16 Mayıs 2024 Perşembe

Ahmet Ayva yazdı | Kurulamayan Parti: Türkiye-Kürdistan Birleşik Komünist Partisi - 3

"Hiçbir siyaset, dıştan gelen darbelerle yıkılmaz. Bir siyasi hareketi siyasi arenadan silecek gelişmeler, o siyasi hareketin bünyesinden doğabilir." (1)

Ne 20. yüzyılın sonunda ne de 21. yüzyılın başında Türkiye-Kürdistan Birleşik devrimi gerçekleşti. Yılmaz Güney'in Türkiye-Kürdistan devrimci hareketi (TKDH) vahim bir hata işlemez ise devrim gerçekleşir öngörüsünün tutmama sebebi, TKDH'nin işlediği vahim hatalar mı, yoksa siyasi hareketlerin, toplumsal tabana sahip hareketlerinin yer aldığı iç ideolojik krizle tarih sahnesinden silinmiş olması mı?

Elbette ikisi de mevcuttur. Mevcuttur ki, bu yenilgilerden ders çıkaranlar birlik arayışları içine girmiş. 20. yüzyıl sonunda bir devrim gerçekleştirmiş, zor denileni başarmışlardır.

Var olan sorunlar ariz- amik* ele alındığında ancak çözüm bulunabilir. Kendisini sağlam eleştirilere açık hale getiren, yenilgisini kabul eden, gerici eğilimlerle uzlaşmayan hareket, kitleleri harekete geçirir. Güney, yasal ve yasadışı tüm yayın organlarında kendi de başta olmak üzere hareketini ve yol arkadaşlarını objektif eleştirip, ancak yenilenmenin, eksiklikleri tartışarak, zaafları gün yüzüne çıkartarak, eski yöntemlerle yol yürümenin mümkün olmadığı bilinci ile hareketini yönetmeye çalışmıştır.

Cezaevinden firar edip Avrupa'ya çıktıktan sonra yazılarını artık, kurucusu olduğu Mayıs isimli aylık dergide yayınlamaya başlar. Kurucusu olmaya çalıştığı, parçası, çağrıcısı olduğu partinin adını da ilk kez bu dergide duyurur. Ölmeden önce kaleme aldığı yazıda, "Türkiye-Kürdistan devriminin ihtiyacının, politik öncülük edecek komünist partisi ihtiyacıdır" der. Faşist 12 Eylül darbesini ve akabinde oluşan MGK'yı ancak bu parti dağıtabilir" diyerek, devrimcileri, ezilenleri, Kürt ulusunu, Türkiye-Kürdistan Birleşik Komünist Partisi'ni kurmaya çağırır. Parti ne kadar önemli ise, daha önce de belirttiğimiz gibi, Güney için antifaşist mücadele bir o kadar ivedilikle ele alınması gereken durumdur. Kendisinin de parçası olduğu faşizme karşı birlik çalışmalarının öncüsü olur. Türkiye-Kürdistan'daki devrimcilere birlik için bildiriler yazar ve bu doğrultuda faşizm üzerine düşünsel üretimi sürdürür.

Onun için Özal iktidarı bir görüntüdür. Aslolan MGK'dır ve ülke faşist askeri diktatörlükle yönetilmektedir. Faşizm üzerinde, faşizme karşı birlik sorunu üzerine aldığı notların bir yerinde bugün de -yani 21. yüzyılda da- geçerli olan bir tahlil yapar: "Evren cuntası yıkılabilir; ancak Evren'in kurumsallaştırdığı organ ve kurumlar yaşadıkça, kim gelirse gelsin, o sınırlar içinde kalacaktır" der. Bu tahlilden yola çıkarsak, Türkiye-Kürdistan hala faşist 12 Eylül darbe yasaları ve onun var olan kurumlarını elinde tutan sivil faşist şeflik rejimi tarafından restore edilerek yönetilmektedir.

Yılmaz Güney'in kimi tahlillerinden bakarsak, geçmiş ile gelecek arasında sıkı diyalektik bir bağ kurarsak, günümüz sorunlarını nesnel gerçeklikten hareket ederek ele alırsak, ancak o zaman çözüm üretebiliriz. İşte bir sanatçıdan ziyade, "politik örgütçü, doğal bir önder"in bize söylediği budur.

Yılmaz Güney'e politik örgütçü doğal önder demenin sebebi ise; sebebini söylemektense onun son 10 yılına baksak, okusak anlarız kanısındayım. Elbette daha fazlasıdır diyenler olacaktır, fakat son 10 yıl bir sıçramadır.

Eksiğiyle, zaafıyla, değişme ve değiştirmeye olan inanç ve azimle yılmayan, bizim YILMAZ'ımız!

O'nu izlemeniz, izlemekten çok okumanız dileğiyle..!

(1) Yılmaz Güney Siyasi Yazılar, Cilt 3, Sayfa 95
*Enine boyuna