2 Mayıs 2024 Perşembe

'Bir günlük isyan daha azı değil': Yaşasın 1 Mayıs

Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs, kapitalist sömürü çarklarını durdurmak için harekete geçen işçilerin kanla yazılan tarihidir. Bir direniş günü olarak 1 Mayıs, büyük mücadeleler ve bedellerle kazanıldı. Patronların sömürü düzenine isyan eden işçiler, bugünde birlikte hareket etmeyi başardılar, şalterleri indirdiler, meydanları zapt ettiler.  

Yerli halkların kanları üzerinde inşa edilen Amerika'da, mülksüzler sınıfı işçiler 1800'lerin ikinci yarısına geldiğinde günde 16 saate çalıştırılıyor, çok az ücret kazanabiliyordu. İliklerine kadar sömürülen işçiler, günde 10 saat çalışma hakkını kazanabilmek için kurşunların önüne geçmeyi göze almıştı. Çok can kaybettiler ancak, patronlar sınıfına geri adım attırmayı başarabildiler. Bu, işçiler için çok önemli bir kazanımdı ve yeni mücadelelerin kapısını araladı.

Tarih 1880'lere geldiğinde, işçilerin en temel haklarını dahi tanımayan yasalar işliyordu. Şirketler hızla büyüyor, işçilerin çalışma ve yaşam koşulları ise giderek ağırlaşıyordu. 

Avustralyalı işçiler, 1856'da, 8 saatlik işgünü için bir gün iş bırakmaya karar vermiş, bir proleter bayram günü ile taleplerini dile getirmeyi düşünmüşlerdi. İlk kez 21 Nisan 1856'da yapılan bu kutlamanın işçiler arasında etkisi büyük oldu ve her yıl tekrarlanması kararlaştırıldı. İşçi sınıfına cesaret ve üretimden gelen gücüne güven duygusu kazandıran bu düşünce Avustralya'dan diğer ülkelere ulaştı.

1881'de Amerika'da yarım milyon işçiyi temsil eden Örgütlü Meslek ve Emek Birlikleri Federasyonu, 8 saatlik iş günü talep ediyordu. Sendikalar, mücadeleyi ülke geneline yaydı, Chicago'da 40 bin tekstil işçisi eylem yaptı. Polis işçilerin isyanını kanla bastırdı. Greve çıkanlara ateş açıldı ve 4 işçi katledildi. Kimi fabrikalarda toplu işten atmalar gerçekleşti.

MÜCADELENİN HEDEFİ 8 SAATLİK İŞ GÜNÜYDÜ 
İşçiler, bu saldırı karşısında geri adım atmadı, mücadele ateşi sönmemiş, aksine daha da gürleşmişti. 1886'da ABD ve Kanada'daki işçi sendikaları, 8 saat çalışma hakkı talebiyle 1 Mayıs'ı, grev günü olarak ilan etti. Chicagolu işçiler, 8 saat çalışmayı o gün fiili olarak hayata geçirme kararı aldı. Karar, kulaktan kulağa yayıldı. Her fabrikaya ulaştı bu çağrı. Dalga dalga yükseliyordu isyan bayrağı. Önüne geçilemez bir işçi yumruğu sıkılıyordu, makineler arasında. Grev, grev, grev… Bir düşünce olmaktan çıkmıştı o büyük grev, ete kemiğe bürünüyor, işçi kararlılığıyla maddi bir güce dönüşüyordu.

Ücretli köle olmak, sadece meta üretmek için yaşamak istemiyordu işçiler. Bir karar günüydü 1 Mayıs. İnsanca çalışmak ve insanca yaşamak için ilk adım atılıyordu bir kez daha. Fabrikadan fabrikaya bu büyük mücadele için hazırlıklar başladı. Tarihe işçi şanıyla yazılacak 1 Mayıs için şöyle deniliyordu elden ele dolaşan bildiride: "Bir günlük isyan daha azı değil."

Emeğin kendi yasalarını yaptığı ve uygulama gücünü elde ettiği bir gün istiyordu işçiler. Şaltere uzanan ellerin oluşturduğu ordunun yarattığı muhteşem bir güç açığa çıkaracaklardı. Böyle söylüyordu öncüler, işçi kardeşlerine… 

Tarih sayfaları 1 Mayıs 1886 gününü gösterdiğinde, fabrikalar boşalmış, çarklar dönmüyordu. Makineleri susturmuştu işçiler. Tarih işçi sınıfının gücüne tanık oluyordu. Üretimden gelen güç, tüm ülkede yaşam durdurmuştu.  Greve katılan ve meydanlarda buluşan işçi sayısı yüzbinlerle anılıyordu 1 Mayıs'ta. 8 saatlik işgünü isteyen işçiler durmuyordu, eylemler 3 Mayıs'ta da devam etti. McCormick fabrikasındaki eylemde polis 4 işçiyi katletti, yaralı işçiler de vardı.

Ertesi gün, yani 4 Mayıs'ta Haymarket Meydanı'nda toplanmıştı işçiler. Kardeşlerini uğurluyorlardı. Birlikte mücadele ettikleri kardeşlerinin yasını tutan işçiler, mücadelenin bedellerle kazanıldığını biliyordu. Artık, geri dönüş yoktu. Ya kazanılacak, ya kazanılacaktı insanca çalışma hakkı. Böyle söylediler miting alanında, yitirdikleri mesai arkadaşları için sloganlarını yükselttiler.

'BU ATEŞİ SÖNDÜREMEZSİNİZ'
Patronlar, işçilerin mücadelesini bastırmak için çetelerle anlaşmıştı. Polis de saldırmak için karışıklığı bekliyordu. Miting kürsüsü yakınında bir bomba patladı. Bu bir provokasyondu. Ölü ve yaralılar vardı. Sınıfın sömürü düzenine olan öfkesinden korkan patronlar, işçi önderlerini suçladı. Asılsız gerekçelerle işçi önderleri Albert R. Parsons, August Spies, Adolph Fischer ve George Engel tutuklandı, idama mahkum edildi.

11 Kasım 1887'de katledilen dört yiğit işçi önderinden Spies'ın şu sözleri 1 Mayıs mücadelesinin simgesi oldu: "Bizi asarak yoksulluk içinde çalışan milyonlarca işçiyi kendisine çeken bir hareketi yok edeceğinize inanıyorsanız, durmayın bizi asın! Burada bir kıvılcımı yok edeceksiniz, ama her yerde başka kıvılcımlar çakacak. İçten içe yanan bir ateş. Bu ateşi söndüremezsiniz." 

Katledilen işçi önderleri 13 Kasım günü yarım milyon işçinin katıldığı bir törenle son yolculuklarına uğurlandı. İşçi Sendikaları, 8 saatlik iş günü kabul edilinceye kadar her yılın 1 Mayısını grev günü ilan etti. Bu dönemde işçi mücadelesinin geliştiği Avrupa ülkelerinde de benzer kararlar alındı.

1 MAYIS: İŞÇİ SINIFININ BİRLİK MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜ
1889 yılında Paris'te toplanan II. Enternasyonal'in ilk kongresi, Amerikalı işçilerin başlattığı grevi bütün ülkelere taşıma kararı aldı. 1891'deki ikinci kongre, 1 Mayıs'ı İşçi Sınıfının Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü ilan etti.

Artık, işçilerin taleplerinin haykırıldığı ve üretenlerin bir sınıf olarak meydanlarda buluştu bir gün vardı. İşçiler tüm ülkelerde, taleplerini fabrikalardan meydanlara taşıdı. 1 Mayıs'ın tarihi işte böyle yazıldı.