16 Mayıs 2024 Perşembe

Kayıplar mücadelesi: 26 yıllık adalet, yüzleşme ve hesaplaşma direnişi

Çeyrek asrı geçen gözaltında kayıplara karşı mücadele, devletin kaybetme saldırısının önüne set çekti. Hasan Ocak'ın gözaltına alınmasına karşı "Sağ aldınız, sağ istiyoruz" sloganıyla başlayan mücadele, dünyanın başka ülkelerindeki mücadeleler ile birleşti, uluslararası kurultaylar örgütlendi ve Kayıplara Karşı Uluslararası Komite (ICAD) oluşturuldu. Kayıp yakınları, tüm kayıplar için "adalet", "hakikat", "yüzleşme", "hesaplaşma" mücadelesini saray rejiminin tüm baskı ve tehditlerine rağmen sürdürmekte kararlı.

12 Mart Gazi ayaklanmasının hemen sonrasıydı.

Devletin kontrgerilla güçlerinin gerçekleştirdiği saldırıya karşı gelişen ayaklanmanın başında olan komünist devrimci Hasan Ocak, 1995 yılının 21 Mart günü Topkapı ile Yenikapı arasında gözaltına alındı.

Hasan Ocak, gözaltına alındığında MLKP-K'nın yönetici kadrolarındandı.

Ailesi ve avukatların polis ve savcılık nezdindeki girişimleri "Bizde böyle biri yok", "Gözaltında değil" sözleri ile karşılandı. Bu yanıtlar, gözaltında kaybedilme riskine işaret ediyordu. Bunun üzerine Ocak ailesi ile Hasan'ın yoldaşları ve insan hakları savunucuları harekete geçti.

'HASAN OCAK'I SAĞ ALDINIZ, SAĞ İSTİYORUZ'
İHD İstanbul Şubesi'nde 30 Mart günü düzenlenen basın toplantısı ile gözaltında kayıplara karşı uzun sürecek mücadelenin startı verildi.

Gazi ayaklanmasının ardından gözaltına alınan devrimcilerin ailelerinin de katıldığı basın açıklamasında talep netti: Hasan Ocak'ı sağ aldınız, sağ istiyoruz.

Aynı gün, Hasan Ocak'ın yoldaşları, Cağaloğlu'nda eylem yaptı. O günlerde sokakta yapılan her eylem "korsan" statüsüne giriyordu. Kampanya yavaş yavaş ilerlerken, Hasan'ın gözaltında olduğu günlerde Vatan Caddesi'ndeki Emniyet Müdürlüğü'nde tutulan devrimciler tanıklıklarını kamuoyu ile paylaştıl, hukuki girişimlerde bulundu.

Kampanyanın merkezi haline gelen açlık grevini başlatanlar ise tekstil işçileri oldu. 2 Nisan'da DİSK Tekstil Sendikası 1 No'lu Şube'de başlatılan açlık grevi kısa sürede birçok kente yayıldı.

4 Nisan günü eylem mekanı, İstanbul Valiliği'nin önü oldu. Polis eyleme çok sert biçimde saldırdı. Anne Emine Ocak'ın da içinde olduğu 33 kişiyi işkence ile gözaltına aldı.

Aynı hafta içinde bu kez CHP'nin Fatih ilçe binası gençler tarafından işgal edildi. Amaç, iktidar ortağı CHP'yi harekete geçirirken, kamuoyu oluşturmaktı. 9 genç gözaltına alındı.

Açlık grevleri, basın açıklamaları, gösteriler, toplantı, imza kampanyaları ile "Hasan Ocak'ı sağ aldınız, sağ istiyoruz" sesi topluma taşınıyordu. Sadece kentlerin meydanları, sokaklar, kampüsler, okullar değil, bakanlık, valilik önleri, DGM salonları, polis binaları da kayıp yakınlarının hesap soran sloganları ile yankılanıyordu. Kampanya Avrupa kentlerine de yayıldı. Almanya'da 150 kişinin katılımı ile açlık grevi başlatıldı.

Ocak ailesi, sadece Hasan için yürütülen mücadelenin değil, tüm kayıplar için yürütülen mücadelenin simgesi haline gelirken, Emine Ocak taşıdığı acısını kararlılığa dönüştürerek her yerde "Hasan'ım nerede" diye soruyordu. 10 Nisan'da İstanbul'dan Ankara'ya doğru yola çıkıldı.

Ocak ailesinin yanı sıra Hasan Gülünay'ın ailesi de yola çıkanlar arasındaydı. Amaç, devlet siyasetinin merkezini rahatsız etmek, "Hasan'ı sağ aldınız, sağ istiyoruz" sesini duymak istemeyen kulaklara duyurmaktı. Emine anne önce, Demokrasi Platformu'nun eylemine katıldı. Ardından da Birsen Gülünay'la birlikte Ankara DGM'de görülen İHD duruşmasındaydı. Duruşma savcısı, azılı devrimci düşmanı Nusret Demiral'dı. Emine annenin duruşma sırasında söylediği, "Oğlumu sağ aldınız, öğretmenimi istiyorum" sözü duruşma salonunu doldurdu. Devletin yanıtı ise iki kayıp yakınını, "mahkemenin huzurunu bozdukları" gerekçesiyle tutuklamak oldu.

Emine anne ile Birsen Gülünay, 30 Nisan'da Ankara Merkez Kapalı Hapishanesi'nden tahliye edildi.

İstanbul Taksim'deki CHP il binasına taşınan açlık grevi de, kampanyanın merkezi konumundaydı. Üniversiteli devrimciler kampanyanın ana bileşeniydi. Özgür Gençlik dergisi okurlarının öncülüğünde tüm kampüslerde gözaltında kayıplar için eylemler yapılıyordu.

CHP il binasındaki açlık grevi, 22 Nisan'da işgale dönüştürüldü. Amaç, kamuoyu duyarlılığını artırmaktı. Parti binasından "Hasan Ocak'ı sağ aldınız, sağ istiyoruz" pankartı sallandırıldı. CHP yönetimi, polisi çağırdı. Polis pankartı indirmeye ve işgalin olduğu kata girmeye çalıştı. Ancak kurulan barikatı aşamadı. İşgal boyunca bina önü eylem alanına döndü. Hasan Ocak için bir komisyon oluşturulması yönündeki talebin kabul edilmesinin ardından işgal 5. gününde sona erdi.

Kararlı ve sürekli mücadele sonunda, Hasan Ocak'ın gözaltına alındığı hem medyanın hem de ülke gündeminin ilk sırasında yer aldı. İki ayı bulan bir mücadelenin sonunda 17 Mayıs'ta aile, Hasan Ocak'ın cenazesinin Kimsesizler Mezarlığı'nda gömülü olduğunu öğrendi. 26 Mart'ta Beykoz Buzhane Köyü Dedeler Mevkiinde bulunan cenaze, Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'na gömülmüştü. Hasan Ocak, işkence ile öldürülmüş ve devlet suçüstü yakalanmıştı.

Hasan Ocak'ın cenazesi 19 Mayıs günü Gazi'ye getirildi. Halklar, komutanlarını büyük bir saygı ve bağlılık ile karşıladı. Mücadele sonucunda "beyaz ölümün" girdabından çıkarılan Hasan'ı, binler sonsuzluğa uğurladı. O gün, Gazi Hasan'la bir kez daha özgürleşmişti.

'HASAN'I BULDUK, KATİLLERİ İSTİYORUZ'
Komünist devrimci Hasan Ocak'ın cenazesi bulundu ancak kayıp yakınları ile bu süreçte kurulan Demokratik Mücadele Platformu, kampanyayı sürdürmeye karar verdi. Bu kez talep "Katilleri istiyoruz" olmuştu. Hasan'ı bulma kampanyası, 27 Ekim 1991 tarihinde gözaltına alınarak kaybedilen komünist Hüseyin Toraman'ı bulma mücadelesinin deneyimlerine de dayanıyordu. Hüseyin Toraman'n annesi Hatice Toraman, kayıplara karşı mücadelenin emekçilerindendi.

25 Mayıs'a gelindiğinde ise gözaltında kayıplar mücadelesinde çok önemli bir adım atıldı. Aileler, DMP ve İHD üyeleri, Galatasaray'a giderek kayıplar için ilk oturma eylemini gerçekleştirdi. 
Aynı günlerde 2 bini aşkın kişi Sirkeci Garı önünden İstanbul Valiliğine yürüdü. Katılımcıların çoğunluğu çeşitli sendikalardan işçilerdi.

27 Mayıs'ta Ocak, Gülünay, Toraman ve Bilgin ailelerinin CHP Beyoğlu ilçe binasında başlattığı oturma eylemine Karakoç ailesi de katıldı. Eylem, 31 Mayıs'ta süresiz açlık grevine dönüştürüldü.

ANALAR KURULTAYI'NDAN CUMARTESİ İRADESİNE
Emekçi Kadınlar Birliği (EKB) tüm bu sürecin aktif öznesiydi. İstanbul'dan Diyarbakır'a evlatlarını arayan annelerin mücadelesini ortaklaştırmak için "Analar Kurultayı"nı 28 Mayıs'ta toplamaya karar verdiler.

Kurultayın örgütlenme sürecinde EKB'liler, birçok kentte kayıp yakınlarına, faili meçhul cinayetlerde yakınlarını yitiren ailelere, asker ve gerilla annelerine ulaştı. Latin Amerika ve Ortadoğu'dan kadınların kurultaya katılımı için çalışmalar yürütüldü.

Analar Kurultayı, İstanbul Valiliği tarafından yasaklandı. Ancak EKB'liler, yasak karşısında geri adım atmadı, kurultayı aynı gün Okmeydanı'ndaki Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi'nde toplamayı başardı. Polisin ablukası altında gerçekleşen kurultaya 700 kişi katıldı. Diyarbakır, Eskişehir, Antep, Ankara, Adana, Mersin, Balıkesir, Bursa, Kocaeli ve İstanbul'la sınırlı kalmayarak Filistin, Fransa ve Almanya'dan da katılımlar oldu.

Analar Kurultayı'nda açığa çıkan kadın iradesi ve cesareti, bugünlere taşınan Cumartesi Meydanı'nın da mayası oldu.

Bu mücadele sırasında yurtsever devrimci Rıdvan Karakoç'un da cenazesi bulundu. Bu kez 3 Haziran'da binlerce kişi yeniden Gazi'ye akarak, Karakoç'u sonsuzluğa uğurladı.

İHD Genel Merkezi, 17 Mayıs'ı "Kayıplara Karşı Mücadele Günü" ilan etti. DMP ve aileler de her Cumartesi akşamı Bakırköy Özgürlük Meydanı'nda, Çarşamba akşamı da Kadıköy Altıyol'da polis saldırısına rağmen mum yakma eylemleri gerçekleştirdi. 

KAYIPLAR MÜCADELESİNDE ULUSLARARASI MEVZİ: KURULTAYLAR VE ICAD
Gazi ayaklanmasının komutanı Hasan Ocak'ın gözaltına alınması üzerine başlayan kayıplar mücadelesi, 1996 yılında uluslararası mevziye kavuştu.

Kampanyanın yürütücüleri olan Hasan Ocak'ın ailesi ve Demokratik Mücadele Platformu, İHD başta olmak üzere ceşitli örgütlerin katılımı ile 17-19 Mayıs 1996 tarihinde İstanbul'da 1. Uluslararası Gözaltında Kayıplar Kurultayı'nı topladı.

"Susma" şiarıyla toplanan kurultayın katılımcıları arasında Latin Amerika'dan Ortadoğu'ya kadar gözaltında kayıplara karşı mücadele eden çok sayıda örgüt yer aldı. Kurultay, uluslararası bir örgütlenmenin ihtiyacını gördü ve Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Komite (International Committee Against Disappearances-ICAD) kuruldu.

Hasan Ocak'ın cenazesinin Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'nda bulunduğu 17 Mayıs'ın birinci yıldönümünde toplanan kurultayda, 17-31 Mayıs günleri Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Haftası olarak kabul edildi.

ICAD, 11-13 Temmuz 1997 tarihinde Kolombiya'nın başkenti Bogota'da 2. Uluslararası Gözaltında Kayıplar Kurultayı'nı, Kolombiya insan hakları örgütü ANDAS ile birlikte gerçekleştirdi.

3. Uluslararası Gözaltında Kayıplar Kurultayı ise, 14-21 Mayıs 1999 tarihlerinde Filipinler'in başkenti Manila'da, insan hakları örgütü KARAPATAN ve kayıp yakınları örgütü DESAPARECIDOS ile birlikte gerçekleştirildi.
 
ICAD, 4. Uluslararası Gözaltında Kayıplar Kurultayını 17-21 Mayıs 2002 tarihlerinde Almanya'nın Nürnberg kentinde gerçekleştirdi.


ICAD, 5. Uluslararası Gözaltında Kayıplar Kurultayı'nı 16-20 Mayıs 2006 tarihleri arasında YAKAY-DER ile birlikte “Savaş ve İşgal: İnsan Hakları İhlalleri, İşkence ve Gözaltında Kayıplar” başlığıyla Diyarbakır’da gerçekleştirdi. 
ICAD, “Savaşlar, Ulusal Hareketler ve Kayıplar” başlığı altında gerçekleştirdiği 6. Uluslararası Gözaltında Kayıplar Kurultayı’nı ise, 9-12 Aralık 2010 tarihlerinde Londra’da topladı.

CUMARTESİ MEYDANI: HAKİKAT VE ADALET MEVZİSİ

Hasan Ocak, Rıdvan Karakoç, Kenan Bilgin ve Hasan Gülünay’ın aileleri ile Hasan Ocak’ın yoldaşları ve İHD üyeleri, Cumartesi Meydanı’nda ilk oturma eylemini 1995 yılının 27 Mayıs günü yaptı. Her Cumartesi günü saat 12.00’de ellerinde kaybedilenlerin fotoğrafları ve karanfiller ile oturdular. Sessizlikleri ile kaybedenlerin karşısında adalet ve hakikat için dikildiler. Sayıları kimin zaman çoğaldı, kimi zaman azaldı. Kimi zaman ilham aldıkları Arjantin’den konukları oldu, kimi zaman onlar dünyanın herhangi bir yerinde hakikatin peşinde olanlara mesajlarını gönderdi. 

Sık sık devletin hedefinde oldular. Kayıplar hakkında yalan propaganda ile Cumartesi annelerinin halkların desteğini alan eylemini karalamaya çalışan devlet, eylemin yapıldığı yere "Kayıp Arama Otobüsü" adı altında bir otobüs yerleştirerek, eylem sırasında haftalarca provokasyan yaratmaya çalıştı. 

158. haftadan itibaren de polisin fiziki saldırıları başladı. Aileler, her seferinde "Devlet terörüne boyun eğmeyeceğiz, evlatlarımızın peşini bırakmayacağız" dedi. 

159. hafta buluşmasına Arjantin’den Plaze De Mayo Anneleri de katıldı. O gün Cumartesi meydanında acıları kadar kaybedenler karşısında öfke ve kararlılıklarını da birleştirdiler. 

Cumartesi buluşması 200 haftaya yaklaştıkça, devletin baskısı da arttı. 196. hafta buluşmasında, polis ailelerin oturma eylemi yaptığı alanı ablukaya alarak girmelerine izin vermedi. Bunun üzerine aileler karanfilleri, "Kayıplarımız için, çocuklarımız için" diyerek gökyüzüne fırlattı. Ankara'da insan hakları anıtı önünde kayıplar için arayış sürdü. 

13 Mart 1999 tarihinde açıklama yapan aileler ve insan hakları savunucuları, ağırlaşan şiddet nedeniyle eylemlerine bir süre ara vermek zorunda kaldıklarını duyurdu. Artık her Cumartesi günü Galatasaray'da buluşamadılar ancak 17-31 Mayıs Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Günleri'nde kayıplarını aramaya devam ettiler.

2009 yılının 31 Ocak'ına gelindiğinde ise kayıplar mücadelesinde ikinci aşama başlıyordu. Aileler bir kez daha Galatasaray Meydanı'nın yolunu tutuyordu; ellerinde kaybedilenlerin fotoğrafları ve karanfilleri, yüreklerinde adalet arayışına dönüştürdükleri acıları ile. O gün, 14 Nisan 1995 tarihinde Diyarbakır'da gözaltına alınarak kaybedilen Ali İhsan Dağlı'nın akıbeti soruldu. Oturma eyleminde Hasan Ocak, Rıdvan Karakoç, Kenan Bilgin, Hasan Gülünay, Fehmi Tosun, Serdar Tanış, Kasım Alpay, Hüseyin Taşkaya, İsmail Şahin ve Cemil Kırbayır'ın yakınları söz aldı. Kayıplar mücadelesinin bu ikinci döneminde yeni bir mücadele mevzisi de Diyarbakır'da açılıyordu. Koşuyolu Parkı'ndaki İnsan Hakları Anıtı "hakikat adalet, yüzleşme ve hesaplaşma" mücadelesinin merkezi haline geliyordu. Bir sonraki hafta mevzilere İzmir de eklendi. İnsan hakları savunucuları, kayıplar için Konak eski Sümerbank önünde buluşmaya başladı.

Cumartesi buluşması 700. haftasına kadar Galatasaray'da sürdü. 25 Ağustos 2018 tarihindeki 700. buluşma, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun talimatıyla yasaklandı. Yasak kararına rağmen kayıp yakınları aynı yerde ve aynı saatte buluştu. Polis, kayıp yakınlarına saldırdı ve 34 kişiyi gözaltına aldı. Emine Ocak'ın polisler tarafından götürülürken çekilen fotoğrafı, saray faşizminin sembollerinden biri oldu.

Cumartesi insanları, saray faşizminin tehdit ve saldırılarına rağmen kayıplar için mücadeleden vazgeçmedi. Her cumartesi saat 12.00'da bu kez İHD İstanbul Şubesi'nin önünde buluşmaya devam ettiler. Koronavirüs salgını nedeniyle eylem biçim değiştirdi, online açıklamalara dönüştü. Ancak çeyrek asırlık mücadele her seferinde kendine yeni bir yol bularak ilerledi.

Çeyrek asırda üç kuşağın buluştuğu bu meydanda, dünün anneleri, babaları, artık anneanne, babaanne, dede oldu.

Hayrettin Eren'in annesi Elmas Eren, 2019 yılının 19 Ağustos'unda hayata veda etti. Cemil Kırbayır'ın annesi Berfo Kırbayır, Dargeçit kayıplarından Seyhan Doğan'ın anne ve babası Asiye ve Ramazan Doğan, İsmail Şahin'in eşi Kiraz Şahin, Rıdvan Karakoç'un annesi Asiye Karakoç, Zeki Altunbaş'ın anne ve babası Cevriye ve Tahsin Altunbaş, Hüseyin Taşkaya'nın annesi Fadime Taşkaya, Mustafa Bulut'un annesi Meryem Bulut, Hasan Ocak'ın babası Baba Ocak, Abdürrahim Demir'in annesi Kesriye Demir, Hüseyin Morsümbül'ün annesi Fatma Morsümbül, Nazım Babaoğlu'nun annesi Makbule Babaoğlu, Abdurrahman Coşkun'un annesi Hediye Coşkun, Talat Türkoğlu'nun annesi Ziyneti Türkoğlu, Kenan Bilgin'in annesi Fincan Bilgin ve diğerleri... Hepsinin ömrü çocuklarını ararken tükendi. Hepsi, bir mezara hasret gittiler.

Ancak, onların yeri boş kalmadı. Cumartesi alanında büyüyen torunlar kayıpların fotoğraflarını taşımaya, devletin kaybetme politikasına karşı mücadele etmeye devam ediyor.