21 Aralık 2024 Cumartesi

Arif Çelebi yazdı: Yaşasın işçilerin, kadınların ve doğanın kurtuluşu 

Covid-19 insanların ciğerlerine yerleşerek varlığını sürdürmektedir. Sermaye de artı kar elde ederek kendini çoğaltmak için işçilerin, kadınların ve doğanın ciğerlerine, kanına, etine, damarlarına yapışmaktadır. İşçilerin, kadınların ve doğanın kurtuluşu ortaktır ve bu ortaklık sermeye düzenin bir devrimle alaşağı edilmesiyle hayat bulacaktır. 

Koronavirüs salgını ve kapitalizmin şiddetlenen krizi burjuva toplum düzeninin aşılmasının ne derece zorunlu olduğunu bir kez daha gösterdi.

Kapitalizmin her yerinden yeni bir kriz fışkırıyor. Bir gün ekolojik krizden, ertesi gün sağlık krizinden, bir sonraki gün kadına yönelik cinsel şiddet ve sömürüden, bir başka gün göçmen akını krizinden söz eder olduk. Borsaların çökmesi, işsizliğin rekor kırması, batan tekellerin kurtarılması ve daha pek çok görünümü ile bunlara ekonomik krizleri eklediğimizde neredeyse kapitalizmin şu ya da bu krizinden söz etmediğimiz gün geçmiyor. Üzerimize adeta boca edilen bu krizler birbirinden bağımsız olmadığı gibi gelişmesinin sınırlarına dayanmış olan sermaye üretim ilişkilerinin ve ona tekabül eden burjuva toplum biçiminin varoluşsal krizinin semptomlarıdır.

Krizler kadar ayaklanmalar da dünyamızı sarsıyor. Koronavirüs salgının hemen ön günlerinde ekolojistler, kadınlar, yoksullar, işsizler, işçiler, gençler sermayenin şu ya da bu krizine karşı sokakları burjuvaziye dar ediyorlardı. Tıpkı krizler gibi bu ayaklanmaların her biri diğerine bağlı ya da diğerini tamamlıyor. Kapitalizmin varoluşsal krizinin bir yanı çürüme ise diğer yanı dirilmedir. Bu dirilme de kapitalizm tarihinin şu ya da bu zamandaki herhangi bir dirilmesinden farklı olarak kapitalizmi mezara gömecek olan toplumsal devrimin belirtileridir.

Marx, "Gelişmelerinin belirli bir aşamasında toplumun maddi üretici güçleri, o zamana kadar içinde hareket ettikleri mevcut üretim ilişkilerine, ya da bunların hukuki ifadesinden başka bir şey olmayan mülkiyet ilişkilerine ters düşerler. Üretici güçlerin gelişmesinin biçimleri olan bu ilişkiler, onların engelleri haline gelirler"1, der.

En kısa anlatımla söylersek kapitalizmin geldiği aşamada;

a) elde edilen yüksek karlar yeniden yatırıma dönmediği için kapitalizm krizden çıkamıyor;
b) emek gücü sömürüsü o denli yüksek olduğu ve toplumun ezici çoğunluğu da emek gücünü satarak geçindiği içindir ki, talep düşük kalıyor;
c) tekelci sermayenin egemenliği nedeniyle teknolojik devrimler gerçekleşmiyor ve yeni sermayeler sürgün veremiyor.

Tam da Marx’ın sözünü ettiği gibi toplumun maddi üretici güçleri mevcut üretim ilişkilerine ters düşmüştür. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak burjuvazi aynı zamanda aşılamayan politik ve ideolojik krize saplanmıştır. Burjuva toplumun emekçileri düzene bağlayan bütün "toplumsal tutkal"ları geriye dönülmez biçimde çözülmektedir. Kapitalizm bu temel sorunları aşma kabiliyetini yitirmiştir. Kapitalizmin varoluşsal krizinden kast ettiğimiz tam da budur.

Kapitalizmin varoluşsal krizinin diğer yüzü toplumsal devrim çağıdır. Yukarıdaki analizin devamında Marx, Üretici güçlerin gelişmesinin biçimleri olan bu ilişkiler, onların engelleri haline gelirler. O zaman bir toplumsal devrim çağı başlar" der.

Marx aynı yerde bir hatırlatmada bulunarak der ki "İçerebildiği bütün üretici güçler gelişmeden önce, bir toplumsal oluşum asla yok olmaz; yeni ve daha yüksek üretim ilişkileri, bu ilişkilerin maddi varlık koşulları, eski toplumun bağrında çiçek açmadan, asla gelip yerlerini almazlar."

Burjuva toplum biçimi altında üretici güçler gelişmesinin sınırına dayandı. Yeni ve daha yüksek üretim ilişkilerinin maddi varlık koşulları eski toplumun bağrında tohumlandı. Ne var ki bu tohumun çiçeğe durması ancak kapitalist üretim ilişkilerinin ve bir bütün olarak burjuva toplumun yıkılması ile mümkün olur.

Yine Marx’tan devam edelim, "insanlık kendi önüne, ancak çözüme bağlayabileceği sorunları koyar, çünkü yakından bakıldığında, her zaman görülecektir ki, sorunun kendisi, ancak onu çözüme bağlayacak olan maddi koşulların mevcut olduğu ya da gelişmekte bulunduğu yerde ortaya çıkar."2

Kapitalizmin varoluşsal krizinin kaynaklık ettiği sorunlar aynı zamanda onları çözüme bağlayacak maddi koşulları da içermektedir. Kapitalizm sonrası toplumun, komünizmin maddi koşulları mevcuttur ve yeterince olgunlaşmıştır, insanlık ancak bu koşulları gerçekleştirdiğinde kurtuluşunu gerçekleştirebilir.

YENİ BİR TOPLUM BİÇİMİNİN ZORUNLULUĞU
Marx, yeni bir toplumun ancak onu gerçekleştirebilecek maddi koşulların mevcut olduğu ya da gelişmekte bulunduğu yerde ortaya çıkabileceğini söylüyor. Engels, Marx’ın Fransa’da Sınıf Savaşları kitabına yazdığı önsözde 1848 devrimlerinin başarısızlığa uğramasının nedenini "kıta Avrupası'ndaki iktisadi gelişmişlik durumunun, kapitalist üretimin ortadan kaldırılması için gereken olgunluğun henüz çok uzağında3" olmasına bağlar.

Kapitalizmin henüz yeterince olgunlaşmamış olması aynı zamanda onu ortadan kaldırabilecek yegâne sınıf olan proletaryanın da yeterince gelişmemiş olması demekti. Bundan yola çıkarak Marx, işçi sınıfını henüz "kendi devrimini gerçekleştirme yeteneğinden yoksun" olduğunu çünkü "Sanayi proletaryası(nın), ancak sanayi burjuvazisinin egemenliği altında, devrimini ulusal bir devrim düzeyine yükseltebilecek olan geniş bir ulusal varlık kazan(acağını) ve her biri kendi devrimci kurtuluşunun araçları haline gelen modern üretim araçlarını4" yaratabileceğini belirtiyordu.

1848’de kapitalizm henüz ortadan kaldırılması için gereken olgunluğa erişmemişti. 1917’de onu yıkmak için gereken koşullar "gelişmekte" idi. Bugün ise bu koşullar bütünüyle olgunlaşmıştır ve bu olgunlaşma ulusal değil dünya çapındadır.

Kapitalizm içerebileceği bütün üretim güçlerini geliştirmiş ve onların gelişmesinin önünde yıkılıp bir kenara atılması gereken köhnemiş bir toplum düzenidir artık. Kapitalizm kendisi ile birlikte bütün insanlığı ve doğayı çürütmekte, yok oluşa sürüklemektedir. Bu yok oluşun acısını yalnızca işçiler değil bütün yoksullar ve ezilenler, kadınlar ve doğa çekmektedir. İşçilerin ve tüm ezilenler gibi kadınların ve doğanın kurtuluşu hiç olmadığı kadar iç içe geçmiştir. Emek-sermaye, cins özgürlüğü-sermaye ve doğa-sermaye çelişkilerinde ortak düşman sermayedir. Ancak sermaye yok edilerek işçilerin, kadınların ve doğanın kurtuluşu gerçekleştirilebilir.

KORONAVİRÜS SALGINI VE ÜÇ ÇELİŞKİNİN TEK ÇÖZÜMÜ
Koronavirüs salgını çelişkilerin olgunlaşma düzeyini ve çözümlerinin ne kadar zorunlu hale geldiğini tüm çıplaklığıyla ortaya koydu.

Kapitalizmin yalnızca insanın içinde hareket ettiği doğayı değil aynı zamanda ve kaçınılmaz olarak insan doğasını da daha fazla kar uğruna mahvettiğini ve engel olunmazsa doğayı ve insanı çok daha büyük felaketlere sürükleyeceği herkesin malumu artık. Covid-19 insanların ciğerlerine yerleşerek varlığını sürdürmektedir. Sermaye de artı kar elde ederek kendini çoğaltmak için işçilerin, kadınların ve doğanın ciğerlerine, kanına, etine, damarlarına yapışmaktadır.

Koronavirüs salgını ile bir kez daha görüldü ki kapitalizmde işçi, bir insan değil, çalıştırılması gereken canlı bir makinedir, ne kadar kullanabilirse o kadar iyidir. Onun kullanılamayan parçaları, emekliler, işsizler, evsizler, yaşlılar ise çöpe konulması gereken "atık nüfus"dur.

Koronavirüs salgını kadın haklarının en ileri olduğu ülkelerde dahi kapitalizmin erkek egemen bir sistem olduğunu gözler önüne serdi. Kadına yönelik artan şiddet, cinsel saldırı ve sömürü, ev içi emek sömürüsü, erkek egemen toplum düzeninin yıkılmasının ve ev işlerinin toplumsallaşmasının çözülmesi gereken ne kadar acil bir sorun olduğunu gösterdi.
 
Doğanın, kadınların ve işçilerin kurtuluşu için kapitalizm yıkılmalıdır. Dünyanın her yanında bu sorunların çözümü için koşullar yeterince olgunlaşmıştır.

BURJUVA BİLİNCİN GERCEKDIŞILIĞI VE DEVRİMCİ BİLİNÇ 
Koronavirüs salgını ve derinleşen ekonomik kriz koşullarında bir avuç tekelci burjuvazinin üzerinde egemenlik kurduğu işçi sınıfıyla, kadınlarla ve doğayla arasındaki uyuşmazlık telafi edilemeyecek düzeye sıçramıştır. 

"Egemen sınıfın… üzerine egemenlik kurduğu sınıfla arasındaki uyuşmazlık ne ölçüde artarsa; elbette, bu ekonomik ilişki biçimine aslen karşılık gelen bilinç de o ölçüde gerçekdışı hale gelir5" der Marx ve Engels, tam da onların belirttiği gibi bütün ezilenler ve yoksullar için, işçiler, kadınlar ve doğa savunucuları için burjuva bilincin "gerçekdışı"dışılığı koronavirüs günlerinde ayyuka çıkmıştır.

Burjuva bilincin gerçekdışılığı ne kadar açığa çıkarsa çıksın bugünün gerçek sorunu yerine ne konulacağıdır. Bunun "için insanların kitlesel biçimde değişime uğraması zorunludur. Bu değişim, ancak pratik hareket içinde bir devrim ile gerçekleşebilir."6

İşçilerin, kadınların ve doğanın kurtuluşu ortaktır ve bu ortaklık sermeye düzenin bir devrimle alaşağı edilmesiyle hayat bulacaktır. Burjuva bilinçle işçi sınıfı, kadınlar ve doğa savunucuları arasındaki uyuşmazlık insanların kitlesel biçimde değişime uğramasının koşullarının hiç olmadığı kadar elverişli hale getirmiştir, bu bilinci ete kemiğe büründürecek olan devrimci pratiktir.

Moral üstünlük bizdedir, zafer komünizmindir.

Yaşasın işçilerin kadınların ve doğanın kurtuluşu. Yaşasın sosyalizm.

1) Marx, Ekonomik Politiğin Eleştirisine Katkı, Önsöz, Sol Yayınları
2) Marx, Ekonomik Politiğin Eleştirisine Katkı, Önsöz, Sol Yayınları
3) Marx, Fransa’da Sınıf Mücadeleleri, sf. 22, Yordam Kitap
4) Marx, age, sf.59
5) Marx, Engels, Alman İdeolojisi, Evrensel Basım, sf. 250
6) Marx, Grundrisse, sf. 585-586, Birikim Yayınları

Foto: 23 Ekim 2019'da Concepcion, Şili'deki Şili'nin ekonomik modeline karşı düzenlenen bir protesto. Genç eylemci 'Üzgünüm Anne, ama benim geleceğim' dövizi taşıyor. (REUTERS)