18 Nisan 2024 Perşembe

İnsan hakları savunucuları Türkiye'nin hak karnesini açıkladı

İnsan Hakları Günü dolayısıyla insan hakları savunucuları, kendi bölgelerinde yaşanan hak ihlallerine dikkat çekerek, insan haklarına dayalı ortak yaşam idealinin büyük bir tehdit altında olduğu vurgulandı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) şubeleri, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabulünün 70. yılı vesilesiyle düzenledikleri basın toplantılarında, Türkiye'nin hak karnesini dikkat çekti.
 
DİYARBAKIR
 
Diyarbakır Barosu, Diyarbakır Tabip Odası, Hak İnisiyatifi Derneği Diyarbakır Temsilciliği, İHD Diyarbakır Şubesi, TİHV Diyarbakır Temsilciliği, 10 Aralık İnsan Hakları Haftası nedeniyle Koşuyolu Parkı İnsan Hakları Anıtı önünde ortak basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya, sivil toplum örgütleri temsilcileri ile HDP ve DBP Diyarbakır il eşbaşkanları katıldı.
 
Parkta açıklama yapan Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın, Türkiye'nin insan hakları karnesinin kırık notlarla dolu olduğunu belirterek, "Türkiye'nin bu konudaki pratiğini konuşursak insanları hakları konusunda maalesef iyi bir noktada değiliz. Biz burada bir kutlama yapmıyoruz" dedi.
 
Ardından İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Abdullah Zeytun, ortak basın metnini okudu. Tahir Elçi cinayetinin, aradan geçen bunca zamana rağmen dosyada tek bir fail ya da şüphelinin yer almamış olmasını, faili meçhule bırakılmak istendiğinin bir işareti ve cezasızlık kültürünün tezahürü olarak gördüklerini söyleyen Zeytun, "Huzurlarınızda Tahir Elçi'ye bir kez daha söz veriyoruz: Buna asla izin vermeyeceğiz, failler mutlaka bulunacak ve yargılanacaktır" dedi.
 
Türkiye'de demokrasi ve insan haklarının, ağır tehditlere maruz bırakıldığı zor bir dönemden geçtiklerini belirten Zeytun, şunları kaydetti: "Toplumsal hayatımızın temel ve vazgeçilmez haklarından olan ifade ve örgütlenme özgürlüğü, iktidarın otoriter politikaları ve siyasi vesayet altına girmiş yargının kararlarıyla adeta yok edilmeye çalışılmaktadır. Kendisi gibi düşünmeyen hemen her toplumsal kesimi baskı altına alan siyasi iktidar, çok renkli olan toplumumuzu birbirine karşıt iki kutup halinde oturtma ve böylece idareyi kolaylaştırma politikası gütmekte, bir grubun temel insani haklarını ihlal ederken diğerlerinin haksızlığa karşı çıkmasının önünü almakta ve toplumsal hayatı militarist politikalarla yapılandırarak bunu yaygın ve sistematik bir hale dönüştürmektedir."
 
Zeytun, barışı inşa etmek ve insan ölümlerine yol açmamak için çaba göstermenin zorluklarına dikkat çekerek,  "Özellikle 2013-2015 yılları arasında ‘çözüm süreci' adıyla başlatılan sürecin, toplumsal yaşamımızda yarattığı pozitif etkileri yakından hissederken, 2015 yılının ikinci yarısından itibaren çatışmalı ortama dönülmesi ile barış umudunun nasıl yerle bir edildiğine şahitlik ettik. 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen askeri darbe teşebbüsünün bastırılmasının ardından ilan edilen ve üç aylık periyotlarla uzatılan OHAL'in kaldırılışından itibaren hala fiili olarak devam ediyor olması da, OHAL mantığını bir devlet rejimi olarak sürdürme niyetinin ve ısrarının açık bir göstergesidir" diye konuştu.
Zeytun, Kanun Hükmünde Kararnamelerle 130 bini aşkın kamu personeli ve akademisyenin ihraç edildiğini, 160 basın-yayın organı süresiz olarak kapatılarak mal varlıklarına el konulduğunu, onlarca gazetecinin tutuklandığı, haklarında soruşturma ve davalar açıldığını söyledi. Hak savunuculuğu faaliyetleri yürüten yüzlerce dernek ve vakıfın, haklarında hiç soruşturma bulunmaksızın "terör örgütleri ile ilişkili oldukları" gibi çok soyut gerekçelerle kapatıldığını vurgulayan Zeytun, 95'i DBP'li belediyeler olmak üzere 102 belediyeye kayyum atandığını, DBP'li belediye eşbaşkanlarının kayyum atamaları sonrası tutuklandığını ifade etti. Zeytun, ülkenin ikinci muhalefet partisi olan HDP'nin Eş Genel Başkanları da dahil olmak üzere 15 milletvekilinin tutuklandığını ve kimi vekillerin vekilliği düşürüldüğünü, kimi vekillere de çeşitli hapis cezaları verildiğini kaydetti.
 
Bağımsız mahkemelerin olmadığını ve yargının baskı aracına dönüştüğüne dikkat çeken Zeytun, şöyle devam etti: "Türkiye'de yargının siyasal iktidar tarafından muhalifler üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılması ve yargılamalar yapılırken uluslararası standartlardan uzaklaşılmış olduğu tüm kamuoyunun malumudur. Özellikle AİHM ve AYM'nin vermiş olduğu ihlal kararları sonrasında siyasilerin yapmış oldukları açıklamalar ile mahkemelerin bağımsız karar verme yetkisi tamamen ortadan kaldırılmıştır. Yakın tarihte AİHM'in, HDP'nin önceki Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında vermiş olduğu ihlal kararı akabinde Cumhurbaşkanı'nın kararı eleştiren açıklamaları sonrasında yerel mahkeme ihlal kararına uymamış, Sayın Demirtaş'ın tutukluluğunun devamına karar verilerek Anayasanın 90. maddesi açık bir şekilde ihlal etmiştir. Anayasa ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ile güvence altına alınmış olan demokrasinin vazgeçilmezi serbest seçimler ve seçmen iradesi adeta hiçe sayılmıştır."
 
İşkence yasağına rağmen, Türkiye'de işkence uygulamalarının artığına dikkat çeken Zeytun, cezaevlerinin işkencenin yaygın ve sistematik hak ihlalleri ile gündeme geldiğini söyledi.
 
PKK Lider Abdullah Öcalan üzerinde devam eden tecrit uygulamasına dikkat çeken Zeytun, "Hapishanelerle ilgili bir diğer önemli konu ise, İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecrit uygulamalarıdır. Hükümlü mahpus statüsünde bulunan Öcalan'ın 27 Temmuz 2011'den bu yana avukatlarıyla, yine kendisinin ve aynı hapishanede bulunan 3 siyasi mahpusun aileleriyle 104 haftadır görüştürülmemesi insan hakları ihlalidir ve bu durum 10 Aralık 2018 tarihi itibariyle halen devam etmektedir. Öcalan'ın 2013-2015 yıllarından kendisine sunulan imkânlarla Kürt sorunun demokratik çözümüne ve çatışmasızlık ortamının oluşumuna ne denli katkı sağladığı tecrübe edilmiştir. Bu nedenle uygulanan tecrit politikasının, aynı zamanda coğrafyamızda devam eden çatışmalı sürecin sona erdirilmesine hiçbir katkı sağlamadığı, aksine çatışmaları derinleştiren bir duruma yol açtığı görülmelidir" dedi. 
 
Öcalan'a yönelik sürdürülen tecrit uygulamalarını protesto etmek amacıyla Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi'nde açlık grevinde bulunan DTK Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in yerinin cezaevi değil, Meclis olduğunu belirten Zeytun, Güven'in yaşam hakkına yönelik ciddi riskler başlamadan taleplerinin dikkate alınması gerektiğini söyledi.
 
Cumartesi Annelerinin eylemine getirilen yasağa değinen Zeytun, ülkenin karanlık dönemlerinde çocuklarını kaybeden ve onlardan bir daha da haber alamayan Cumartesi Anneleri ve Barış Anneleri'nin yürütmüş olduğu adalet ve hakikat, geçmişle yüzleşme mücadelesinin de siyasi iktidar tarafından engellenmek istendiğini vurguladı. 
 
Zeytun, bir başka önemli hak ihlalinin, askeri operasyonlardan kaynaklı yaşanan ihlaller, özel güvenlik bölgeleri ve sokağa çıkma yasağı ilanları olduğunu dile getirerek, "Kırsal yerleşim bölgelerini de kapsamına alan yüzlerce bölge askeri operasyonlar yapılacağı gerekçesiyle özel güvenlik bölgeleri ilan edilmiş, yine pek çok kez sokağa çıkma yasakları ilan edilmiştir. Yasakların ilan edildiği kırsal yerleşim alanlarında yaşayan insanlar, doğal ve rutin hayat akışını sürdürememekte ve mağduriyetler yaşamaktadır. Kırsal araziler ve ormanlık bölgelerde çıkan yangınlarda, maddi kayıplar meydana gelmiştir. Sağlık ve eğitime erişim sorunları ortaya çıkmıştır. Askeri operasyonlar sırasında güvenlik güçleri tarafından yerleşim alanlarına yapılan baskınlarda ise sivillere işkence ve kötü muamelede bulunulmuş, haksız gözaltı işlemleri gerçekleşmiştir" şeklinde konuştu.
 
Kadına yönelik şiddetin devam ettiği ve bu şiddetin yargı kararlarıyla adeta ödüllendirildiğine vurgu yapan Zeytun, "Karar verici mekanizmaların kadına yönelik artış gösteren şiddet karşısındaki duyarsız tavrı, yine siyasal iktidar mensuplarının öteden beri kadın haklarını tehdit eden ayrımcı ve ötekileştirişi söylemleri, sorunun derinleşmesine daha fazla katkı sunmaktadır" dedi.
 
Aynı şekilde çocuklara yönelik şiddet ve hak ihlallerinin, bu süre içerisinde devam ettiğini hatırlatan Zeytun, konuşmasını şöyle bitirdi: "Sizlerle paylaştığımız ve açıklamaya çalıştığımız ihlaller basın açıklamasına sığdırılamayacak kadar geniş bir yelpazede cereyan etmektedir ve son derece ciddidir. Çünkü ihlaller yaygın ve sistematik bir hal almış durumdadır ve önlemeye yönelik siyasi bir irade görülmemektedir. Sonuç olarak diyoruz ki: Her koşul altında dil, din, ırk, milliyet, cinsiyet, etnik ve kültürel farklılık ayrımı yapmadan BM Evrensel Beyannamesine taraf ülkelerin, yükümlülüklerini yerine getirmeye davet ediyor, yaşam hakkının kutsal olduğu vurgusunda bulunarak özgürlüklerle dolu, insan onuruna uygun bir yaşam temenni ediyoruz."
 
ANTEP
 
İHD Antep Şubesi, İnsan Hakları Günü dolayısıyla Yeşilsu Parkı'nda açıklama yaptı. Açıklamaya İHD Şube Başkanı Salman Yergin, şube yöneticileri, HDP İl Eşbaşkanı Müslüm Kılıç, DBP İl Eşbaşkanı Abdullah İnce ve HDP PM Üyesi Mehmet Karayılan'ın yanı sıra çok sayıda kişi katıldı. Eylemde konuşan İHD Şube Başkanı Yergin, Kürt sorununun ülkedeki sorunların ana kaynağı olduğunu hatırlatarak, "Kürt sorununun çözülmeyişi sorunları kronikleştiriyor" dedi. İnsanlığın yaşadığı krizden çıkmasının tek yolunun evrensel beyannamenin içerdiği ilke ve değerlere sahip çıkmak olduğunu ifade eden Yergin, şöyle konuştu: "Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de demokrasi sorunu gittikçe büyüyor. Türkiye temel sorunlarını çözmek yerine gittikçe otoriterleşiyor. Ülkenin demokratikleşmesi için uğraşan tüm kesimler zorla tasfiye ediliyor. Ülkede ki sorunların ana kaynağı olan Kürt sorununun çözülmeyişi sorunları kronikleştiriyor. Çözümsüzlük ülkede çatışma ortamı yaratıyor. Ülke içi ve dışında yürütülen savaş politikaların bir sonucu olarak ülke siyasal, kültürel ve ekonomik ağır bir krizi yaşamaktadır."
 
İZMİR
 
İHD İzmir Şubesi ve TİHV İzmir Temsilciliği, ÖHP ve KHK ile kapatılan ÇHD, insan hakları haftası etkinlikleri kapsamında ortak basın açıklaması yaptı. İHD şube binasında düzenlenen açıklamasını hak savunucuları adına İHD yönetim kurulu üyesi Ali Aydın yaptı.
 
Aydın, şiddete ve savaşa karşı olduklarını ifade ederek, barış hakkını savunduklarını söyledi. Dünyadaki gelişmelere ve hak ihlallerine dikkat çekerek Türkiye'deki durumu özetleyen Aydın,  Türkiye'nin temel sorunlarını çözmekten uzaklaştığı ve giderek otoriterleştiği bir döneme girdiğini hatırlattı. Aydın, Türkiye'nin Kürt sorununu çözemediği için demokratikleşmesini sağlayamadığı ifade ederek, tersine bir gidişatın içerisine girdiği, anayasasını değiştirerek tek kişi yönetimine dayalı otoriter bir başkanlık modeline geçtiği ve bunun da sürekli hak ihlali ürettiğini söyledi. Aydın, "Türkiye 2018 yılının yarısını yine OHAL yönetimi altında geçirdi. KHK‘ler ile pek çoğu OHAL gerekçesiyle ilgisiz alanlarda 300 den fazla yasada yapılan değişiklik de mevzuata dahil edilerek kalıcılaşmış oldu. Siyasal iktidarın içeride ve dışarıda şiddeti esas alan politikaları yine 2018 yılında yaşanan yaşam hakkı ihlallerinin başlıca sebebini oluşturmaktadır. Öte yandan yaşam hakkı ihlalleri, sadece devletin güvenlik güçleri tarafında gerçekleştirilen ihlaller ile sınırlı değildir" dedi.
 
Aydın, 2018 yılının ilk 8 ayında Ege Bölge'sinde İHD tarafından kayıt altına alınan 13 bin 834 hak ihlali olduğunu belirterek, tespit ettikleri ihlalleri şöyle özetledi:
 
-Gözaltı tutuklamalar ile ilgili toplam 831 hak ihlali olmuştur. Bu ihlaller 603 gözaltı, 125 tutuklama, 5 gözaltında kötü muamele, 72 adli kontrol ile serbest bırakılma, 20 ajanlık teklifi şeklinde gerçekleşmiştir.
 
-Kadın ve çocuğa yönelik 154 ihlal meydana gelmiştir. Bu ihlaller27 kadına yönelik taciz, 36 kadın cinayeti, 25 kadına darp, 4 sözlü taciz, 46 çocuğa cinsel taciz, 6 zihinsel engelli çocuğa taciz, 5 çocuğa darp, 5 çocuk cinayeti şeklinde gerçekleşmiştir.
 
-Çalışma yaşamı hakkına yönelik 3649 hak ihlali yaşanmıştır. Bu ihlaller, 56 işçi ölümü, 231 iş kazası, 1899 işe son verme, 640 KHK ile ihraç, 71 ücret ödenmemesi nedeniyle eylem, 750 gıda zehirlenmesi, 1 açlık grevi, 1 iş yeri kapatılması şeklinde gerçekleşmiştir.
 
-Mültecilere yönelik 8 bin 666 hak ihlali gerçekleşmiştir. Bu ihlaller, 8 bin 300 yurt dışına geçmeye çalışma, 39 mülteci ölümü, 324 sınırdışı edilme, 1 Geri Gönderme Merkezi (GGM)'de işkence, 1 GGM'de iletişim engeli, 1 haber alınamayan mülteci şeklinde gerçekleşmiştir.
 
-Cezaevlerinde tutukluların ve aileleri tarafından İzmir İHD'ye yapılan başvurular ve derneğe yapılan incelemelerde 190 hak ihlali tespiti yapılmıştır. Bu ihlaller çok çeşitli olup derneğimizce 37 çeşit başlık altında toplanmıştır. Bu ihlaller, tedavi tamamlanmadan cezaevine götürme, darp, avukat müvekkil mahremiyetini ihlal, tecrit, kitap ve dergilere el koyma, kimlik dayatması, soruşturma açılması, çift kelepçe uygulaması, arama sırasında eşyaların dağıtılması, sosyal faaliyet engeli, koğuş kapasitesi üzerinde mahpusun koğuşlara konulması, tedavi engeli, çıplak arama dayatması, hücre cezası, kitap-dergi yasağı, cezaevinde ölüm, keyfi koğuş araması, keyfi disiplin cezası, sohbet engeli, hastaneye sevkin yapılmaması şeklinde gerçekleşmiştir.
 
-Çevre hakkı ile ilgili 40 ihlal tespiti yapılmıştır. 7 çevre tahribatı, 33 orman yangını şeklinde gerçekleşmiştir.
 
-İfade Özgürlüğü ve Siyaset engeli olarak 31 hak ihlali tespiti yapılmıştır. Bu ihlaller, 1 eylem ve etkinlik yasağı, 9 seçim çalışması engeli, 11 siyasi çalışma engeli, 3 parti binasına saldırı, 5 eyle ve etkinlik eylemi, 1 parti yöneticisine saldırı, 1 parti binasına baskın şeklinde gerçekleşmiştir.
 
-Diğer hak ihaleleri olarak 273 ihlal tespit edilmiştir. Bu ihlaller, 48 şüpheli ölüm, 24 intihar, 160 öğrenci zehirlenmesi, ihmal sonucu ölüm, bebek ölümü, hedef gösterme, politik tercih nedeniyle saldırı, sağlık görevlisine kötü muamele, güvenlik görevlisine keyfi muamele, ihmal sonucu ölüm, polis tarafından darp, seyahat engeli, üniversite topluluğun kapatılması, kayıp iddiası, tarihi eser hırsızlığı ve tahribi, güvenlik görevlisince darp şeklinde gerçekleşmiştir.
 
BATMAN 
 
İHD Batman Şubesi de dernek binasında basın açıklaması düzenledi. İnsan hakları savunucuları, Batman Valisi Hulusi Şahin'in İnsan Hakları Haftası mesajını ve kayıp yakınlarının eylemlerinin koridorda yapılmasına ilişkin yerel gazetelerde yayınlanan haber kupürlerini açtı. İHD Batman Şubesi Eşbaşkanı Devran Yıldız, açıklamalarını dışarıda yapmak istediklerini fakat yasak nedeniyle yapamadıklarını söyledi. Yıldız, "Tüm gazetelerde valiliğin 10 Aralık İnsan Hakları Haftası nedeniyle yayınladığı mesaj ile yasak haberi aynı sayfalarda yayınlandı. Bu bizce kabul edilemez bir durumdur. Valilik önümüze set koyarak çalışmalarımızı engellemiştir. Valilik hangi insan haklarından bahsediyor. Sadece İHD'ye değil, siyasi partilere özellikle HDP ve DBP açıklamaları da yasaklanıyor. Tüm bu yasaklar dururken mesaj yayınlanması komik bir durum" dedi.
 
OHAL'in çıkartılan yasalar ile kalıcı hale getirildiğine dikkat çeken Yıldız, Türkiye'nin, Kürt sorununu çözmediğini, bunun sonucunda demokratikleşmesini sağlayamadığı, tersine bir gidişatın içerisine girdiği ve anayasasını değiştirerek tek kişi yönetimine dayalı otoriter bir başkanlık modeline geçtiği ve bunun da sürekli hak ihlali ürettiğini söyledi. Yıldız, toplantı ve gösteri hakkının esas olarak yok varsayıldığı belirterek, TİHV Dokümantasyon Merkezinin tespit edebildiği kadarıyla 2017 yılının ilk 10 ayında; Türkiye genelinde düzenlenmek istenen barışçıl gösterilere toplam 785 müdahalede bulunulduğu, insanların işkence düzeyine ulaşan polis şiddetine maruz kaldığı ve 3 bin 697 kişinin gözaltına alındığı, 118 kişinin ise tutuklandığını kaydetti.