1 Mayıs 2024 Çarşamba

E-panel: Sıkıyönetime başvuruyorlar, çünkü önleyici sağlık hizmetleri yok

SGDF'nin e-panelinde konuşan Polen Ekoloji aktivistlerinden Aksu, küresel bir felaket haline gelen koronavirüsün bu kadar yayılmasının nedeninin insanların ekosisteme müdahale etmeleri olduğunun altını çizdi. Suyun ve sağlığın ücretsiz olması gerektiğine vurgu yapan Aksu, devletlere adım attırabilmek için toplumun örgütlenmesi gerektiğine işaret etti. Aksu, örgütlü ve birlikte mücadele çağrısı yaptı. 

Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF), Polen Ekoloji aktivistlerinden Cemil Aksu'nun panelist olduğu, "Kapitalizmin iklim krizinin sonucu: Korana" başlıklı e-panel düzenledi. 

SGDF'nin resmi Twitter hesabı üzerinden yapılan panelde Aksu, küresel bir felaket boyutuna ulaşan koronavirüsün, bu duruma gelmesinin nedenini şöyle yorumladı: "2008'den beri kapitalizmin içinde bulunduğu kriz durumundan çıkamamasının üzerine bindi ve dolayısıyla hükümetler de küresel bir olguyla karşı karşıya kaldıklarında ne yapacaklarını şaşırdılar."

Tedbirler alınmadığı için ölümlerin binleri bulduğunun altın çizen Aksu, Türkiye'nin uzun bir süre salgına karşı sessiz kaldığını ancak Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın bu akşam yaptığı açıklamayla salgının artık tüm Türkiye'ye yayıldığının gizlenemediğini hatırlattı. "İlk kez böyle bir virüs salgınıyla karşı karşıya olduğumuz için de paniğe kapılmış durumdayız" diyen Aksu, devletlere güvenilmediği gibi bilgi kirliliğinin de güven vermediğini kaydetti. 

'ENFEKSİYONLA BAŞ EDİLEMİYOR'
"Nasıl davranacağız? Salgın daha ne kadar sürecek? Ne tür tedbirler almalıyız?" sorularını yönelten Aksu, virüse karşı devletlerin ilk tepkisinin gizlemek olduğuna dikkat çekti. Türkiye'nin okulların tatil edilmesi ya da  yaşlıların hedef alınarak eve hapsedilmesi gibi İtalya yöntemlerini uygulamaya başladığını belirten Aksu, nedenin ise enfeksiyon baş edilememesi olduğunu dile getirdi. 

'VİRÜSÜN ORTAYA ÇIKTIĞI VUHAN ÇELİK ENDÜSTRİSİNİN MERKEZİ BİR KENT'
Virüsün ortaya çıktığı Vuhan kentinin çelik endütrisinin merkezi olduğu için özel olduğunu belirten Aksu, "Vuhan'da  6 bine yakın uluslararası şirketin yatırımı var. Özellikle de otomotiv, ilaç sektörü şirketleri. Aslında küreselleşmeyle beraber dünyada üretimin, emeğin, doğanın ucuz olduğu yerlere kaydırılması sonucunda ortaya çıkan bir kent. Ekolojik olarak son derece yaban hayatının çeşitlendiği bir kent. Vuhan'da bir çok yaban hayatı ve bu yaban hayatları koruma merkezleri var ama bu koruma merkezlerinden de yaban hayvanların ticareti, özellikle maymunların ve yarasaların ticareti çok büyük oranlarda ve kaçak" dedi. 

'KORONAVİRÜSÜN BU KADAR YAYILMASININ NEDENİ İNSANLARIN EKOSİSTEME BURNUNU SOKMASI'
Ekolojik yıkımın kapitalist sistemin bir sonucu olduğunu belirten Aksu, şöyle devam etti: "Doğada zaten bir çok virüs var, kendi ekosistemlerinde yaşıyor ve ürüyor. Ama korona gibi hayvandan ya da herhangi bir canlıdan bulaşan virüslerin bu kadar etkili olması tam olarak sanayinin, insanların doğal hayata, ekosistemlere burnunu sokmasının sonucudur. Eğer siz kar için maden enerji kayanaklarını, endüstriyel tarım için yaban hayatı, ekosistemleri parçalarsanız bunun bir şekilde bakiyesi size çıkacaktır, çıkıyor da. Çok değişik versiyonları var bu sonuçların. İklim krizinin doğaya, topluma, geleceğimize olan etkilerinin bir biçimi koranavirüsü. Belki başka felaketlerle karşı karşıya kalacağız çünkü artık felaketler çağına girdiğimiz söylenebilir."

Yine Vuhan'da neoliberalizmin başka bir özelliğinin gıda sistemi yani endüstriyel tarım olduğunu kaydeden Aksu, orman ve sulak alanların, endüstriyel tarım üzerinden yerel tohumların, yerel üretim ve tüketimin yok edilerek küresel zincir üzerinden tek bir üretim ve tüketim kültürü yaratıldığını da söyledi. "Bu üretimin sürdürülmesi için de endüstriyel tarım çiftliklerinde üretilen ürünlerin dayanıklılığını arttırmak için sayısız antibiyotik, pestisit ve kimyasallar kullanılıyor" diyen Aksu, bu şekilde aynı zamanda hem havanın, hem suyun hem de toprağın kirlenmesine, doğanın kirlenmesine neden olunduğun vurguladı. Aksu, ayrıca bu ürünleri kullananan tüketicilerin de zehirlendiğinin altını çizdi. 

'SIKIYÖNETİME BAŞVURUYORLAR ÇÜNKÜ ÖNLEYİCİ SAĞLIK SİSTEMLERİ YOK'
Ekosistemin yok olmasıyla birlikte insanların korunaksız hale geldiğini belirten Aksu, koronavirüs sayesinde aynı zamanda sağlık alanındaki özelleştirme politikalarıyla da yüzleşildiğini belirtti. Aksu, şu ifadeleri kullandı: "Çünkü sağlık özelleştirildiği için ulusal ve küresel boyutta hükümetlerin eli kolu bağlandı. Ellerinde bunu engelleyecek argümanlar yok. Bunu engellemek için en fazla sıkıyönetim tedbirlerine başvurmak zorunda kalıyorlar çünkü hiçbir önleyici sağlık sistemleri yok. Ayrıca şirketler için karlı değil daha önce yapılan aşı çalışması karlı olmadığı için şirketler de terk etmiş."

'MEVCUT SAĞLIK SİSTEMİ HALK SAĞLIĞINI HEDEFLEMİYOR'
Hızla yayılan koronavirüse karşı insanlara yapılan "evde kal" çağrılarına işaret eden Aksu, buna rağmen işçilere çalışmanın dayatıldığını da söyledi. Öte yandan yaşlıların hedef gösterilmesine tepki gösteren Aksu, bu uygulamayı ekofaşizm olarak yorumladı ve ekledi: "Çünkü bu uygulama bugün yaşlılara olabilir yarın etnik kökene sahip insanlara, kadınlara. Ortaçağ'da yaşanan salgınlarda  kadınlar hedef gösterilip öldürüldü. Yada Afrikalılar ayrımcılığa maruz kaldılar. Bu önlemler zaten krizin yayılmasını engellemiyor. Zaten virüsten haberdar olduğumuzda büyük oranda yayılmış oluyor. Çünkü mevcut sistem hiçbir şekilde halk sağlığını esas alan, önleyici sağlık tedbirlerini esas alan insanların hastalanmadan sağlıklı şekilde yaşamasını esas edinen sistem değil. Viral ve virüs enfeksiyonların önünün alınması mümkün değil."

'ANCAK ÖRGÜTLÜ TOPLUM, DEVLETE ADIM ATTIRABİLİR'
Salgına karşı açıklanan paketleri hatırlatan Aksu, enfeksiyondan dolayı şirketlerin kurtarılması planı olduğunu belirtti. Aksu, "Evde kal denilen yaşlıların, evsizlerin, kimsesizlerin, mültecilerin naslı geçinecekleri, bir ihtiyaçları olduğunda kim karşılayacak bu soruların cevabı yok. Bu açıdan düşünüldüğünde gene iş insanların, toplumun devleti harekete geçirecek bazı şeyleri yapmaya mecbur bırakacak sosyal ağları örgütlemesi lazım. Ancak örgütlü bir toplum devlete bir şeyler yaptırmak için adım attırabilir" diye konuştu. 

'SU VE SAGLIK ÜCRETSİZ OLMALI'
Virüse karşı en temel tedbirin temizilk olduğunu kaydeden Aksu, suyun ücretsiz olmasını ve su hakının Anayasa'da tanınması gerektiğini kaydetti. Ayrıca sağlık hizmetlerinin de ücretsiz olmasını vurgulayan Aksu, "Ücretsiz sağlık ve su hizmetlerini elde edemediğimiz her durumda bu felaketlerde can kaybını yaşamaya devam edeceğiz" diye vurguladı. 

'BU FELAKETLERDEN KORUNMAK İÇİN ÖRGÜTLENMEMİZ, MÜCADELEYİ YÜKSELTMEMİZ ŞART'
Virüsten en az etkilenin gençler olduğunu hatırlatan Aksu, bu süreçte gençlerin dayanışmayı ve mücadeleyi örgütlemek gibi önemli bir sorumluluğu olduğunu kaydetti. Aksu, şu çağrıyla devam etti: "Sadece koronavirüs açısından değil koronavirüsten çok daha tehlikeli olacak iklim krizi konusunda da gençlerin mücadeleyi yükseltmeleri gerekiyor. Çünkü bu mücadele yükselmeden ne devletler ne de şirketler geri adım atar. Elbette bu felaketten kurtulacağız ama iklim krizinin felaketlerinden korunmak için örgütlenmemiz, mücadeleyi büyütmemiz şart. Herkesi dikkatli olmaya, yeni yol ve yöntemlerle mücadeleyi yükseltmeye çağırıyorum."