16 Mayıs 2024 Perşembe

Karabak ve Yıldırım: Gökyüzünü görmek bizim de hakkımız

Ölüm orucunun 123. gününde olan Kadir Karabak ve Esat Naci Yıldırım'ın aileleri İHD İstanbul Şubesi'nde basın açıklaması düzenledi.
Van F Tipi Hapishanesi'nde 123 gündür ölüm orucunda olan Kadir Karabak ve Esat Naci Yıldırım'ın aileleri İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nde basın toplantısı düzenledi.
 
Basın toplantısına Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Züleyha Gülüm'ün yanı sıra İHD Yönetim Kurulu üyesi Hüseyin Aygül ve Kadir Karabak'ın eşi Eylül Karabak katıldı.
 
Basın toplantısında ilk sözü alan İHD Yönetim Kurulu üyesi Hüseyin Aygül, 12 Eylül'ü aratmayacak nitelikte; tutukluların onuruna yakışır olmayan, yaşam koşullarını zedeliyici ve yıpratacak zorluklara neden olacak günler yaşandığını ifade etti. Tutukluların yaşam bütünlüğü ve haklarının en sancılı günleri yaşadığını aktaran Aygül, dönüşümlü açlık grevlerinin hala devam etmekte olduğunu vurgulayarak bu açlık grevlerinin ve ölüm oruçlarının insanların hayatları tehlikeye girmeden sonuçlanmasını talep ettiklerini duyurdu.
 
HDP Milletvekili Züleyha Gülüm ise tüm cezaevlerinde yasal hakların ihlal edildiği bir süreçte olunduğundan söz ederek tutuklu ve hükümlülerin en doğal haklarını bile elde etmek adına buna benzer eylemler yapmak zorunda kaldıklarını ifade etti. Gülüm, "Arkadaşlarımızın taleplerinden biri, havalandırmanın üzerinde ki tel örgünün kaldırılması. Havalandırmaların üzerine tel örgü çekilmesine dair herhangi bir yasal düzenleme yok. Tamamen keyfi bir durumdur bu. Diğer bir durum ise sabah akşam arama adı altında yapılan koğuşların dağıtılması durumu. Arkadaşlarımızın bu duruma tepki göstermesi sonucu yapılan saldırılar var. Buna dair de bir uygulama yok ama keyfi bir biçimde yapılıyor. Mektupları engelleniyor, yasal olan kitap ve dergiler verilmiyor yani bir bütün olarak yaşam koşullarını zorlaştıran ve dışarı ile irtibatını kesmeye çalışan bir durumla karşı karıyayız" diye konuştu. Gülüm ayrıca İstanbul'da yaşıyor olmalarına rağmen Van'a sürgün edilmelerinin dolaylı yoldan görüş haklarının da ellerinden alınması demek olduğunu belirtti. Karabak ve Yıldırım'ın sağlıklarının çok kritik bir seviyede olduğunu aktaran Gülüm, tutsakların taleplerinin derhal kabul edilmesini ve tüm açlık grevleri ve ölüm oruçlarının sonlandırılmasının koşullarının yaratılmasını talep ederek, taleplerinin talepleri olduğunu aktardı.
 
Kadir Karabak'ın eşi Eylül Karabak, "Onların istediği çok bir şey yok. Gökyüzünü görmek istiyorlar. Cezaevinin baskıları günden güne çoğalıyor. Eşim geçen hafta hafta mektup cezası aldı. Telefon konuşmaları çok kısa tutulduğu için mektup aracılığı ile konuşabiliyorduk. Artık mektuplarımız gitmiyor, onunkiler gelmiyor. Ölüm orucuna başlandıktan sonra tel örgülerin yapımı durdu. Şuan bulundukları yer yarı açık yarı kapalı durumda. Onlar kimsenin böyle bir uygulamaya tabii tutulamayacağını söylüyor. 'Biz insanız ve insanca bi yaşam istiyoruz. Ceza içinde ceza istemiyoruz' diyorlar. Sizden onlara ses olmanızı istiyorum. Sağlık durumları çok kritik bir durumda. Esat görmekte ve duymakta zorluk çekiyor. Kafasını sabit tutamıyor. Kadir'in de durumu iyi değil günde yalnızca 1 bardar sıvı tüketebiliyor. Seslerinin artık duyulmasını istiyorum" diye konuştu.  
 
Basın açıklamasında aileler adına Metin Özken okudu. Tutsaklara yönelik baskı, şiddet ve hak ihlallerinin ülkenin dört bir yanında birçok hapishanede rutin hale geldiğini söyleyen Özken, "Özellikle insan hakları temelli uluslararası kuruluşların yapmış olduğu tespitlerde Türkiye'nin hapishanedeki uygulamalar, tutsakların yaşam koşulları ve insani hakları konusunda karnesinin hiç de iyi olmadığı ve her geçen gün kötüye gittiği görülmektedir. Hapishanelerde giderek daha fazla insan onuruyla bağdaşmayan uygulama hayata geçiriliyor, en temel hak ve hürriyetler askıya alınarak tecrit içinde tecrit yaşatılmaya çalışılıyor. Elbette bu uygulamalar yalnızca tutsakları değil, biz ailelerini de yakından ilgilendiriyor ve bizler de bu uygulamalara maruz bırakılıyoruz" diye ifade etti.
 
Özken, "Avukatlarımız, insan hakları savunucuları ve vekillerimiz aracılığıyla öğrendiğimize göre ülke genelinde 28 hapishanede hayata geçirilmek istenen bu uygulamanın pilot bölgesi olarak seçilen yer Van F Tipi Hapishane olmuştur. Bu noktada yaşanan baskı, şiddet ve hak ihlallerini protesto etmek amacıyla burada tutsak olan Kadir Karabak ve Esat Naci Yıldırım 17 Eylül 2018'de ölüm orucuna başladıklarını duyurmuşlardı. Kadir ve Esat, avukatları vasıtasıyla yapılan görüşmelerde, ölüm orucuna başladıkları günden itibaren hapishanede tecride alındıklarını, hak ihlallerine ilişkin insan hakları alanında çalışan kurumlara, devrimci ve yurtsever basına gönderdikleri mektuplara, Adalet Bakanlığı ve Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'ne yazılan talep dilekçelerine hapishane idaresi tarafından el konulduğunu ve muhataplarına iletilmediği, her gün tutuldukları koğuşlarda arama adı altında baskın yapıldığını ifade etmektedirler" diye aktardı.
 
Ölüm orucundaki tutsakların talepleri şu şekilde; 
-Koğuş havalandırmalarının, diğer adıyla avluların üzerinde ki tel örgülerinin derhal kaldırılması ve insani olmayan kafes mantığına son verilmesi,
-Her gün sabah ve akşam saatlerinde koğuşların arama adı altında dağıtılmasına son verilmesi,
-Yasal ve bandrollü olmasına rağmen kendilerine verilmeyen kitapların ve günlük gazetelere erişimin sağlanması, 
-Herhangi ideolojik ve yasaklı bir içerik olmamasına karşın alınan ve gönderilen mektupların engellenmemesi. 
 
Konu ile ilgili olarak avukatların ve HDP'li vekiller vasıtasıyla Adalet Bakanlığı'na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'ne ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu'na konu hakkında bilgi verildiğini söyleyen Özken, henüz bir dönüş alınamadığını da ekledi.
 
Özken, "Avukatların yaptığı son görüşmelere göre; tutsakların baş ağrısı, aşırı halsizlik, kemik ve ilik ağrıları, idrarda kanama, aşırı unutkanlık ve gözlerde yanma ve görme bozuklukları gibi sağlık sorunlarının ciddi boyutlara ulaştığı, artık sıvı tüketiminin neredeyse imkansız hale geldiği, hareket kabiliyetlerinin oldukça azaldığı, konuşmakta zorlandıkları, unutkanlık ve bilinç bozukluğu olduğu yönünde bilgiler alınmıştır" dedi.
 
Özken sözlerine şu şekilde sürdürdü:
"Kadir ve Esat'ın dediği gibi 'göğü görmek onların hakkı!' Bedenlerini ölüme yatıran tutsakların sesini duyurmak da bizim görevimiz. Biz yakınlarımız hayatta kalsın istiyoruz, ölüm orucu onların bedenlerinde yaşamlarını ciddi derecede kısıtlayacak kalıcı hasar yaratmadan bu taleplerinin karşılanmasını istiyoruz. Çünkü bu talepler haklı, oldukça insani taleplerdir. Buna ne devletin ne hapishanenin göz yumma hakkı yoktur."