüşler, geri deneme dönüşler yaşanabiliyor. Bazı istisnalar dışında burada faturayı gidenlere, gerileyenlere kesmek her zaman doğru olmaz. Bu gibi değerlendirmeler niyetlerden bağımsız olarak asıl sorumlu olanların sorumluluklarının üzerini örten bir yaklaşım olur. Pratik koşuşturmanın, devrimci eğitimin, bire bir yoldaşına yakın durma görevi arasında uyum var mı, bunlara bakmak gerekir.

Kırılma yaşayan, kopup gidenlerin ardından "bizim sorumluluğumuz şu kadardı" deme yerine kişiyi tartışmak veya koşulları ileri sürmek kendimize eleştirel bakmamızı, çalışma tarzımızı yönetmemizi sorgulamayı zayıflatır, yanlışlarımızınüzerini örter.

Karşıdevrim bütün aygıtlarıyla çok yönlü saldırılarını artırarak sürdürdüğü bu dönemde devrimci eğitimin, ideolojik donanımın ve yoldaş(lar)ına yakın durmanın önemi kat kat artmış durumdadır. Aç kalan bir işçi nasıl ki yemek yiyemezse yıkılıp kalır, üretemez. Devrimcilerde devrimci eğitimle ideolojik beslenmeden kesilirse, bir süre sonra yıkılır, devrimcilik üretemez, mücadeleyi büyütemez.

Marks'ın; "Eğer sevgi üretemiyorsa yüreğiniz, başarılı bir üretici değilsiniz" dediği gibi, devrimci eğitimden yoksun kalanların bir süre sonra yürekleri sevgi de yoldaşlık da devrimcilik de üretemez.