20 Mayıs 2024 Pazartesi

Aydeniz: Gün, Kürt birliğini sağlama günüdür

Bitlis'teki halk buluşmasında konuşan DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, Kürt halkına yönelik saldırılara karşı birliğini sağlama çağrısı yaptı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, "HDP'liyiz, her yerdeyiz" kampanyası kapsamında temaslarını sürdürdükleri Bitlis'te halk buluşmasına katıldı.

Ulu Cami Meydanı'nda gerçekleştirilen buluşmaya yüzlerce kişi katılırken, "Tecrit insanlık suçudur, siyasi tutsaklar onurumuzdur" yazılı pankart açıldı.

Buluşmada konuşan DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, Kürtlerin yüz yıldır zulüm ve katliamlara maruz kaldığını, AKP ve MHP iktidarının da son 6 yılda Kürtlere yapmadık bir şey bırakmadığını söyledi. Aydeniz, "Yüz yıldır Kürtleri bitiremediniz, Kürt halkının yürüyüşünü durduramadınız. Bundan sonra da Kürtleri durduramayacaksınız" dedi.

AKP-MHP iktidarının varlığını Kürt düşmanlığıyla, kadın katliamlarıyla, kayyumlarla ve tecritle sürdürdüğünü dile getiren Aydeniz, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kayyuma, tecride karşı direneceklerini vurguladı.

'TÜRKİYE TECRİT ALTINDA'
Aydeniz, "Bugün Türkiye bir bütün olarak tecrit altında. Gençler, kadınlar, halklar tecrit altında. İmralı'da başlayan tecrit, bütün bu topraklara yayılıyor. Öcalan özgürlüğüne kavuşana kadar mücadeleye devam edeceğiz. Sayın Öcalan konuşunca, Türkiye halkları nefes aldı. 2013 ile 2015 yılları arasında bunu gördük. Sayın Öcalan İmralı işkence sisteminde duruşuyla halkların barışı için mücadele etti. Bu süreçte halklar huzur buldu. O nedenle bir an önce İmralı'nın kapıları açılmalı, Sayın Öcalan özgürlüğüne kavuşmalı" ifadelerini kullandı.

İmralı tecridine karşı hapishanelerde devam eden açlık grevi eylemlerine değinen Aydeniz, "Bu yük sadece tutsaklara bırakılmamalı. Bugün cezaevlerinde insanlık suçu yaşanıyor. Bütün cezaevlerinde İmralı'da olduğu gibi tecrit yaşanıyor. Kürt sorunu çözülmeden, bu topraklara demokrasi gelmeyecektir. Kürt sorunu demokratik çözümünden geçer. Bunun için Kürt halkı dört bir yanda mücadelesini sürdürecektir. Kürt halkı Ortadoğu'da, dünyada duruşuyla, direnişiyle dengeleri belirliyor. Kürt halkı olmadan kimse Türkiye'de demokrasiyi sağlayamaz. Kürt sorununun demokratik çözümünün tek muhatabı da Sayın Öcalan'dır. Bu sorunu çözmek isteyenler için adres İmralı Adası'dır" diye belirtti.

'KÜRT BİRLİĞİNİ SAĞLAMA GÜNÜDÜR'
Sözlerinin devamında bugün her alanda Kürt halkına yönelik saldırıların olduğunu dile getiren Aydeniz, "Kürt halkı buna karşı ulusal birliğini sağlamalı. Kürt siyaseti, Kürt halkının ulusal çıkarlarına göre hareket etmeli. Bu nedenle bir an önce ittifakımızı sağlayarak, bu kirli savaşa karşı durmalıyız. AKP iktidarının Kürt halkının değerlerine yönelik saldırıları sürüyor. Bugün Efrin'de mezarlıklara saldırılarla bunu sürdürüyor. Kürtler 40 yıldır verdiği mücadele ile özgürlüğü sağlama noktasına geldi. Bu nedenle gün Kürt halkının özgürlüğü günüdür. Gün Sayın Öcalan'ın özgürlüğünü sağlamanın günüdür. Gün, Kürt birliğini sağlama günüdür" diye konuştu.

KÜRT SORUNUN ÇÖZÜMÜ
Halkı Kürtçe selamlayan HDP Eş Genel Başkanı Sancar "Bitlis şehrinin sorunlarını biliyoruz. HDP olarak yeni bir kampanya başlattık: HDP'liyiz, her yerdeyiz. Dün Ağrı'daydık, bugün sizlerleyiz. Biz buradayız, HDP'yiz, her yerdeyiz. Türkiye'nin yoksulluk istatistiğinde son üç şehrinden biri her zaman Bitlis'tir. Neden Bitlis bu kadar yoksul bırakılıyor. Bitlis'in tarıma, hayvancılığa, pek çok üretime elverişli toprakları varken, Bitlis neden yoksulluk çekiyor. Çünkü Bitlis ve diğer Kürt şehirleri, hep ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Bu yeni değil, bu yüz yıllık bir tarih, Şark Islahat fermanından bugüne yenilenen politikalarının bir ürünüdür. Bunu hepimizin iyi bilmesi gerekiyor. Yoksulluk bizim tembelliğimizden değildir, yoksulluk kaderimiz değildir. Eğer Kürt halkı, Kürt şehirleri bu şekilde yoksul bırakılıyorlarsa, bu Kürt karşıtı, Kürt düşmanı politikaların sonucudur. Bunu bilmeniz gerekiyor" dedi.

BİRLİKTE YÜRÜYÜŞ ÇAĞRISI
Sancar konuşmasını şöyle sürdürdü: "O nedenle esas mesele Kürt sorunudur. Kürt sorununa demokratik çözüm bulunmadan, bu ülkeye adaleti bulmak da bu ülkeye demokrasi getirmek de mümkün değildir. Biz diyoruz ki Kürt sorununun demokratik çözümünün yolu, Kürt halkının iradesini tanımaktan geçer. Kürt halkının iradesini, Türkiye halklarının ezilenleriyle buluşturmaktan geçer. İşte HDP, tam da budur. Kürt halkının iradesidir, Kürt halkıyla Türkiye halkları arasındaki sağlam köprüdür. Türkiye'nin bütün ezilenlerini, bütün demokratlarını, adalet isteyenlerini, birlikte yürümeye çağırıyoruz. Biz Kürt halkından da özel bir ricada bulunuyoruz. Sizin oylarınız için haftalardır iktidar, muhalefet partileri geliyor. Sizlere kardeşim diyor, tatlı sözlerle hitap ediyorlar. Bunların hepsi boş, hepsi yalan. İnanın sizin iradenizi temsil edenlerin kim olduğunu onlar da biliyor. Sizin iradeniz bu meydandır, bu şehirlerdir. Bizi yetkilendirdiğiniz partinizdir. Sizin hizmetinizde olan biziz, iradeniz biziz. O nedenle saldırıyorlar. Bize saldırı, Kürt halkına saldırıdır. HDP'yi yok etmek istemelerinin nedeni, Kürt halkını siyasetten tasfiye etmektir. Kürtlerin olmadığı yeni bir düzeni, tamir ederek yürütmektir. Başka bir amaç yok.

SEÇİMİN KOKUSUNU ALDILAR
"Bu iktidar kaç yıldır Kürt düşmanlığı üzerine politikalar yürütüyor. Şimdi de seçimin kokusunu aldılar, gelip iki kelimeyle Kürt halkını kandırabilirler gibi, buralarda geziler yapıyorlar, nutuklar atıyorlar. Her şeyden önce Bitlis'e bakın, Bitlis, hikmetin kentidir, irfanın, ilmin, politik bilincin kentidir. Buradaki her ses, buradaki her söz, Türkiye'nin ve bölgenin bütün şehirlerinde yankılanır. O nedenle en çok Bitlis'e geliyorlar. Biliyorlar ki Bitlis'ten açılan yollar, bu ülkede özgürlüğe, demokrasiye giden yollardır. Gelip o sözlerle bu yolları tıkayacaklarını sanıyorlar. Sizleri kandıracaklarını sanıyorlar. Hadi oradan diyoruz, gidin işinize. Bitlis'in bu onurlu halkı ve Kürt halkının bütünü, Türkiye'nin bütün ezilenleri, asıl demokrasinin, özgürlüğün ve adaletin yolunu ne olduğunu biliyorlar.

HDP'YE SALDIRILAR
"Bizler yolumuzda yürümeye kararlıyız. Saldırılar bizi yolumuzdan alıkoyamaz. Dostlarımızı, kardeşlerimizi cezaevine koydular, biz büyüyerek yolumuza devam ettik. Selahattin Demirtaş'ları, Figen Yüksekdağları, Sebahat Tuncel'leri, Gültan Kışanak'ları ve ismini sayamadığım yoldaşlarımız içeri koydular, sandılar ki boyun eğecekler, sandılar ki biz teslim olacağız. Tam tersine daha kararlı mücadeleye devam ediyoruz. Onlarda sizin iradenize en ufak bir gölge düşürmeden, onurla direnişlerini sürdürüyorlar. Sevgili Hüseyin Oğul kardeşim, benim değerli dostum da aynı onur ve kararlılıkla iradenizi temsil etmeye devam ediyor. Bundan sonraki zamanlarda da size söz veriyoruz. Sizin iradenizi, sizin desteğinizi, inancınızı asla boşa çıkarmayacağız. Asla bir leke kondurmayacağız. Sonuna kadar mücadele edeceğiz. Kendi yolumuzda yürüyeceğiz. 

KARARIMIZI HALKLA VERECEĞİZ
Bu yol Türkiye'ye, Kürt sorununda demokratik çözümün yoludur, özgürlüğün, eşitliğin yoludur. Bu yoldan yürüyeceğiz. Bütün Türkiye'ye demokrasiyi sizlerle, Türkiye'nin demokratlarıyla birlikte getireceğiz. Türkiye'nin demokratları derken, kimse yanlış anlamasın. Bizim diğer partilere bir çağrımız yok. Yok efendim şu ittifakmış, bu ittifakmış bizi ilgilendirmiyor. Yok efendim şu şahıs adaymış, bu şahıs adaymış, bizi ilgilendirmiyor. Biz yolumuza sizlerle devam ediyoruz. Bu yolda sizlerin görüşlerini alarak, sizlerin buradaki tepkisini görerek, bugün ve dün yaptığımız toplantılarda bize söylenenleri dikkate alarak, kararlarımızı vereceğiz. Kararımızı halkımızla ve Türkiye demokrasi güçleriyle birlikte vereceğiz. 

TUTUM BELGESİ
"Önümüzdeki Eylül ayında bir tutum belgesi açıklayacağız. Bundan sonraki yol haritamızın ne olduğunu herkese ilan edeceğiz. Kim gelirse gelir, gelen gelir, gelmeyen kendi yoluna devam eder. HDP'siz yürümenin mümkün olmadığını görenler, sonradan pişman olursa, hesabını halka verirler. O nedenle biz kendi yolumuzda yürüyeceğiz. Kürt halkının birliğini istiyoruz. Kürt halkı kendi birliğini sağlasın. O nedenle Kürdi ittifakını en geniş noktaya taşımak için elimizden geleni yapacağız. Türkiye'nin ezilenleriyle, demokratlarıyla birlikte yürümek için her zaman çalışmalarımızı yürüteceğiz ama dediğim gibi bizim yolumuz belli, adalet, demokrasi, özgürlük, eşitlik, barış… Bu yolda ırkçılığa yer yok, bu yolda sömürüye, talana, ranta yer yok.

RANT VE TALAN
"Şuraya bakın, Bitlis'in merkezini düşürdükleri hale bakın. Kenti yenileyeceğiz diye yaptıkları plansız, programsız demeyeceğim. Tam tersine, rant planlı işlerin farkındayız. Bitlis esnafını nasıl mağdur ettiklerinin farkındayız. Ayrımcılıkla, rant yaratarak, Bitlis'i yıkmaya çalıştıklarının farkındayız. Elbette sağlıklı bir kentsel yenilenme için biz de destek veririz ama tek kişinin kararıyla değil. Saray'da bir kişi karar alacak, gelecek bir bakanlık burada planlar yapacak. Planları yaparken de buranın rantını yiyen bir iki milletvekili çağıracak, onların çıkarına göre yapacak. Yok böyle yağma. Buna izin vermeyeceğiz. Buradaki planların, buradaki diğer yıkım ve onarım işlerinin, kentteki bütün diğer planların nasıl yapılacağını halka soracaksınız. Halkın onayını alacaksınız, önce esnafın onayını alacaksınız. Rant değil, adalet gerekiyor. Eğer rant için bu şehri yıkmaya kalkarsanız, bunun vebali bu dünyada da ahirette de boynunuzda olacak. Ama HDP olarak biz buradayız, işte halkımız burada, ranta, talana izin vermeyeceğiz. Adaletli olacak bu iş, adaletli.

YABANCI DÜŞMANLIĞI
"Son zamanlarda özellikle yabancı düşmanlığı konusunda da sizlerin dikkatinizi çekmek istiyorum. En çok İran sınırından göçmenler bu bölgeye geliyor. Niye kaçıyor insanlar diye sormak lazım. En kolay yol ırkçılıktır, o insanları suçlamaktır. Hayır, bu insanlar savaşlardan kaçıyor. Kendi ülkelerinde huzurlu bir yaşam, hayat güvencesi bulamadıkları için kaçıyorlar. İktidarın göçmenleri nasıl kullanmak istediğini biliyoruz. Göçmen politikasını nasıl bir sömürü, bir çıkar aracına, bir şantaj, bir pazarlık aracına, hatta nüfusun yapısını değiştirme planlarına alet etmek istediğini biliyoruz. Bunun suçlusu, sorumlusu göçmenler değildir. Göçmenlere karşı mültecilere karşı ırkçılığın zerresinin olmayacağı halkların başında Kürt halkı geliyor. Kürt halkı ırkçılığın ne olduğunu biliyor. 

MEVSİMLİK İŞÇİLER
"Buradan yoksulluktan batıya göç etmek zorunda kalan, mevsimlik çalışmak için buradan Karadeniz'den Marmara'ya, Sakarya'dan Ege'ye giden işçilerimizin nasıl ırkçılığa maruz kaldıklarını biliyoruz. O nedenle bize kim ırkçılık sözünü ederse, hemen durduralım. Bizim çözüm yolumuz bellidir. Bütün bu mültecilik meselesi, savaş politikalarının ürünüdür. Bunu durdurmanın yolu, barışı istemektir. Bu ülkede barış, bütün Ortadoğu'da da barış. Bütün halklar kendi topraklarında, kendi evlerinde özgürce yaşasınlar diye mücadele ediyoruz. Biz bu özgürlüğü, barışı ve demokrasiyi bütün Türkiye için, Kürt halkı ve bütün halklar için ve bütün Ortadoğu için istiyoruz. Savaşa hayır diyoruz, barış bizim yolumuzdur. Irkçılığa asla prim vermeyeceğiz. Bu konuda hepinizi duyarlılığa çağırıyorum. 

IRKÇI SALDIRILAR
"Daha kaç hafta önce İzmir'de bu ırkçı saldırıların birini yaşadık. Deniz Poyraz yoldaşımızı katlettiler. Daha dün Afyon'da, Konya'da, Ankara'da hem mevsimlik tarım işçilerin hem de orada yıllardır yaşayan Kürt halkına saldıranlar, ırkçılardır. Irkçılıkta buluşan muhalefet ve iktidarın karşısında Türkiye'nin aydınlık yüzü HDP'dir, HDP'nin temsil ettiği eşitlik ve özgürlük değerleridir. Bunlara hepimiz sahip çıkalım. Kürt halkı yalnız değildir, Kürt halkı savunmasız değildir. Eski zamanlar geçti, katliam politikalarıyla Kürt halkını sindireceklerini düşünenler çok büyük yanılgı içindeler. Kürt haklı artık çok daha bilinçlidir, örgütlüdür, güçlüdür ve kararlıdır. Burada da yaşadığı her yerde de kendisine yönelecek her türlü saldırıyı boşa çıkaracak iradeye de güce de sahiptir. İşte bu meydan HDP'dir. 

AŞI ÇAĞRISI
"Sizden bir ricam daha olacak. Pandemi insanlığı çok büyük tehdit ediyor. Bu pandemiyi durdurmanın en etkili yollarından biri aşıdır. Devlete düşen görevler var ve yapmalıdır. Pandeminin bu noktaya gelmesinden bu iktidar sorumludur. Sürekli halk sağlığını değil, rantı ve yandaşları düşündüğü için binlerce insanımız pandemiye kurban gitti. Şimdi madem aşılar geç de olsa geldi. Artık bizler de kendimiz için, sevdiklerimiz için, halkımız için, geleceğimiz için aşı olalım. Başka şeylere kulak asmayın. Aşıyı olalım ve taleplerimizi yine en yüksek sesle dile getirelim. Sağlık hakkı en önemli haklardandır. Ama sağlık hakkının ana dilinde verilmesi de kutsal bir haktır. Herkese sağlık hakkı, anadilinde verilmelidir. Köylere Kürtçe bilen sağlık personeli gönderilmelidir. Ve sağlık hakkını daha iyi kullanabilmemiz için de anadilimizle ilgili bütün haklar tanınmalıdır. Nasıl anadilinde eğitim bizim vazgeçilmez hakkımız ise, anadilinde sağlık da o dur. Devlet ne yaparsa yapsın, iktidar ne yaparsa yapsın, biz geleceğimizi, kendimizi, halkımızı, daha güçlü mücadele etmek için, geleceğimiz düşünerek lütfen aşı olalım. Çünkü daha önümüzde çok yol var, çünkü yürüyeceğimiz çok mesafe var. 

SİYASİ DENGELERİN ANAHTARIYIZ
"Yok kapatma davasıdır, yok işte şudur, budur. Bunlara aldırmayın. HDP'nin sizlerden aldığı güç, bu ülkenin siyasi dengelerini her zaman değiştirecek bir güçtür. Biz bu ülkenin siyasi dengelerinin anahtarıyız. Sizin sayenizde, verdiğiniz destek sayesinde, sizden aldığımız inanç ve haklılık duygusu sayesinde, bu ülkenin kaderini belirleyecek tutumu da mutlaka ortaya koyacağız. Seçimler erken olsun, zamanında olsun, biz sizin iradenizi ve Türkiye halklarının ezilenleriyle buluşan kararınızı, bu ülkenin yönetimine taşıyacağız. Size söz veriyoruz. Bize verdiğiniz desteğin değerini bilmemezlik etmeyeceğiz. Size söz veriyoruz, inancınızın hakkını, bu desteğinizin gereğini mutlaka yerine getireceğiz. Dimdik ayaktayız, HDP'yiz, her yerdeyiz, yolumuz açıktır."