16 Mayıs 2024 Perşembe

Aydın ve sanatçılar 'Birleşen işçiler yenilmezler' şiirini seslendirdi

Limter-İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Deniz Bakır'ın kaleme aldığı ve Farplas direnişçileri şahsında direnen tüm işçilere ithaf ettiği "Birleşen işçiler yenilmezler" şiirini aydın ve sanatçılar seslendirdi.

Kocaeli'nin Gebze ilçesinde sendika üyesi olmalarının ardından işten atılan ve şalter indirerek fabrika işgaliyle başlattıkları direnişi fabrika kapısı önünde sürdüren Farplas işçilerine ithafen bir şiir kaleme alındı. İşçilerin örgütlü olduğu Limter-İş Sendikası'nın Örgütlenme Uzmanı Deniz Bakır'ın kaleme aldığı "Birleşen işçiler yenilmezler" şiirini, Pınar Aydınlar, oyuncu Emre Canpolat, akademisyen Beyza Üstün, İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel, oyuncu Levent Üzümcü, çevre aktivisti Deniz Gümüşel, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, oyuncu Orhan Aydın, fotoğraf sanatçısı Mehmet Özer, akademisyen Fatih Yaşlı, sosyolog Veli Saçılık, sanatçı Haluk Tolga İlhan, İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, akademisyen Esra Mungan, İlahiyatçı yazar İhsan Eliaçık, oyuncu Nur Sürer, oyuncu Ahmet Uçar ve oyuncu Julide Kural seslendirdi.

Limter-İş Sendikası'nın sosyal medya hesabından beş bölüm halinde yayınlanan videolarda Farplas işçilerinin direnişinden görüntüler yer aldı.

Farplas işçileri şahsında direnen tüm işçilere ithafen yazılan şiirin tamamı şu şekilde:

BİRLEŞEN İŞÇİLER YENİLMEZLER! 
1-
Seslerden
bir ses.
Ölülerin
göğsünde
çırpınan
son
bir nefes gibi
o ses.
Dolaşıp durdu
fabrikaların
üzerinde
günler boyu.
Ve o ses bir gün
iki ucu keskin bir bıçak gibi
gelip durdu
işçilerin yüzlerinde.
Ve yüzlerindeki 
o ifadeden anladılar birbirlerini.

Elleri ve ayakları küçücük
bir kadın vardı aralarında.
Makinelerin üzerinde
ak çizgiler gibi
dururdu parmakları.
Ve yürüdüğünde
kimse anlamazdı yürüdüğünü.
İşte o kadın,
o gün garip bir biçimde
dev adımlarıyla
yürüyüp geçti
toplanan işçi
kalabalığının önünden.
Çelişkili bir şeyler vardı yürüyüşünde.
Geceyle gündüz gibi bir şey.
Susmakla bağırmak arasında bir şey.
Durmakla koşmak arasında bir şey.
Yürüdü ve
zıplayıp çıktı
üst üste yığılmış
tahta paletlerin üzerine.
Dişlerini gıcırdatarak
baktı,
bir hayvan ölüsü gibi
sessizce
yatan makinelere.
Sonra dönüp
uğuldayanlara
dikti gözlerini.
'Biz' dedi
diş gıcırtıları
arasında.
'Biz
insan mıyız?'

Sıyrılıp öne atıldı öteki işçi.
Havada kaptı soruyu.
Ve aynı öfke
ve iştahla yanıtladı:
'İnsanız tabi'
Otomobil,
yol,
kuş tüyü yastık...
İçilen su,
yediğimiz yemek.
Bulutların
yumuşak göğsüne
bir hançer gibi sokulan
gökdelen...
Ve bilumum yaşam gereci.
Ve hayat
Ve sevda bizdendir.'
Ve durup düşündü bir an.
Hayatın
en derin sırrını keşfedercesine
baktı arkadaşlarına.
' Biz' dedi 'biz'
'Biz işçiyiz.'
'İndirelim hele şu şalteri.
Durduralım hele şu işi.
Görsün o şiş göbekliler.'

Güldüler.
Öfkelerinin içinde
bir bahar dalı gibi
rengarenk güldüler.
Ve orada
o anda
doğrulup kalktılar
derin uykularından.

Omuz başındaki kadının
kulağına eğilerek fısıldadı
bir başka işçi kadın.
İnce uzun boyluydu.
Çıkık avurtları üzerinde
parıldayan gözleri
gecenin gözleriydi.
Çığlığı andıran,
bir fısıltıyla konuşuyordu.
'Yürüyelim' dedi.
Tek sözcükle anlaştılar.
Tek sözcükle
Kırıp attılar
Korkunun çürümüş kabuğunu.
Ve
yürüdüler
nehirler gibi.
Çoğalarak,
aşarak
taşarak yürüdüler.
İçi boş bir ceviz gibi
durdu fabrikalar
işçilerin
yokluğunda.
Ve İşçilerin varlığında
nasıl tıkır tıkır dönüyorsa çarklar
Öyle canlı
Öyle hayatla dolup taştı sokaklar.

Onurla parıldıyor gözleri
başları dik işçilerin.
Ve haykırıyorlar bir ağızdan:
Geçti kasaların ve şiş göbeklilerin devri.
Birleşen işçiler yenilmezler!

2-
Karanlığın içinde yürüyordu gölgeler.
Gölgelerin içinde atıyordu yürekler.
Yüreklerin içinde yanıyordu ateşler.
O ateşler ki
eriterek
umutsuzluğun
çelikten parmaklığını,
düştüler gecenin kıyısına.
Ve delerek
fabrikanın
sessizlikten duvarını
Hırçın bir kuş gibi kondular
Çatının keskin damarlarına.
O damarlar ki
damarlarına bağlıydı işçilerin.
O damarlar ki
Çekip almıştı ömürlerini
yıllar yılı.
Ve o damarlar ki
Paslı zincirler gibi köhne
ve
yayından boşalmaya hazır bir ok gibi
gergin duruyordu ayaklarının altında.

Saçlarını oğlan çocuğu gibi kestiren
gülümsedi.
Usulca okşadı ak kollarında çizgilenen yeşil hatları.
'Kesip attık kanımızı emen bu asalakları'
dedi.
'Fabrikayı biz yaptık
Ama o bizim üzerimizdeydi'
dedi tükürürcesine
yüzünde yara izi olan.
'Madem insan yerine konulmuyoruz,
madem kendi hapishanemiz oluyor
duvarlar,
madem boş midelerimiz'
dedi dağ sesli kadın.
‘Bakın' dedi kırmızı yanaklı olan.
İkinci bir sözcüğe gerek duymadan.
dönüp bulutlara baktılar.
Bulutlar
gecenin döşeğinde bir yastıktı.
Soğuk kış gecesinde
sıcak bir dokunuştu bulutlar.
Ama vakti değildi
durmanın
düşünmenin
uyumanın.
Harlayarak
yüreklerindeki ateşi
Gecenin koynunda
yangın çıkardılar.

Onurla parıldıyor gözleri
başları dik işçilerin.
Ve haykırıyorlar bir ağızdan:
Geçti kasaların ve şiş göbeklilerin devri.
Birleşen işçiler yenilmezler!

3-
Başları eğik yürüyor işçiler
yüreklerine ulaşamayınca kan.
O kan ki
onuru,
ekmeği
ve özgürlüğüdür işçinin.
Direniş direniş akar hayatın
kılcal damarlarında.
Başları eğik yürüyor işçiler
yüreklerine ulaşamayınca kan.
Boğuluyorlar
makinelerin
tıkırtısında.
Bitti diye bağırırken patronlar,
bağırırken postallar ve coplar,
bağırırken sessizliğin derin girdabı;
bir ses yükseldi
fabrikaların
soğuk duvarlarına
çarpa çarpa.
'Birleşen
İşçiler
Yenilmezler'

Onurla parıldıyor gözleri
başları dik işçilerin.
Ve haykırıyorlar bir ağızdan:
Geçti kasaların ve şiş göbeklilerin devri.
Birleşen işçiler yenilmezler!

4-
Bir avuç işçiyle çevirdiler
Kale burçları gibi yükselen fabrikaları.
Silah yoktu ellerinde.
ama
eski zaman savaşçılarına
benziyordu duruşları.
Silah yoktu ellerinde.
ama
direnişin tezgahında
bileyleniyordu bakışları.
Silah yoktu ellerinde
ama
seslerinde yankılanan kuvvetle
dövüyorlardı duvarları.

Bu kavga
emeğin kavgası.
Ekmekte isteriz gülde diyor kadınlar
en önde.
Yenilebiliriz belki.
Ancak bitmeyecek bu kavga.
Midelerimiz boş belki,
ama bir kez anladık
ve yaşadık iliklerimize kadar
insan olmanın hazzını.
Yenilebiliriz belki.
Ancak sönmeyecek
yüreklerimizde yanan ateş.
Bir kıvılcım gibi düşeceğiz
zengin sofralarına.
Ve inerken şalterler
birer birer
Sesimiz yankılanacak
İşçilerin dilinde.

Onurla parıldıyor gözleri
başları dik işçilerin.
Ve haykırıyorlar bir ağızdan:
Geçti kasaların ve şiş göbeklilerin devri.
Birleşen işçiler yenilmezler.

DENİZ BAKIR