20 Nisan 2024 Cumartesi

Makina Mühendisleri Odası: Üretici sektörlerde küçülme sürecine girildi

Makina Mühendisleri Odası tarafından yayınlanan Sanayinin Sorunları ve Analizleri raporunda çeşitli sektörlerde yaşanan küçülme, ekonomik durgunluk, yabancı sermaye girişindeki düşüş gibi konular ele alındı. Makina Mühendisleri Odası (MMO), iktisatçı Mustafa Sönmez’in katkısıyla hazırladığı Sanayinin Sorunları ve Analizleri Bülteni'nin 44’üncü sayısını, üçüncü çeyrek büyüme verilerinin analizine ayırdı.

Ekonominin Temmuz-Eylül yaz döneminde resesyona yani durgunluğa girdiği, Ekim sonrası ve kış aylarında da kriz, depresyon yaşamaya başlandığı belirtildi. Analizde, rejimin 31 Mart seçimlerine kadar krizi daha az hissettirme gayreti içinde olduğu, Nisan ayından itibaren acı reçeteler uygulatacak IMF’ye başvuru yapmasının ise kaçınılmaz hale geldiği belirtildi.

TÜİK, Merkez Bankası, Hazine Müsteşarlığı, IMF verileri kullanılarak yapılan analizde, 2018’in özellikle ikinci yarısında yabancı sermaye çıkışının durgunluğa, ardından krizi yaratan döviz tırmanışına neden olduğu vurgulandı.   MMO analizinde, yıllık tüketici fiyat artışının en az yüzde 25’leri bulacağı ifade edildi.

Türkiye ekonomisi için “normal büyüme” yüzde 5-6 sayılıyor. Üçüncü çeyreğin yüzde 1,6’lık performansı, resesyona girildiğinin ifadesi olarak görülüyor. Ekonomik durgunluk, Ekim sonrası ile ilgili göstergelerle yan yana getirildiğinde, bunun sadece resesyon değil, bir küçülmeye gidiş, depresyona geçiş olduğu da ifade edildi. Hatta yüksek seyreden enflasyon ile birlikte buna “slumpflasyon” da denilebileceği vurgulandı.

Söz konusu analizde, üretici sektörlerden tarım ve sanayide büyüme çok cılız kalırken inşaatta sert bir küçülme gözlendiği, yüzde 1,6’lık büyümenin, hizmetler, daha çok da devlet hizmet üretiminden kaynaklandığı kaydedildi.

MMO'nun raporunda “Yılın 3. çeyreğinde imalat sanayisinde büyümenin yüzde 0,6 olarak gerçekleştiği görülmektedir. Son 15 yılın “yükselen sektörü” olan inşaatın 3. çeyrekte yüzde 5,3 küçüldüğü, böylece depresyona giren ilk sektör olduğu söylenebilir” yorumu yapılırken şu tespitlere yer verildi:

“Üretici sektörler olan tarım, sanayi ve inşaat hızla durgunluk, küçülme sürecine girerken, ayakta gibi duran tek sektör hizmetler ve daha çok da 31 Mart seçim kaygısıyla canlı tutulan devlet harcamaları oldu. Ancak bütçe gelirlerinin azalması nedeniyle, devletin büyümeye katkı sağlamasına olanak tanıyan imkanların giderek yok olduğunu da göz ardı etmemek gerekiyor. Yatırımlar, 3. çeyrekte yüzde 3,8 küçülmüş ve geleceğe dönük uzun süreli kriz sinyalleri vermektedir.

Üçüncü çeyrek itibariyle  kişi başına yıllık GSYİH de geçen yıla göre 284 dolar azaldı ve 10 bin 272 dolar düzeyine indi. Ancak, Türkiye nüfusuna, sayıları 4 milyonu aşan Suriye ağırlıklı göçmenleri de katarsak, kişi başına gelirin şimdiden 9 bin 700 dolar dolayına indiğini belirtmek gerekiyor. Yıl bittiğinde, 4. çeyrekte yaşanması muhtemel küçülme ile birlikte, bu rakam 9 bin doların altına da inmiş olacaktır. Ekonominin son çeyrekte yaklaşık yüzde 3 daralması, yıllık büyümenin de böylece yüzde 2,5 dolayında gerçekleşmesi sürpriz olmayacaktır.

Durgunluk, ardından da küçülme eğilimleri, dış kaynak çekilişiyle bire bir ilgilidir. 2018’de 5 milyar dolar sermaye çıkışı yaşanmış ve açık için rezervlere ve kaynağı belirsiz kaynaklara başvurulmak zorunda kalınmıştır.

Mevcut ekonomik modelde yeniden büyüme, anlamlı yabancı sermaye girişine bağlı. Yabancıların yeniden giriş yapması ise, hem içerideki göstergelerin, başta da enflasyonun iyileşmesine ve risk üreten Türkiye’nin risk priminin 400’lerden en az 200’lere kadar gerilemesine bağlı. Bunun sağlanması için ise muhtemelen 31 Mart seçimleri sonrasında IMF kaynaklarına başvurulması ve karşılığında IMF’nin dayatacağı acı reçetenin topluma uygulanması kaçınılmaz gibi görünüyor. Büyüme, işgücünün aleyhine gelişiyor. Üretilen gelirden işgücünün aldığı pay yüzde 31 dolayında. Oysa işgücünün payı, yılın ilk çeyreğinde yüzde 38 dolayındaydı.”