5 Aralık 2025 Cuma

11. Yargı Paketi Meclis Genel Kuruluna geliyor

Meclis Adalet Komisyonu'nda görüşülen 11. Yargı Paketi kabul edildi. Kadın ve çocuk katilleriyle, cinsel saldırı suçlularına da "af" getirecek paketten, gelişen tepkiler üzerine bu maddeler çıkarıldı. Daha önceki düzenlemelerde olduğu gibi siyasi tutsakların kapsam dışı bırakıldığı taslağın yürürlüğe girmesi durumunda 170 bin adi tutuklu serbest bırakılacak. Taslakla ayrıca avukatlar üzerindeki baskı da artırılacak.

Kamuoyunda 11. Yargı Paketi olarak bilinen Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Meclis Adalet Komisyonu'nda kabul edildi. Pek çok farklı konuda düzenleme içereyen yasa tasarısıyla adi suçlardan tutuklu ilk etapta 55 bin, birkaç ay içinde de 115 bin kişi tahliye edilecek. Tahliye olacaklar arasında ağır adi suçlar işleyenler de bulunuyor. Kadın ve çocuk katilleri ile cinsel saldırı suçları işleyenleri de "af" kapsamına alarak sokaklara salmayı hedefleyen AKP-MHP iktidarı, gelişen tepkiler üzerine bu kapsamdaki suçlulara ilişkin düzenlemeyi paketten çıkarmak zorunda kaldı.

Düzenleme bu haliyle Meclis'ten geçerse, alt soy ve üst soya, kardeşe, eşe, boşanılan eşe, kadına, çocuklara, beden veya ruh bakımından kendisini savunmayacak kişiye yönelik "kasten öldürme", "cinsel saldırı" ile "çocuğun cinsel istismarı" suçlarını işleyenler düzenlemenin kapsamından çıkarılacak, Covid-19 indiriminden yararlanamayacak.

Paketteki düzenlemeden her zaman olduğu gibi siyasi tutsaklar yararlanamayacak.

ADİ SUÇLULARA BİR KEZ DAHA 'AF' GELİYOR
11. Yargı Paketi'nin en çok tartışma konusu yapılan düzenlemesi 27. maddede bulunuyor. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun geçici 10. maddesinin 6. fıkrasında değişiklik öngören bu maddede, mevcut düzenlemede yer alan "31 Temmuz 2023 tarihi itibarıyla kapalı ceza infaz kurumunda bulunan hükümlüler, bazı şartları taşımaları halinde daha erken açık cezaevine ayrılma ve/veya denetimli serbestliğe ayrılma imkanından yararlanabilir" düzenlemesi, "31 Temmuz 2023 tarihi ve öncesinde işlenmiş suçlar nedeniyle kapalı/açık ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüler" şeklinde genişletiliyor. Böylece 31 Temmuz 2023 tarihi ve öncesinde işlenen tüm adi suçluların 3 yıl erken tahliyesinin önü açılıyor.

Düzenleme sadece adi suçları, yani kişilere yönelik işlenen suçları kapsarken, Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki örgüt faaliyetleri kapsamında ceza alanlar yine kapsam dışı bırakılıyor.

Maddenin gerekçesi, "soruşturma ve kovuşturma sürecindeki gecikmeler nedeniyle hükümlünün aleyhine sonuç doğmamasını sağlamak", "infazda eşitlik ve adalet sağlamak" şeklinde açıklanırken, siyasi tutsakların kapsam dışı bırakılmasının infazda eşitlik ve adalet bakımından nereye oturduğuna ilişkin bir değerlendirme ise yer almıyor.

Bu madde kadın ve çocuk katillerinin yanı sıra kadın ve çocuklara dönük cinsel saldırı suçlarını da kapsıyordu. Gelişen tepkiler üzerine kadın ve çocuk katilleri ile cinsel istismar failleri kapsam dışı bırakıldı.

AVUKATLARA DÖNÜK TEHDİT
Taslak ile 4-5-6-7-8-9 ve 10. maddelerinde 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nda bazı değişiklik yapılması öngörülüyor. Avukatlık Kanunu'nun 135. maddesinde yer alan "Disiplin cezaları"nda yapılacak değişiklikle, avukatlık mesleğinin birçok kapsamı suç olarak değerlendirilecek. Maddede yer alan, "Mesleki çalışmalarında hukukla ve kanunlarla ilgisiz açıklamalarda bulunmak" ifadesi, AKP-MHP iktidarının avukatlara ve barolara dönük sistematik saldırısının daha pervasızlaşmasının önünü açacak.

Avukatların gerek mesleki faaliyetleri, gerek müvekkilleri, gerek hapishanelerdeki tutsaklara dönük saldırılarla ilgili yapacakları açıklamalar ya da sosyal, siyasal konulardaki değerlendirmeleri bu kapsama alınarak baskı aracına dönüştürülebilecek.

Yine aynı maddenin (c) ve (d) bentlerinde "ölçülere uygun davranmamak" ve "vakarına aykırı davranmak" gibi maddeler avukatlar ile hakimler ve savcılar arasında hiyerarşik bir ilişki kurarken, hakim ve savcıların usulsüzlüklerine itiraz eden avukatların cezalandırılmasının önünü açıyor. Türkiye Barolar Birliği bu iki maddeye de şerh düşerek kaldırılmasını istedi.

Uyarı cezaları öngören bu düzenlemeler sadece uyarıyla kalmayacak. 11. Yargı Paketinde yer alan 7. maddeyle Avukatlık Kanunu'nun 136. maddesinde değişiklik yapılarak disiplin cezalarının tekrarı halinde işten atılma, hatta meslekten çıkarmanın önü açılıyor.

ÖRGÜT KURMA SUÇUNDA CEZALAR ARTIRILIYOR
11. Yargı Paketi'nun 20. maddesinde, Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesindeki "suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu"ndaki tüm cezalar artırılırken, 5. fıkraya "Örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarda çocukların araç olarak kullanılması halinde, örgüt yöneticilerine yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısından bir katına kadar artırılır" düzenlemesi ekleniyor.

Taslağın 21. maddesinde, TCK 223. maddede düzenlenen ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması suçu yeniden düzenlenerek, mevcut madde metninde yer alan "cebir veya tehdit kullanarak" ibaresi çıkarılıyor. Suçun oluşması için artık yalnızca "hukuka aykırı bir davranışla" araç hareketinin engellenmesi yeterli görülüyor ve cezalarda artış öngörülüyor. Taslak maddesinin gerekçesinde "trafikteki saldırganlık fiilleriyle mücadele" öne sürülse de "hukuka aykırı herhangi bir davranışla hareketin engellenmesi" ibaresi, toplantı ve gösteri yürüyüşü gibi demokratik eylemler sırasında ulaşım araçlarının "hareketlerinin engellemesi" gerekçesiyle suç kapsamına sokabilecek bir genişlik barındırıyor.

Tasarının 19 ve 23. maddelerinde TCK'nin 170. maddesindeki "genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması"na ilişkin düzenlemeye silahın yanı sıra "ses ve gaz fişeği" ekleniyor ve ceza artışı öngörülüyor. Düzenlemede hangi gaz ve ses aracının silah olarak değerlendirileceği muğlaklığını korurken, suçun kişilerin toplu olarak bulundukları yerlerde işlenmesi nitelikli hal olarak değerlendiriliyor. Bu düzenlemeyle protesto, yürüyüş ve toplu kamusal etkinlikler, düğün vb. yasa maddesi kapsamına alınabilecek. Demokratik hak ve özgürlükleri daraltan güvenlikçi bir yaklaşımın ürünü olan bu maddeler, toplantı ve gösteri özgürlüğünü tamamen ortadan kaldırmaya yönelik.

Paketin 24. maddesinde CMK 253'teki uzlaştırma hükümlerinde üç ayrı değişiklik öngörürürken, hakaret suçuna ilişkin de düzenleme yapılıyor. Siyasal nitelikli davalarda hakaret suçuna ilişkin düzenleme ise ifade özgürlüğü üzerindeki baskıyı pekiştirme tehlikesi barındırıyor.

ESNAF VE SANATKARLAR ODALARINA MÜDAHALE
Pek çok konuda kararların merkezileştirilmesi, sarayın onayına bağlanması politikasına uygun bir şekilde tasarının 28. maddesinde de Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu'nda değişiklik yapılıyor. Geçmiş düzenlemede esnaf ve sanatkarlar birlikleri tarafından onaylanan tarifeler hemen yürürlüğe girerken, anlaşmazlık durumunda "mülki amir ya da görevlendireceği yardımcısının başkanlığında, ticaret ve sanayi veya ticaret odasından bir temsilci, esnaf ve sanatkarlar odaları birliği temsilcisinden" oluşan Uzlaşma Kurulu devreye giriyordu. Yeni düzenlemede bazı tarifeler için bakanlık görüşü zorunlu hale getirilerek, esnaf ve sanatkarların tarifeleri üzerinde AKH-MHP iktidarının denetimi artırılırken, komisyon yapısında da merkezi iktidarın temsilci sayısı artırılıyor. Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) düzenlemenin olumsuz olduğunu belirterek itiraz ediyor.

İNTERNET SANSÜRÜNE DEVAM
Taslakta sosyal medya ve internet haberciliğine yönelik yasaklamalara ilişkin de bir düzenleme yer alıyor. 11. Yargı Paketi'nin 30. maddesinde, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunu'nda yer alan "içeriğin çıkarılması" tanımı, "sunuculardan veya barındırılan içerikten çıkarılması" yerine, gerektiğinde geri döndürülebilir şekilde "internet ortamından çıkarılması" şeklinde değiştiriliyor.

Anayasa Mahkemesi'nin, "kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadan nihai tedbir kararı alınmasının masumiyet karinesini ihlal ettiği" tespiti üzerine yapılan düzenlemenin, AYM'nin gerekçesiyle bir ilgili bulunmuyor. Her ne kadar geri döndürülebilir olsa da "içeriğin internet ortamından çıkarılması" kararı, içeriğin yok edildiği alanları genişletirken, basına sansürün de genişletilmesi anlamına geliyor. Taslakta aynı zamanda; başkan ve üyeleri cumhurbaşkanı kararnamesiyle atanan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu'na (BTK) erişim engelleri ve yasaklamalar için "resen" bildirimde bulunma yetkisi tanınıyor.

Taslağın 32. maddesinde ise 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun 8. maddesi Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı doğrultusunda yeniden düzenleniyor. Yürürlükteki maddede önce içerik sağlayıcıya başvurarak kaldırılması istenirken, yeni düzenlemeyle sulh ceza hakimliklerine başvuru şartı getirilerek yargı birincil hale getiriliyor. Ayrıca sulh ceza hakimliklerinin kararlarının yerine getirilmemesi durumunda verilen adli para cezaları da yaklaşık iki katı oranında artırılıyor.