12 Temmuz 2025 Cumartesi

3 kentte kayıplar için adalet istendi

Hakkari, Diyarbakır ve Batman'da yan yana gelen kayıp yakınları "kayıplar bulunsun, failler yargılansın" talebini yineledi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, "kayıplar bulunsun, failler yargılansın" talebiyle Hakkari, Diyarbakır ve Batman'da yan yana geldi.

HAKKARİ
İHD Hakkari Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 183'üncü haftasında Yüksekova ilçesindeki Sanat Sokağında yan yana geldi. "Failler belli, kayıplar nerede" ve "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" pankartları açılan eylemde, kayıpların fotoğrafları taşındı.

İHD Hakkari Şube Eşbaşkanı Sibel Çapraz, 1994 yılında gözaltında katledilen Mehmet Işık ve Mahir Düşünmez'in hikayesini kamuoyuyla paylaştı.

Çapraz, şu ifadeleri kullandı: "Zernek Barajı'nda yaşanan trafik kazasında yaşamını yitiren akrabaları için Esendere Beldesi'ne bağlı Çilik köyüne giden Mehmet Işık ve Mahir Düşünmez köyden çıktıktan sonra yol kontrolü yapan askerlerce uzun süre bekletildi. Duruma tepki gösteren Mehmet Işık ağır bir biçimde darp edildi. Ardından Mahir Düşünmez ve Mehmet ışık, Toyota marka pick-up araca bindirilerek tartışmanın yaşandığı yerden götürüldü. Mahir Düşünmez'in kardeşi olayı gördü. Kamil isimli bir başçavuş komutasındaki askerler olayı sorgulamak isteyen kişileri şiddetle olay yerinden uzaklaştırdı. Aileler yaralı Mehmet Işık ve Mahir Düşünmez'i kendi imkanlarıyla hastaneye götürmek isteseler de Mehmet Işık jandarma taburunun önünde, Mahir Düşünmez ise Dilezi Köyü Tüneli civarında yaşamını yitirdi. Cansız bedenlerde yapılan ilk incelemede Mehmet Işık ve Mahir Düşünmez'in boynunda ve sırt bölgelerinde kırıklar, ağır darp izi ve ayakaltlarında elektrik akımı verildiğine dair emareler görüldü. Olay sonrası her iki aile Yüksekova Cumhuriyet Savcılığı'na gidip şikayette bulunmak istediler.  İlgili savcı olay yerine gidip baktığını ve her ikisinin de elektrik akımı sonucu öldüğünü tespit ettiğini ve dosyayı bu şekilde kapattığını iletti. Dilekçeler işleme alınmadığı gibi adli tıp raporu beklenmeden dosya sümenaltı edildi."

DİYARBAKIR 
İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, 857'nci hafta eylemini Koşuyolu Parkı'nda bulunan Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarının bulunduğu pankartın taşındığı eyleme, kayıp yakınları, İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalan ve çok sayıda kişi katıldı.

Berfin Elçi, Şırnak'ın Cizre ilçesinde Temmuz 1992 tarihinde kaybolduktan sonra 6 Eylül 1992'de cenazesi bulunan Mesut Dündar'ın hikayesini kamuoyuyla paylaştı.

Zihinsel engelli olan Dündar'ın Cizre'de sarı, kırmızı, yeşil flamalar taşıdığı gerekçesiyle üç kez gözaltına alındığını ve yoğun işkence gördüğünü aktaran Elçi, şöyle devam etti: "1992 yılının Temmuz ayında, Cizre Emniyeti'ne bağlı polisler, Mesut'un ailesiyle birlikte yaşadığı eve baskın düzenler. Aileye, 'Mesut'u Elazığ Akıl Hastanesi'ne götürmek için geldiklerini' söylerler. Polisler, Mesut ve babasını evden alarak götürür. Daha sonra Mesut, Cizre Devlet Hastanesi'ne yatırılır. Ancak burada korkuya kapılan Mesut, hastane camından atlayarak kaçar. Polis, üç gün boyunca babasını da yanlarına alarak çevredeki köylerde Mesut'u arar. Mesut Dündar bulunamaz. Bu süreçte babası yoğun işkenceye maruz kalır. Polis, oğlunu teslim etmediği takdirde kendisini öldürmekle tehdit eder. Baba, oğlunu getireceğine dair söz verince serbest bırakılır. Ancak Mesut eve dönmez; yalnızca her gün ailesini telefonla aramayı sürdürür. Polis ise her gün eve baskın düzenlemeye devam eder. Bir gün Mesut'un telefon ettiği halde eve baskın yapılmaması üzerine ailesi onun yakalandığını düşünür."

6 Eylül 1992'de Mesut Dündar'ın cesedinin Sulak Köyü, Şeyh Değirmenci Su Değirmeni'nin yanında, elleri arkadan bağlı ve boğulmuş şekilde bulunduğunu aktaran Elçi, "Olay yerine gelen askerler cesedin altında bomba olabileceği gerekçesiyle onu zırhlı personel aracına bağlayarak, sürükler. Özgür Gündem gazetesinin 19 Kasım 1992 tarihli manşetinde yer alan 'İnsanlık Sürükleniyor' başlıklı fotoğraf uzun yıllar hafızalarda yer edinir. Mesut Dündar'ın bedeninde, yoğun işkenceye ve kesiklere bağlı çok sayıda yara izi tespit edilir. Daha sonra cesedi ailesine teslim edilir. Aile, 13 Eylül 1994 tarihinde Cizre Cumhuriyet Savcılığı'na yazılı başvuruda bulunur. Savcılık, ancak 12 Nisan 1996 tarihinde ailenin ifadesine başvurur. AİHM, 2005 yılında Mesut Dündar davasında Türkiye'yi 'yaşam hakkı ihlali' gerekçesiyle mahkum eder" dedi.

BATMAN
Batman'da kayıp yakınları ve İHD, eylemlerinin 693'üncü haftasında Gülistan Caddesi'nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. Eylemde, gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı.

Ali Karadoğan, 10 Temmuz 1993'de gözaltına alınıp kaybedilen Aydın Ay'ın hikayesini paylaştı.

Karadoğan, şu ifadeleri kullandı: "27 yaşındaki Aydın Ay, ailesi ile birlikte Batman'da yaşıyordu. İnşaat işçisi olan Aydın Ay, Halkın Emek Partisi (HEP) Batman İl Örgütü üyesiydi. Tehditler alıyor ama ailesini endişelendirmemek için bunu onlarla paylaşmıyordu. 10 Temmuz 1993 tarihinde akşam saatlerinde sigara almak için 19 Mayıs Mahallesi'ndeki evinden çıktı. Ancak bir daha eve dönmedi. Bunun üzerine ailesi Aydın'ı aramaya başladı. Bazı komşuları aileye oğullarının sivil giyimli, silahlı kişiler tarafından darp edilerek bir araca bindirilip götürüldüğünü söyledi. 3 gün sonra anne Raziye Ay, oğlunun evde kalan kimliğini ve yiyecek alarak Batman Emniyet Müdürlüğü'ne gitti. Oğlunun akıbetini sordu ve getirdiklerini görevlilere teslim etti. Raziye Ay, dokuz gün boyunca oğlu için emniyete yemek ve giysi götürdü. Görevliler her seferinde götürdüklerinin üzerine Aydın Ay'a ait olduğunu belirten bir not iliştirerek teslim aldılar. 10. günde yine yemek ve giysi getiren Raziye Ay, dünkü paketinin masada beklediğini, oğluna verilmediğini gördü. Görevliler yeni getirdiklerini de teslim almadı ve 'Burada öyle biri yok, bir daha gelmeyin' dedi. O günden sonra Aydın Ay'dan haber alınamadı. Ailenin yaptığı tüm yasal girişimler sonuçsuz bırakıldı."