İstanbul'da kent hakkı söyleşisi
Diyalektik Araştırmalar Enstitüsü tarafından Doç. Dr. mimar Köksal'ın katılımıyla düzenlenen kent hakkı söyleşisinde, bu kavram bir yandan bir inşa süreci olarak tanımlandı, diğer yandan yıkıcı karakterine vurgu yapmasına dikkat çekildi.
İstanbul Şişli'de bulunan Nostalji kitap kafede, kent hakkına ilişkin bir söyleşi düzenlendi. Diyalektik Araştırmalar Enstitüsü tarafından düzenlenen etkinlikte Doç. Dr. mimar Gül Köksal, sunum yaptı.
KENT HAKKI KAVRAMI ÇOK KATMANLI BİR HAK NİTELİĞİ TAŞIYOR
Köksal, modern toplumda kırsal yaşamın gitgide dağılmasıyla toplumsal yaşantının büyük oranda kentler üzerinden döndüğünü dile getirdi. Kent hakkının hak tartışması üzerinden ele alınması ve mücadelenin bir hak inşası/üretimi süreci olması gerektiğini savunan Köksal, "Kentin 'değişim değeri' yerine 'kullanım değeri' odaklı dönüşümüyle birlikte, bireylerin de kendilerinin dönüştürme haklarını içeren çok katmanlı bir hak niteliği taşıyor kent hakkı kavramı. Mülkiyetin yerine sahiplenmeyi koyan, işgal ederek, kendine mal ederek ilerleyen, kolektif hakları savunan, güç ilişkilerini yeniden yapılandırmayı hedefleyen, karşı hegemonya potansiyeli taşıyan, sınıfsal bir mücadele" dedi.
EGEMEN SINIFLARIN İDEALİZE ETTİĞİ ÖLÇÜYE EMEKÇİ SINIFLARDAN İTİRAZ
Köksal kent hakkını anlatırken, egemen sınıfın idealize ettiği ölçüye emekli sınıflardan gelen itiraza değindi. "Burası kent emekçilerinin ortak mefhumlar ürettikleri bir alan, beraberinde komün tartışmasını, birlikte yaşama pratiklerini" getirdiğini söyleyen Köksal, kent hakkının talep siyasetinin yerine mücadele yoluyla haklara ulaşmayı içerdiğine dikkat çekti. Köksal, "Diğer deyişle hakkı, bir inşa süreci olarak okumayı ve icra etmeyi, politik zemini, mekanı ve mekansal ilişkileri dönüştürerek kurmayı öngörüyor. Bu kapsamda gündelik hayatı dönüştürücü, yaratıcı-yıkıcı, devrimci-kurucu iradeler tesis etmek kent hakkı tahayyülü içinde yer alıyor. Öte yandan sistem TOKİ'lerden Kanal İstanbul'a, bu konutlarda yaşamaya zorlayarak kent suçunun bir parçası olmaya itiyor bizleri. Kent hakkı mücadelesi verenler yönünden bu bir çelişki olarak algılanabilir, ancak burada tutarsızlık hissine kapılmamak gerek; ortak yaşam alanlarını, dayanışma pratiklerini kurmak çabasından vaz geçmemeliyiz" ifadelerini kullandı.
EGEMENLERİN SÖYLEMLERİNİN SORUNLAŞTIRILMASI GEREKTİĞİNE VURGU
Kent hakkı çalışmaları kapsamında Köksal, farklı kentlerde gerçekleştirdikleri kent hakkı atölyelerinden, Başkabiratolye.com sitesine yüklenen çalışmalardan ve "mega projelerin şirketleri/bütçeleri" gibi kent hakkı mücadelesi ile ilişkili çalışmalardan örnekler verdi. Köksal ayrıca kent hakkının sadece emekçilerin yaşam alanlarına, müştereklerine el koymasına karşı değil, aynı zamanda sistemin zihinlerde kurduğu tahakküme karşı da verilmesi gerektiğine, bunun bir yolunun da egemenlerin söylemlerinin sorunsallaştırılması olduğuna dikkat çekti. Örneğin "dirençli kent" söylemine ilişkin Köksal, şunları söyledi: "Neye dirençli? Kimin için dirençli? Sermayenin kazançlarını sürdürmesi için mi dirençli? Bunun dışında talep siyasetinin zafiyetleri ve katılımcılık söyleminin demokratik katılımın içini nasıl boşalttığı."
Doç. Dr. mimar Gül Köksal'ın kent hakkına yönelik söyleşisinde; bu kavramı bir yandan bir inşa süreci olarak tanımlaması, diğer yandan yıkıcı karakterine vurgu yapması özellikle dikkat çekerken, birbirine zıt görünen bu yapma ve yıkma olguları, aslında kent hakkının yaratıcı/devrimci karakteri ve kentli emekçilerin kolektif eylemini hayata geçirecek değerli bir gereç olarak bizlere sunuluyor.