6 Mayıs 2024 Pazartesi

ESP Eş Genel Başkanı Tümüklü: Pandemiye rağmen sokakta olmak içe kapanıklığa müdahaleydi

ESP Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, yasaklara rağmen sokaklarda gerçekleştirilen 1 Mayıs kutlamalarını değerlendirdi. 1 Mayıs'ta ortaya çıkan tablonun pandemi koşullarının da ağırlaştırdığı içe dönme haline, kendiliğindenciliğe müdahale anlamı taşıdığını söyleyen Tümüklü, sürecin turnusol işlevi gördüğünü ve emekçi sol harekete görevini hatırlattığını kaydetti.

Pandemi koşullarında kutlanan 1 Mayıs'a salgın önlemleri ileri sürülerek ilan edilen sokağa çıkma yasağı damgasını vurdu. Emek ve meslek örgütlerinin oluşturduğu İstanbul 1 Mayıs Platformu, yasağı öngörerek, "Emek Haftası" ilan etti ve İstanbul'un birçok noktasında pandemi önlemlerini dikkate alacak şekilde etkinlikler düzenledi.

İstanbul'da 1 Mayıs finali her yıl olduğu gibi Taksim Meydanı'nda oldu. TTB, KESK ve TMMOB'la birlikte ortaklık içinde olan DİSK, bu yıl farklı olarak temsili katılımla Taksim Anıtı'na çelenk bırakacağını açıkladı.

Sabah saatlerinden itibaren de DİSK Genel Merkezi polis ablukasına alındı. DİSK yöneticileri 1 Mayıs çelengiyle yürüyüşe geçti. Polis Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu dahil çok sayıda yöneticiyi gözaltına aldı. Polisler tarafından parçalanan 1 Mayıs çelengi HDP, CHP ve TİP milletvekilleri tarafından anıta bırakıldı.

Aralarında ESP, Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu, Devrimci Parti, Mücadele Birliği, Halkevleri üyeleri, 1 Mayıs alanı olan Taksim Meydanı'nı zorladı, çok sayıda gözaltı yaşandı.

ESP Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, pandemi koşullarında kutlanan 2020 1 Mayıs'na dair sorularımızı yanıtladı. Taksim Meydanı'nda 1 Mayıs kutlama iradesinin politik özgürlük mücadelesinin önemli bir parçası olduğunu söyleyen Tümüklü, aynı zamanda pandemi koşullarının yarattığı içe kapanma pratiğine de bir müdahale olduğuna dikkat çekti. Emekçi sol harekete ve kimi sendikalara da eleştirilerini yönelten Tümüklü'nün sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

'1 MAYIS, GÜNÜ KURTARMAYA ÇALIŞANLARA YANIT OLDU'
2020 1 Mayıs'ı farklı olarak pandemi koşullarında kutlandı. Ama yasaklarda bir farklılık olmadı. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Saray rejimi uzun bir zamandır yasakçılıkla yönetememe krizini aşmaya ve kronikleşen krizle baş etmeye çalışıyordu. Böyle bir politik hat çizmişti kendisine. 1 Mayıs'ta da buna uygun bir şekilde yasakçı politika uyguladı. Çünkü kendisi açısından kontrollü, sınırları çizilmiş 1 Mayıs tablosu göstermek istiyordu. Uzunca bir süredir var olan yöneteme krizini bir şekilde ötelemeye, engellemeye uğraşıyorlar. Egemenler açısından sürecin bu şekilde sürdürülmesi faşist saray rejiminin kendi rolünü oynamaya çalıştığını gösterir.

Bugünkü 1 Mayıs tablosu devrimcilerin, sosyalistlerin, emekçi solun, sendikacıların bizlerin rolünün ne olduğunu da gösterdi. Günü kurtarmaya çalışanlara, salgın nedeniyle sokağa çıkma yasakçılığını savunmaya çalışanlara karşı bir irade savaşıyla kendisini ortaya koyan, ısrar ve cesaretle sokağa yansıyan ve bütün yasakçılığı teşhir eden bir yanıt da verdi. Sonuçta bir süredir pandemi koşullarındayız ve onun yarattığı politik-ideolojik ablukanın kıskacında, emekçi sol hareket ve sendikalar kötürümleşmiş ve politik çıkış yaratamamışlardı. Birçok hareket açısından kendi içine kapanma hali görülüyordu. 1 Mayıs pratiğinin buna bir müdahale olduğunu görmek gerekir. Yani kendi durumuna bir müdahale. İkincisi de bu koşullarda hiçbir kesimin tek başına çare olmadığını, sokakta birleşik mücadelenin zorunluluğunu, birleşik mücadelenin kazanıcı ve kapsayıcı rolünü bir kez daha göstermiş oldu.

Bu dönemde ihtiyacımız olan en önemli şey: İradeleşmek ve mücadelede birleşmek. Bize her koşulda kendisini gösteren bir noktaydı. Bugünkü pratiğin önemli bir kısmı birleşik mücadele açısından mücadeleci sendikaların Kadıköy'de yan yana gelmesi, Taksim iradesi açısından devrimcilerin, sosyalistlerin yan yana gelmesi, mücadele görevlerini savsaklamalara, politik varoluşunu tavsatmalara karşı önemli bir yanıt olduğunu düşünüyorum. Bu yanıyla bir ders ürettiğini düşünüyorum.

'MÜCADELENİN ALTI BOŞALTILMAMALI'
Biraz daha somutlamanızı istesem. ESP 1 Mayıs sabahı DİSK'i açıkça eleştirdi. Ortaya çıkan tabloyla birlikte nasıl değerlendiriyorsunuz?

Eleştirimizin kaynağı belli. Kendi içinde birleşik mücadeleyi bozan ve özellikle bir hafta boyunca yapılan eylem ve etkinlik, sokakta iradeleşme çabasının, mücadelenin altını boşaltan yaklaşımlara karşı tutumumuz olarak okumak gerekir. Sonuçta eleştirimiz yerinde duruyor. Ama kendi içinde sendikaların buna tutum alması, gece geç saatlerde çağrı yapması ve sonrasında gözaltına alınmaları karşısında faşizme karşı dövüşen herkesin yanında olduğumuz gibi bunun karşısında da durmayı biliriz. Ancak bu tür yöntemlerden vazgeçmek gerekiyor.

Nasıl yöntemler?

Son anda kendine bükme, kendine manevralar üretme, kendi rolünü oynamanın tavsamasını bir şekilde üzerini örtme, rolünü oynarken, rolüne uygun oynamayı becerememe, günü kurtarma hamleleri olarak görüyoruz. Doğal olarak bundan vazgeçmek lazım. Bu hiçbir şeye çare olmaz. Bugün milyonlarca emekçinin pandemi koşullarında yaşam hakkıyla sınandığı bir koşulda daha fazla birleşmenin, daha fazla fiili meşru mücadele biçimlerini yaygınlaştırmanın ortak zeminde politika üretmenin zorunluluğu hepimize dayatmıştır. Faşist devletin saldırganlığı karşısında emekçi sol siyasetle, sendikalarla her zaman yan yanayız, omuz omuzayız. Bu konuda tavrımız hiç değişmez. Ama şunu atlamamak gerekir. Kendi rolümüze uygun bir şekilde davranmayı başarmak zorundayız. Bunu önemli görüyoruz.

'TAKSİM MEYDANI TARAFLARIN KARŞILIKLI MEYDAN OKUMA HALİDİR'
ESP üyelerinin de aralarında olduğu çok sayıda kişi Taksim'de 1 Mayıs kutlamak istedi. Taksim'in anlamı neydi?

Taksim'de veya sokakta olma iradesi gösteren herkesi, sosyalistleri, devrimcileri, emekçileri, sendika ve emek örgütlerini saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Bu yasakçılık meselesi sadece pandemi koşullarıyla ilgili değil. Bu coğrafyanın faşist egemenlerinin tipik özelliğiyle ilgili. Taksim her zaman bir simge ve sembol olarak varlığını sürdürecek. Bizim için de böyle olacak. Karşılıklı meydan okuma hali. Aynı zamanda geleceği kazanma mücadelesi. Faşizme karşı mücadele, yasakçılık ve özgürlük arasındaki mücadele çizgisidir bu. Biz bunu yasakçılığa karşı özgürlük, tasfiyeye karşı özneleşme, geleceği kazanma iradesi olarak okuyoruz. Gelecek 1 Mayıs'larda da Taksim iradesi her yanıyla politik özgürlüğün kazanılması meselesi olarak okuyoruz.

Sonuçta emek haftası sürecinde belirli bir süreçten geçilmiş ve belirli bir eşiğe gelinmişti. Bugünkü 1 Mayıs pratiği, bu mücadelenin yeni bir eşiğini gösteriyor. Evet, biz bu eşikte mi kalacağız, belirli sınırlar içinde mi kalacağız yoksa yeni bir düzeye mi sıçrayacağız? Taksim iradesinin bu eşiği zorladığını düşünüyorum.

'SÜREÇ TURNUSOL İŞLEVİ GÖRÜYOR: MÜCADELEDE MECALİ OLANLAR VEYA OLMAYANLAR'
Eylemlerdeki birleşik mücadele daha çok konjonktürel gibi duruyor. Kalıcı olur mu sizce?

Bu koşulların birleşik mücadeleye dair bazı yaklaşımları somutladığını düşünüyorum. Pandemi koşulları mücadeleci kesimler açısından turnusol işlevi görüyor. Yasak ve abluka koşullarında yan yana gelme iradesi gösterenler ve gösteremeyenler, bu mücadeleye cüretiyle katılanlar veya katılamayanlar diye ayrıştırdığını düşünüyorum. Süreç şunu gösterdi; mücadelede mecali olanlar ve olmayanları, iddia sahibi olanları ve olmayanları gösterdi. Bir iddia sahibi olanlar belki kontonktürel de olsa sokakta, organize sanayi havzalarında, işyerleri kapısında yan yana gelmeleri, ortak talepler etrafında talepleri haykırmaları, sokağı özgürleştirme hamleleriyle önemli bir yerde durduğunu düşünüyorum. Birleşik zeminini ele alırken elbette ki muğlak bir ifade olarak ele almıyoruz. Mücadeleyi pratikte, pratik politikada gösterenlerle sözle gösterenler arasındaki ayrımda görüyoruz. Dolayısıyla birleşik mücadeleden anladığımız şey sokakta mücadele etmenin birleşikliği, aynı zeminde, aynı işyeri, aynı organize sanayi önünde yan yana gelmekten geçiyor. Birleşik mücadelenin muğlaklığını da ortadan kaldıran bir süreç yaşıyoruz aynı zamanda. Belki de bu koşulların gösterdiği en somut sonuçlardan biri de bu. Herkese birçok soru soruyor. Kendi durduğu yerden, kendi gücü mecali, devrimciliği, sosyalistliği, birleşik mücadeleye nasıl baktığına dair yanıtlar üretmiş oluyor.