23 Nisan 2024 Salı

'Ekonomik kriz gibi ekolojik kriz Saray'da farklı kulübede farklı etki ediyor'

İzmir'de düzenlenen İklim Değişikliği Kent ve Sağlık Sempozyumunda sunum yapan bilim insanları, iklim krizinin kapitalist üretim-tüketim ilişkilerinden kaynaklandığını belirtti. Ekonomik kriz gibi iklim krizinin de Sarayda farklı halk arasında farklı yaşandığını belirten uzmanlar, iktidarın iklim krizinin çok önemsemediğinin altını çizdi.

Konak Belediyesi ve TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İzmir Şubesi, İklim Değişikliği Kent ve Sağlık Sempozyumu düzenledi. Sempozyum "İklim Değişikliği Yaşamımıza Neler Getiriyor?", "İklim Değişikliği ve Sağlık" ve "Yerel Yönetimler ve İklim Değişikliği Çalışmaları" başlıklarıyla düzenlenen oturumlarda sunum yapan bilim insanları iklim krizi ve mücadelesine ilişkin önemli vurgular yaptı.

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Merkezi'nden iklim ve doğa bilimci Prof. Dr. Levent Kurnaz, iklim değişikliğinin kıyı kentleri üzerindeki etkilerine ilişkin sunum yaptı. Yüzyılın sonunda Şubat ayının 30 derece olacağını söyleyen Kurnaz, son yıllarda yaşanan afetlere dikkat çekti. Kurnaz, Türkiye'nin kısa vadede çok ısınacağını belirtti ve yağışların azalmasına bağlı olarak sorunlar yaşanacağını kaydetti.

KURNAZ: ŞİMDİDEN YATIRIM YAPILMAZSA İZMİR SULAR ALTINDA KALACAK
"Buzulların erimesiyle Hollanda, Danimarka ve Venedik olmayacak, İzmir'de deniz seviyesi 80 metre yükselecek" diyen Kurnaz, her fırtına ile deniz seviyesinin 2 parmak yükseleceğini ve İzmir'in yavaş yavaş sular altında kalacağını sözlerine ekledi. Venedik örneğini veren Kurnaz, alınacak önlemlere dikkat çekerek, "Şimdiden bunun için yatırım yapılmalı, yoksa bu yüzyılın sonunda deniz seviyesindeki yükseliş İzmir'i bitirir" dedi.

BALTA: İKLİM KRİZİ EN ÇOK YAŞLILAR, ÇOCUKLAR VE KADINLARI ETKİLİYOR
Yerküre Yerel Çalışmalar Kooperatifinden sosyolog ve siyaset bilimci Dr. Ecehah Balta da sunumunda, iklim krizinin insanlar ve hükümetler için kaçınılmaz bir noktaya geldiğini belirtti. Ekoloji mücadelesinin tarihini aktaran Balta, "İklim değişikliğine iklim adaleti açısından bakmazsak iklim sorununu bir bütün olarak insanlığın faydası açısından çözemeyiz. Ekonomik kriz gibi iklim krizi de sarayda farklı kulübede farklı yaşanıyor. Küresel ısınmaya bağlı olarak tarım sezonu azaldı ve bu yoksulları etkiliyor. Sıcak hava sorununda da en çok yaşlılar, çocuklar ve kadınlar ölüyor. Seller ise yoksulları zenginlere göre 3.5 kat daha fazla etkiliyor."

Su savaşlarına dikkat çeken Balta, "Yıkıcı etkileri savaş doğuruyor. Yaşamla sermaye arasında bir savaş sürüyor. Yaşamdan yana olan herkes ekolojik krizin kar hırsıyla doğduğunu bilmeli" dedi.

SOYSAL: ÜLKELER ARASI EŞİTSİZLİKLER DERİNLEŞİYOR
Küresel iklim krizinin temelinde kapitalist üretim ve tüketim ilişkilerin yattığına dikkat çeken İzmir Tabip Odası Çevre Komisyonu Başkanı Dr. Ahmet Soysal ise sistem tartışılmadan iklim krizinin sorununun çözülemeyeceğini vurguladı. Soysal, "Tüketim toplumu, aşırı üretim, kapitalist ilişkiler bunun sonucunda sanayileşme, kentleşme stratosferdeki ozon tabakasının zayıflaması, sürekli üretimden dolayı kaynak yetersizliği, seragazı emisyonunun artışı, küresel iklim değişikliği ve bunun sonucunda ortaya çıkan ekosistem değişikliklere ve bütün bunlara neden olan büyük kapitalist ülkelerin gittikçe zenginleşirken küresel iklim değişikliği ve ekolojik krizin ortaya çıkmaya başlayan kötü etkilerini bu olayda hiçbir suçu olmayan ülkelerin ödemesi ve sonuç olarak eşitsizliklerin derinleşmesi" ifadelerini kullandı.

'DENİZ SEVİYESİNİN YÜKSELMESİYLE SU KALİTESİNDEKİ DÜŞÜŞ HASTALIKLARI GETİRECEK'
Küresel iklim değişikliğinin insan sağlığı üzerinde doğrudan ve dolaylı etkilerine dikkat çeken Soysal, seragazı artışlarının göçler, bölgesel karışıklıklar ve mental sorunlar gibi çevresel çöküşleri getirdiğine; yiyecek ve su kıtlığı ile birlikte beslenme bozuklukları ve ishalli hastalıklar ortaya çıkacağına dikkat çekti. Deniz seviyesinin yükselmesi ile birlikte de su kalitesindeki düşüşün kolera gibi hastalıklar ile alerjenlerde artışın solunum yolu hastalıkları doğuracağını sözlerine ekleyen Soysal, çocuklar, yaşlılar, hamileler ve engellilerin; kötü ev, iş ve çevre koşullarında bulunanların; açık ortamlarda çalışanların; depresyon, kardiyovasküler ve serebrovasküler gibi hastalıkları olanların risk altında olduğuna dikkat çekti.

'ÜLKEMİZDEKİ ETKİLERİ YÖNETİCİLER TARAFINDAN ÖNEMSENMİYOR'
Küresel iklim değişikliğinin ülkemizdeki etkilerinin yöneticiler tarafından önemsenmediğini söyleyen Soysal, şöyle devam etti: "Türkiye seragazı emisyonları arasında ilk 20 ülke arasında. Dünyadaki seragazı emisyonlarının yüzde 1,1'inden sorumluyuz. Bu az gelebilir fakat bizim de içinde olduğumuz ilk 20 ülke dünyadaki seragazı emisyonlarının yüzde 74'ünden sorumlu. Geri kalan 160 kadar ülke yüzde 26'sından sorumlu. Türkiye'de kömürlü elektrik santrallar ile fosil yakıt çalışmaları artırılıyor. Çevre ve meslek örgütlerinin direncine rağmen hükümet 80'e yakın kömürlü termik santral kurmaya çalışıyor. Bu gerçekleşirse Türkiye önümüzdeki beş yıl içinde seragazı emisyonlarında ilk 10'a yükselecek. Türkiye'nin Paris Anlaşması'nda verir gibi göründüğü ama vermediği seragazı düşürme projelerine uyamayacağı kesinleşecek. O nedenle özellikle meslek örgütlerinin, sivil toplum örgütlerinin, akademinin bu konuda toplumla bütünleşmesi ve hükümet üzerinde siyasi baskı oluşturması kaçınılmaz. Diyorlar ki milli kaynak olan kömürü yakıp dışa bağımlılığımızı önleyeceğiz. Bugün elektriğimizin yüzde 36'sını kömürden üretiyoruz. Bunun yüzde 20'si ithal kömür. Güney Afrika'dan kömür getiriyoruz."